19

8.9K 755 147
                                    

Kutay hazırladığı valizlere hüzünle bakıp, omuzlarını düşürdü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kutay hazırladığı valizlere hüzünle bakıp, omuzlarını düşürdü. Gözleri o an duvarında asılı olan abisiyle çekildiği fotoğrafa takıldı. Hüzünlü bakan gözleri bu sefer dolduğunda fotoğrafı titreyen elleri ile aldı.

"Ne kadar küçükmüşük." Dedi gülümseyerek. Sesi her ne kadar ağlayacak gibi çıksa da bunu umursamayamadı bile sadece abisine sarılırken çekilmiş fotoğrafa içi gidercesine bakıyordu.

"Biz nasıl bu hale geldik abi?"

Bacaklarında derman kalmadığını anlayarak yatağına oturmuştu. Fotoğrafı çerçeveden çıkarıp, dudaklarına götürdü. O zamandaymış gibi içten bir öpücüktü. "Beni sevmesen de sen benim her zaman örnek aldığım kişi olacaksın."

Fotoğrafı valizin küçük gözüne koyduğunda göz yaşlarını silmişti. Silmesiyle beraber çalan kapısına döndü. Babası tam karşısındaydı. Gözleri oğlunun valizinde gezindiğinde kalbine sızı girdiğini hissetti.

Bir bir kaybetmişti çocuklarını.

"Gidecek misin gerçekten?"

Babasına boş bakışlarını atıp, yatağın üstündeki telefonunu ve pasaportunu aldı. "Kutay, oğlum lütfen..."

Kutay tutulan kolunu sertçe çekip, öfkeyle babasına baktı. Yılların biriktirdiği öfkeyle. "Ne lütfen baba! Yetmedi mi çektirdiklerin?" Oğluna pişman gözlerle bakan adam, yüreğinin nasıl yandığını hissetti.

"Bana öyle seviyormuş gibi bakma!"

Sözler öyle keskindi ki Oğuz'dan yediği darbe, oğullarıyla devam ediyordu. "Seviyorum." Dedi titreyen sesiyle. Kutay alayla baktı bu sefer babasına. "Seviyorsun? Belki seviyordun ama unutma senin sevgin hep sorumsuzdu. Bizi korudun ama o koruduğun şeye de senin yüzünden atıldık..."

Kutay biliyordu ki babaları onları seviyordu ama bu sevgi sorumsuz bir sevgiydi. Onları korumak ya da aynı çatı altında tutmakla olmuyordu hiç bir zaman.

"Biraz vicdanın varsa abimlere ve kardeşlerime gitmeleri konusunda engel olma." Elleri valizini kavradığında odasında gezindi gözleri. "Uzak dur artık bizden." Sıkıca kavradığı valizi sürükleyerek odadan çıktı. Arkasında bıraktığı yıkımı umursamadan evden kendini atmıştı.

Son diye içinden geçirdi.

Her şey onlar için bitmişti ama her şey yeniden başlıyordu.

"Kutay?" Ozan'ın sesi kulaklarına iliştiği an valizi tutan elleri titremişti. Abisi ile görüşmeden ayrılmak istemişti. Birbirlerini son kez kırıp, dökerek gitmek istemiyordu ama mümkün değildi.

Abisi tam karşısındaydı.

"Sen...Gidiyor musun?" Abisinin sesindeki şaşkınlığa kafasını sallayarak cevap verdi.

Ozan ne hissettiğini bilmiyordu. Sadece pişmanlık ve öfkenin içinde körüklendiğinden emindi. Bir yanı deli gibi Kutay'a sahip çıkmak istese de diğer yanı buna mani oluyordu.

"Oğuz ne dedi ?" Kutay abisini arkasında bırakarak merakla sorduğu sorunun cevabını bekledi. "Bizi hiç bir şekilde istemiyor." Dedi buruk bir şekilde. Kutay dudaklarına kondurduğu acı tebessümle abisine baktı.

"En doğru kararı vermiş."

Valizini arabasına koyduğunda Ozan konulan valize iç çekere baktı. Bunu istemiyordu. Kardeşinin nerde olduğunu bilmeden nasıl yaşacağını düşünemiyordu bile. Yanına gidip, bileğinden kavradı. "Özür dilerim." Dedi pişmanlık akan sesiyle.

İçini kemiren, sürekli bir iğne gibi batıp çıkan şeyi sonunda söyleyebilmişti.

"Hala sana öfkeliyim ama suçluyum da. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum Kutay. Seni kırdım, kardeşime kavuşamadan kaybettim. Ben gerçekten ne hissetmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

Kutay boş gözlerle abisine bakıp, onu dinledi.Beklemediği özür ve açıklama sadece abisinin açtığı yaraları sızlatmıştı. Konuşmasının bittiğinden emin olduğunda bileğini kurtarıp, kapıların kilidini açtı.

Daha fazla durmanın kendisi için iyi olmayacağını anladı.

"Bir şey demeyecek misin?"

Ozan içten içe istemiyordu bunu. Konuşursa canını yakacağındana adı kadar emindi.

"Ne diyeyim Ozan ? Senin yüzünden bu hale gelişimi mi yoksa beni bırakmana mı ?" İçinin öfkeyle kasıldığını hissetti Kutay "Sence ben neden mafyaya karıştım! Biraz o aklını çalıştırıp düşündün mü!" Abisine öfkeyle bağırdığında geçmişi tokat gibi suratına çarptı. Ozan ise biraz sonra duyacakları için gözlerini acıyla yumdu.

"Senin yüzünden...Biliyordun çünkü babamın sen gittikten sonra beni yeraltına sokacağını! Korkaktın oda yetmezmiş gibi kendini düşünen bir pisliktin hep! Gelip, yanıma ahkam keserken bu çocuk neden bu halde diye sormadın hiç!"

Ozan gözünden süzülen yaşla beraber kafasını başka yere çevirdi. Gerçeklerin ağırlığını yıllardır taşıyordu ama bunu Kutay'dan duymak onu yerlebir etmişti.

"Umuyorum ki kardeşlerime iyi bakarsın." Ozan altında yatan ima ile acıdan kıvrandığını hissetti. "Özür dilerim." Dedi sessizce. "Dileme." Kutay özürlere inanmazdı. Laf kalabalığı dışında başka bir şey olmadığını düşünürdü.

Ozan'a son kez baktı ve yanından ayrılıp, arabasına bindiğinde hızla gözden uzaklaşmıştı. Direksiyonu sertçe kavrayan eli neredeyse beyaza dönmüştü. Diğer eli telefondan bir numarayı aradığında arabaya bağlayıp, telefonu diğer uca attı.

"Kutay bey ?"

Selam sabah vermeden üzerindeki sinirle konuya girdi Kutay.

"Serkan abim bir iki güne gitmiş olur. Onlar o uçağa binene kadar güvenliklerinden emin ol. Bir sorun istemiyorum."

"Peki efendim. Oğuz bey için Fatih ilgileniyor."

"Güzel. Kimsenin bir şey anlamasını istemiyorum. Eğer Oğuz'a bir şey olursa beni ara."

Telefonu kapatıp, aldığı derin nefesle havalimanına sürdü."

Ozan ise pişman gözlerle gözden uzaklaşan arabayı içi gidercesine izledi. Bir şeylerin yalnış gittiğinin en başından beri farkındaydı.

"Affetmiyeceksin ama senden vazgeçmem abim."

**

"Şikayetçi olduğunuz şahısların isim ve soyisimlerini söyleyebilirmisiniz ?"

"Civan Kara, Kutay Kara."

"Yasadışı iş, çocuk kaçırma ve yapılan şiddet yüzünden şikayetçisiniz."

"Evet, şikayetçiyim."

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin