"Jin... sakin ol,"
Joon kollarını Jin'e doladığında titrediğini, göğsünün üzerinde ağladığını hissedebiliyordu. Dudaklarını başının üstüne bastırdı.
Nasıl bir rüya görüyordu ? Joon, onu sakinleştirmek için sırtını ovuşturmaya devam ederken içinden demişti
Jin'in titremeyi kesmesi birkaç dakikasını almıştı. Jin göğsünün üzerinde yatarken Joon parmağını yanaklarının üzerinde gezdirmeye devam ediyordu. Joon henüz konuşmamıştı önce Jin'in sakinleşmesine izin verdi. Sonra Jin'in derin bir nefes aldığını duydu,
"Boğulduğumu gördüm. Okyanusta bir araba kazası yapmıştım. Bir adam dışarı çıkmayı başarmıştı ve peşimden gelmeye çalışıyordu ama akıntıya kapıldı. O... o benim peşimden geliyor."
"Şşş... kimse sana zarar veremez Jin. Yanında olduğum sürece, bu sefer seni koruyacağım. Seni bir daha kaybetmemek için her şeyi yapacağım. Seni tekrar kaybedemem,"
dedi Joon ve bu, Jin'in ona hayran kalmasına neden olmuştu. Joon, Jin'in dudaklarındaki o tatlı gülümsemeyi görünce rahatlayarak dudaklarını alnına bastırmadan önce gülümsedi.
"Bu gerçek mi yoksa sadece rüyalarımdan biri mi?"
"Eğer bu bir rüyaysa, beni uyandırmaya cüret eden adamı öldürürüm. Sonsuza kadar rüyalarımıza saplanıp kalalım,Tamam mı ?"
Jin'in yüzünde başka bir parlak gülümseme belirdiğinde bu Joon'un zamanını durdurmuştu. Özlediği şey buydu. Jin'in kollarında olmasını özlemişti. Ona daha sıkı sarılarak yüzünü Jin'in saçlarına gömdü,
"Seni seviyorum Kim Seok-jin!"
Jin yüzünü Joon'un yüzüne gömdü ve kıkırdadı. Joon'un göğsüne daha sıkı sarıldı. İkisi de mutlu oldukları yerdeydiler. Birbirlerinin kollarındaydılar.
Jin ertesi gün yanında kimse olmadan uyanmıştı. Pencere açıktı ve deniz meltemi odayı daha da serinletmişti. Joon'un nerede olduğunu merak ederken kaşlarını çattı. Onu aramak için merdivenlerden inerken kahve ve tost kokusu havayı dolduruyordu. Hızla aşağı indiğinde nerede olduğunu bulmuştu. Kokuyu takip edip mutfağa yürürken, Joon'u apronu üstünde yumurta pişirirken buldu.
"Günaydın,"
diye karşıladı Joon, derin gamzelerini göstererek. Jin, o sevimli gamzelerle kendini sıcacık hissederken gülümsemeden edemiyordu.
Bir rüyasında buna bayıldığını hatırlıyordu. Sanki Jin'in ilgisini çeken ilk şey buydu. Jin, Joon'a doğru yürüyüp kollarını ona sararken arkadan ona sarıldı
"Beni neden uyandırmadın?"
"Derin uykuda olan güzel bir yaratığı uyandırmaya dayanamazdım"
Joon sırıtırken Jin, çenesini Joon'un omzuna sürterek somurttu. Jin ilk defa böyle davranıyordu. Bu yeni Jin'i tanıması gerekiyordu. O çekingen, tatlı ve daha sevimliydi. Eski Jin'in güçlü ve inatçı olmasını seviyordu ama bu yeni Jin'e daha çok hayrandı. Joon ocağı kapatırken öksürdü,
"Uslu ol ve otur da kahvaltımızı hazırlayayım."
Jin mutlu bir şekilde kahvaltı tezgahına doğru zıplarken Joon yumurtayı ve pastırmayı tabağa yerleştirip Jin'in önüne koydu. Yaptığı tostu ve İki fincan kahveyi tezgahın üzerine koyup Jin'e baktı.
"Süt mü istersin yoksa sadece şeker mi?"
"Beni şımartmayı bırak.Kendim yapabilirim,"
Jin gülümsediğinde Joon eğilip onu yanaklarından öptü. Jin, yanaklarına dokunduğunda utanmaktan kendini alamamıştı
YOU ARE READING
SENİ YAKIŞIKLI YÜZÜMDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM {NAMJİN}
FanfictionHuysuz bir pastacı yanlışlıkla havalı, sevimli ve gamzeli bir mafyayla karşılaştığında ne olacak dersiniz ? Jin her zaman yemek tutkusu olan bir pastacıydı . Kendine ait bir kafesi ne kadar asabi ve sabırsız olursa olsun çevresindekiler tarafından s...