Jin ve Joon, Marionne'nin hastaneden taburcu olmasına yardım ettiklerinde her zaman olduğu gibi, Marionne eve götürme tekliflerini kabul etmediği için sadece taksiye binmesini ve gidişini izlemek zorunda kalmışlardı.
Jin, Han-seo'yu aradığında adam hemen yanında belirdi, Jin'in talimatını beklerken hafifçe eğildi.
"Yakalanma,yoksa sana beysbol sopasıyla ben vururum. Onu takip ederken ekstra dikkatli ol. Günün sonunda her hareketini bana rapor et. Anladın mı ?"
Han-seo başını salladı ve görevine devam etmek için ayrıldı. Joon,kendi de binmeden önce Jin'in arabaya binmesini beklerken sırıtıyordu.
"Han-seo'nun sağduyulu olacağına gerçekten güveniyor musun? Biliyorsun, gerçekten sakar olabilir.Eninde sonunda kendini ele verdiğinde Marionne bunu öğrenecektir. Bu da başka bir sorun olur,"
Jin pencereden bakarken bacak bacak üstüne atıp derin bir iç çekiş daha bıraktı.
"Han-seo sakar olabilir ama babamın adamları arasında en çok güvendiğim adamlardan biri.Arada başarısız olsa da , görevine odaklanmakta iyidir. Umarım gizliliğini korur"
Jin gergince parmağını ısırırken Joon kocasını sakinleştirmek için elini tuttu.
"Her şey düzelecek bebeğim.Zamana bırakalım. Ona kredi verelim ve kıza güvenelim. Sadece bekleyip göreceğiz. Bebeklerimiz iyi olacak,"
Joon sakinleştirmek için Jin'e gülümseyip dudaklarını nazikçe Jin'in elinin arkasına bastırdığında Jin minnet duygusuyla iç çektikten sonra Joon'a yaklaşıp kocasına yumuşak bir öpücük verdi
"Sana sahip olduğum için her zaman minnettarım. Sensiz ben ne yapardım Kim Namjoon?"
Jin, Joon'un dudaklarına karşı konuştuğunda ikisi de gülmeye başlamıştı.
Ertesi gün Jin ve Joon, Jieun ve Min-joon ile birlikte Beom-seok ve Soo-jin'in gelmesini beklerlerken Jin, ebeveynlerinin sürgülü kapıdan çıktığını ve dikkatlerini çekmek için onlara el salladığını gördü. Soo-jin, Jin ve Jieun'a sarılmak için hemen çocuklarının yanına gitti.
"Bizi almaya gelmenize çok sevindim.Her zamanki gibi babanın adamlarının bizi almasını bekliyordum. Bebeklerim burada ve ben çok mutluyum."
Jin ve Jieun annelerinin kollarında kıkırdarken Soo-jin onlara sımsıkı sarılmıştı. Beom-seok, Soo-jin'in yanında durdu, öksürür gibi yaptı,
"Ben de bir sarılma alacak mıyım ?"
Jieun hemen babasına sarıldığında Jin sadece gülümseyip babasını selamlamak için hafifçe eğildi. Beom-seok, Jin'i de Jieun'la birlikte sarılmak için kollarının arasına çekti.Herşeyi kenardan izleyen Joon biraz irrite olmuş görünüyordu ve Min-joon bunu fark etmişti.
"Sen de benim gibi düşünüyorsun, ha? Bu zorbanın onlara iyi davranmasını beklemezdim."
"Sadece alışkın değilim. Ne zaman bu kadar iyi biri oldu?"
Joon fısıldayarak konuştuğunda Min-joon kıkırdayarak Joon'un omzuna dokundu.
"Bunu tekrar söyleyebilirsin Namjoon. Onları babalarının kollarında görmek çok ender bir manzara,"
Joon sadece başını iki yana sallarken Min-joon sırıtıyordu.Ailenin yönettiği restoranlardan birinde akşam yemeği yediler. Soo-jin heyecanla gezilerini anlatıyordu. Almanya'ya, İtalya'ya gitmişlerdi ve son durakları aşk şehri olan Paristi.
Soo-jin orada, Jin'in oğulları Jimin ve Taehyung ile tanıştığından ve oğlanların çok sağlıklı ve okulda başarılı olduğundan bahsediyordu.
YOU ARE READING
SENİ YAKIŞIKLI YÜZÜMDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM {NAMJİN}
FanfictionHuysuz bir pastacı yanlışlıkla havalı, sevimli ve gamzeli bir mafyayla karşılaştığında ne olacak dersiniz ? Jin her zaman yemek tutkusu olan bir pastacıydı . Kendine ait bir kafesi ne kadar asabi ve sabırsız olursa olsun çevresindekiler tarafından s...