"Yani... onlar Yoongi'nin kemikleri miydi?"
Joon, Jieun'un söylediği şey üzerine iç çekti. Herkes Joon'un babası ve büyükbabasıyla oturma odasında toplanmıştı. Kısa bir süre önce, uçurumun olduğu kıyıya yakın bir yerde bazı kemiklerin bulunduğu haberini duymuşlardı.
"Adli tıpta kontrol etmesi için Sejin'i gönderdim.Eğer Yoongi'ninse DNA testi yapacaklar. Ama kemiğin yaşı Yoongi'ye uyuyor. Büyük olasılıkla o,"
Joon herkese adli tıp ekibiyle çalışan adamdan öğrendiklerini anlattı.
"Öyleyse demek oluyor ki... Jin'im yaşıyor?"
Soo-jin hıçkırıklara boğulurken Beom-seok karısını teselli ediyordu. Jieun kanepede annesinin yanına oturdu ve onu sakinleştirmek için annesinin sırtını ovuşturdu.
"Anne... lütfen sakin ol. Yeter ki fazla ümitlenmeyelim. Jin yaşıyor olsaydı, çoktan ortaya çıkması gerekirdi,"
Soo-jin hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ederken başını salladı. Jieun'un haklı olduğu bir nokta vardı. Jin hayatta olsaydı, çoktan ortaya çıkması gerekirdi.
Joon'un zihninde bu, kocasının bunca yıldır hayatta olabileceğine dair bir umut veriyordu. Umut ediyor ve gerçek olmasını diliyordu.Kemiklerin Yoongi'ye ait olabileceğini duyduğunda Joon rahatlamış hissetmişti. Bir umut kıvılcımı ölmekte olan kalbini aydınlatıyordu. Jin hayatta olabilirdi.
"Bu olayı karıştırmayalım ve herkese umut vermeyelim. Bir gizem çözüldü. Bu gece için yeterli. Hadi yemek yiyelim"
dedi Daeshim ayağa kalkıp yemek odasına doğru ilerlerken. Herkes onu takip edip akşam yemeği yerken bölgedeki arama ekibiyle ilgili planlarını tartışmaya devam ediyordu. Adli tıpta ki adam kıyıda herhangi bir kemik bulabilirlerse tekrar arayacaktı.
Joon, ofisinin cam penceresinden bakarken derin düşünceler içindeydi. Beş yıl önceki olayı düşünüyordu. Bulduklarında araba boştu. O sırada şiddetli akıntılar nedeniyle, hayatta kalma şansı çok azdı. Bu yüzden Jin'in ailesi, onun kalıntılarını aramaktan vazgeçtikten bir ay sonra onun ölümünü ilan etmişti. Kendi başına mı aramalıydı ?
"Hyungnim... hyungnim?"
Sejin, Joon'un dikkatini çektiğinde Joon boş bakmaktan kurtulup Sejin'e baktı.
"Testten haber var mı?"
Joon sandalyesine geri otururken Sejin başını salladı.
"Haber gelince bizi arayacaklar. Şu anda öğle yemeğinde katılmamız gereken bir toplantımız var,"
Joon iç çekerek başını salladı. Aklını başka yerlere vermektense hâlâ sorumlulukları vardı.
Joon işten sonra büyükbabasının evine doğru yola çıktı.Seok-ho piyano dersleri alırken Joon-ji ata binme pratiği yapıyordu. Çarşamba ve Cuma, becerilerini geliştirebilecekleri eğlence günleriydi.
Joon, Joon-ji ata binmekten keyif alırken sadece balkondan onu izliyordu. Oğullarının farklı alanlarda başarılı olduğunu görürken dünyada ki en gururlu babaydı. Seok-ho babasına doğru koşup ona sımsıkı sarıldı.
"Bugün erkencisin. ders çalışacak mıyız? Tarih mi, bilim mi çalışacağız ?"
Joon gülümseyip oğlunun saçını karıştırdı.
"Piyano derslerine çalışmamak için bu bahaneyi uyduruyorsun değil mi ?. Hazır mısın ?"
Seok-ho başını sallarken ona büyük bir sırıtış verdi. Joon-ji, babası ve erkek kardeşinin onu izlediğini gördüğünde onlara doğru dörtnala geliyordu.
YOU ARE READING
SENİ YAKIŞIKLI YÜZÜMDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM {NAMJİN}
FanfictionHuysuz bir pastacı yanlışlıkla havalı, sevimli ve gamzeli bir mafyayla karşılaştığında ne olacak dersiniz ? Jin her zaman yemek tutkusu olan bir pastacıydı . Kendine ait bir kafesi ne kadar asabi ve sabırsız olursa olsun çevresindekiler tarafından s...