Bölüm 3 : ANA KUZUSU

357 45 144
                                    

Jin Bo-gum ile konuştuktan sonra ofiste kafenin kazancını sayıyordu. Masanın üzerindeki kağıtları çeviriyor, ne kadar parası kaldığını kontrol ediyordu. Herşeyi hesapladıktan sonra sadece herkesin maaşına ve kafenin malzemelerine yetecek kadar parası kaldığını fark etmişti. Saçlarını çaresizlikle  çekiştirdi. Nasıl para bulabileceğini düşünürken oflamaya başlamıştı. Jimin ve Taehyung, neler olduğunu merak ederek ofisine girdiler.

"Hyung neler oluyor?"

Taehyung, Jin'in yanında durup baktığı kağıtları kontrol ederken sormuştu. Jimin kolunu göğsünde çaprazlamış sinirle saçlarını çekiştiren patronuna bakıyordu

"Pencereyi nasıl onaracağımızı bilmiyorum. Pahalıya patlayacak gibi duruyor ,"

Jin şakağını ovarken dudağını ısırıyordu. Dışarıdan daha fazla sipariş almış olsalardı, bunu karşılayabilirlerdi belki.

Jin'in sandalyesinin koluna otururken "Annenden yardım istemeye ne dersin? Seni asla reddetmez," diye önerdi Jimin Jin,Jimin'e bakarken fikrini saçma bulmuş gibi somurtunca Jimin haksız mıyım dercesine tek kaşını kaldırmıştı.

"Anneme sorsam mı gerçekten ? Beni reddetmeyeceğini mi düşünüyorsunuz ?"

 Jin aslında annesinin onu asla reddetmeyeceğini biliyordu. Jimin ve Taehyung onaylamak için başlarını sallayınca Jin de iç çekip başını salladı. Sadece gururunu yutacak ve annesinden biraz para isteyecekti.

Erkenden uyanmıştı, böylece annesine erkenden gidebilirdi. Çıraklarına kahvaltı hazırladı ve aynı rutinle onları uyandırdı. Şeflerinin aynanın karşısında üstünü düzelttiğini gören ikili, iştahla yemeklerini yiyorlardı.Beyaz bir gömlek siyah pantolon ve  mavi bir ceket giyiyordu. Her iki çırağında ağızları açık kalmıştı. Jin resmi giyindiğinde ​​daha da gösterişli oluyordu.

"Vaaay Hyung. Gerçekten çok yakışıklısın. Şef olmaktansa aktör ya da model olmalıymışsın,"

Taehyung onaylarcasına baş parmağını kaldırdı ve sırıttı. Jin, onunla daha fazla aynı fikirde olamazdı bu yüzden gözlerini devirdi.

"Doğal olarak yakışıklı doğdum. Bu dünyada sadece yakışıklı yüzümü sevebilirim. I am World Wide Handsome,you know?" 

Jin aynadaki yansımasına bir öpücük attı ve iki çırak şeflerinin ne kadar narsist olduğu konusunda şakalaşıp gülerken neredeyse boğulacaklardı. Aynayı öpebilseydi, yapardı biliyorlardı.

Jin anahtarlarını alıp veda ederken iki çocuğu başlarından öpmüştü. arabasını almak için bodrum katına inmiş,binadan çıkmış ve pastasını almak için kafeye uğradıktan sonra  annesinin yaşadığı Gwacheon'a ulaşmıştı. Dairesinden annesinin evine arabayla sadece 20 dakika sürüyordu. Ona en sevdiği çiçekleri ve kendi elleriyle yaptığı,annesinin her zaman sevdiği  pastayı getirmişti.

Jin arabasını annesinin arabasının yanına park etti. Annesinin evi tek başına yaşamak için oldukça büyüktü. Evi yönetmek için yanında bir hizmetçisi vardı. Altı yıl önce evden ayrıldığından beri her yer daha büyük gelmişti gözüne. Uzun kapıya gidip zile bastı. Hizmetçi cevap vermek için geldiğinde Jin'i monitörde görmüştü. Ekrana el sallayınca kapı açıldığında merdivenleri tırmanıp, ana kapıya gitti. Daha kapıyı açamadan kapı açılmış ve ne olduğunu anlayamadan kendini annesine sarılırken bulmuştu.

"Benim küçük oğlum gelmiş. Benim dünya çapında yakışıklı Seok-jinnie'm," 

Soo-jin onu yüzünün her yerinden öpüyordu. Jin annesine sarılırken güldü. Onu çok özlemişti. Kafesiyle meşgul olduğu için eve sadece ara sıra gelebiliyordu.

SENİ YAKIŞIKLI YÜZÜMDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM {NAMJİN}Where stories live. Discover now