30

4.7K 338 21
                                    

Kutay'dan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kutay'dan

Göğsümde uyuya kalan kardeşimi yavaşça kucağıma aldığımda odasına yöneldim. Efe'nin sürekli yanımda durup, sırnaşması bile içimi acıtıyordu. Bu kadar özleyeceğini düşünememiştim.

"Abi." Uyku mahrumu sesine gülümseyip, yanağından öptüm. "Abim?" Küçük kollarını yukarıya kaldırdığında ona yaklaştım o boynuma kollarını sarıp,yanağıma öpücük kondurduğunda dudaklarımdaki gülümseme büyüdü.

"Uyu hadi geç oldu."

"Sende gel yanıma abi."

Bir istek nasıl bu kadar canımı yakabilirdi ? "Ben burdayım, birazdan geleceğim." Kafasını gülümseyerek sallayıp, gözlerini yumduğunda derin bir nefes aldım. Herkesi psikolojik açıdan etkiliyordu tüm olanlar ve ben daha babamın öldüğünü söyleyememiştim.

Kafamı kendime gelmek için sallayıp sallayıp, pikeyi üzerine örterek odadan çıktım.

"Kutay?"

Abimin sesi kulaklarıma iliştiğinde eli omzumu kavramıştı.

"Nasıl söyleyeceğiz abi ?"

Abimin iç çekişi bu işin zor olduğunu belli etmişti bile. Biz bu işin içinden nasıl çıkacaktık?

"Yarın her şeyi söyleyeceğiz. Efe daha küçük, kavrayamayabilir. Korkum Yaman."

Öfkesi, siniri gözümde canlanıyordu adeta.

"Gel sana bir kahve yapayım, biraz kendine gel."

Kafamı sallayıp, beraber mutfağa geçtiğimizde abim kahve tabletlerini çıkarmıştı. Makineye yerleştirdiğinde bende telefonumu çıkarıp, son aramalardan ismini bularak aradım.

"Yavuz ne durumda Oğuz?"

Abimin bana ani dönüşü ile telefonu hapörlere aldım. "Derme çatma bir evde kalıyor arkadaşıyla. Burda yağmur da yağıyor, çatısı bile yok denecek bir yer. Daha ne kadar burda kalabilirler bilmiyorum."

Yüreğime çöken ağırlık nefesimi kesiyordu sanki. Abimin dolan gözleri benim ise ağrı saplanan ellerim işlevsiz kalmıştı. "Dur-rumu nasıl peki?"

Yavuz'ın iç çekişi kötü bir şeylerin ön habercisiydi.

"İyi diyemem ama ayakta durabiliyor. Şimdi sigara içiyor tek başına."

Bunu mu hak etmişti bu çocuk?

"Onların ordan kurtulmasını sağla Yavuz. Ne yap et, bir şekilde ordan kurtulsunlar."

Daha çocuklardı. Bu acı, bu yük, bu hayat reva mıydı yani?

"Halledeceğim ama bundan daha büyük bir meselemiz var Kutay."

Abimle göz göze geldiğimizde iki yüreğin de korkuyla o haberi beklediğini gördüm. Abimin dolan gözleri, çökmüş omuzları utancın resmiyetiydi.

"Oğuz'u size aldıran daha doğrusu bu işi bizzat başlatacan kişi Yılan. Polis her yerde onu da arıyor." Yılan ? Babamın bir kaç kez bahsettiğini hatırlıyordum. İsmi ve sıfatı yoktu sadece namı dolanan biriydi.

"Bu kişi Oğuz'un çok yakınında Kutay. Gökhan'ın abisi Alihan. Yılan o."

Elimdeki telefonu tutmakta zorlanıyordum. Kalbim öyle büyük bir acıyla kasılıyordu ki bu sanki bana görülen revaydı. "Ne demek Gökhan'ın abisi ? Bu çocuk bilmiyor mu abisini ?"

"Bilmiyorum ama bana sorarsanız bilmiyor."

Tehlikenin kucağındaydı.

"Tamam Yavuz gözün onlarda olsun."

Kapanan telefonla abime baktım. Çaresiz hissediyordum. Burda rahat içindeyken kardeşim derme çatma bir evde tehlikenin kucağındaydı. "Onu yalnız bıraktık." Sesimi kendim bile duymaktan zorlanıyordum.

"Abi o çocuk hak etmedi bunları..."

Beni kendisine çekip, sarıldığında kolları arasında ağlamak istedim. Utanıyordum, deli gibi utanıyordum. Bir çocuğun, kardeşimin hayatını kendi ellerimle öldürdüğüm için utanıyorum.

"Bir yolunu bulacağız."

Bulunca ya geç olursa ?

"Çok geç kalıyoruz...Yaralı, ev demeye dilimin varmadığı yerde yaşıyor. Abi ne zaman bulacağız?"

Gözlerindeki yıkım ve çaresizlik umudumu yok ediyordu. Kızamıyordum ona, ikimizin de eli kolu bağlıydı. "Gerekirse ben Türkiye'ye gider, onu ordan alırım Kutay."

"Bizden nefret ederken mi? Çocuk ölümle burun buruna ama bizden hala yardım istemiyor..."

Bunun üstüne nasıl kaldıracak Yılan'ı ? Biliyor muydu, bilmiyor muydu ondan bile haberimiz yoktu. Bizim Oğuz hakkında hiç bir bilgimiz yoktu.

Pişman olduğumuz halde bile ona haksızlık ediyorduk.

"O tek başına aşmış her şeyi Kutay. Bizim gibi değil, tutunacak kimsesi yok kendisinden başka."

O bunu hak ediyor muydu? Daha çocuk olmasına rağmen fazla değil miydi? Bunu bile bile benim yaptıklarım rezillikten fazlasıydı. Belki ölümü hak ediyorumdur. Oğuz için çoktan ölmesi gereken birisi iken şuan aldığım nefes bana haram değil miydi?

"Geçmişi düzeltemeyiz. Şuana odaklanmak zorundayız. Oğuz için toparlan en azından."

Önüme koyduğu kahve ile ona baktım.

"Abi Yaman gerçekleri öğrenince dağılacağız." Gerçekleri söylemem sanki onu daha çok yaralamıştı. "Biliyorum." Dedi belirsiz bir sesle. "Ama bu toparlanmamız gerçeğini değiştirmiyor."

Kahvesinden bir yudum alıp, sigarasını çıkardı.

"Her şey yıkılır, paramparça olur. Kırılan şeyin tamiri zor olur, tamir olsa bile ona gözün gibi bakarsın. Çünkü ilk hali gibi olmaz. Daha narin, daha kırılgan olur. Bizde kırılacağız paramparça olacağız. Tekrar birleştiğimizde eskisi gibi olmayacak ama birleşeceğiz. Tıpkı şuan senle ben gibi."

Yıllar önce bağımız kopmuştu.

Yıllar önce paramparça olmuştuk.

Şimdi ise yeniden birleşmiş ve dağılmamak için ipin üzerinde duruyorduk.


**

Merhabaa

Nasılsınız ?

İçime sinen bir bölüm olmadı ama bölümsüz de bırakmak istemedim.

Karakterler hakkında düşünceler ?

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin