33

4K 341 31
                                    

Ellerimin arasında olan hayatım babamla yerlebir olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ellerimin arasında olan hayatım babamla yerlebir olmuştu. Şimdi ise öz ailem tarafından katledilmişti. Acımadan, gözlerini kırpmadan vurabilecekleri en ağır darbeyi vurmuşlardı.

Hakkım helal değildi.

Ne öz babam olacak adama ne de babama.

Saçlarımı kurulayıp, odaya ilerlediğimde dolabın içinden rahat şeyler çıkarıp, üzerime geçirdim. Günler sonra duş almak çok iyi gelmişti. Bedenim sanki tüm kirden arınmıştı.

Bu eve gelerek kendi onurumu hiçe saymıştım. Başka çarem olmasa bile bu eve gelmek onur kırıcıydı.

"Peki, ama sende benim şartımı kabul edeceksin abim."

Kaşlarım çatıldı.

"Ne şartı?"

"Atacağım konuma git, orda kalmanı istiyorum."

Ne kadar hayır desem de sözümü geçirememiştim. Kendimi bu eve gelirken bulduğumda koca bir siktir çekmiştim içimden. Tamamen onlara ait olan bir evde, yaramı kanatan herkese ait şeyler vardı.

İlk geldiğim evle alakası olmayan bir evdi yine de. Bu ev daha sıcak ve samimiydi.

Nemli bıraktığım saçlara elimle şekil verip, mutfağa ilerledim. Kutay ben gelmeden nasıl her şeyi halleti anlam veremiyordum. Dolap tıka basa doluydu. Kahvesinden enerji içeceğine kadar.

"Zenginlik böyle bir şey sanırım." Kahve tabletini makineye koyup, çalıştırdığımda sigara paketini çıkardım. Biten sigara paketine bakakaldım. "Yarım saat önce aldım amına koyayım!" paketi çöpe atıp, kahvenin olmasını bekledim.

Sinirlerim bozulmuştu.

Gökhan olsaydı ondan ceplerdim.

Yüreğim anında sıkışırken derin bir nefesi içime çektim. Onu düşünmek bile beni mahvederken nasıl yokluğuna alışacaktım? Biliyordum, bu saaten sonra eskisi gibi olamıyacaktık.

Telefonumdan bildirimlere göz gezdirdiğimde sıkıntılı şekilde ekranı kapattım. Mesaj bile atmamıştı. Mutluydu belki de. Düşündüğümden daha fazla mutlu. Abisi ile bazı şeylere yeniden başlayabilirdi...Buna ne kadar engel olacak olsam da bunun vicdanını her zaman çekeceğimden adım kadar eminim.

Gökhan mutlu olmayı hak ediyordu. Kimse helal olmayan hakkım bir ona, bir de Ata'ya helaldi.

Çalan telefonumle irkilerek kendime geldiğimde telefonuma düştü bakışlarım. Kutay'dı. Aramayı cevaplandırıp, kahveyi kupaya doldurduğumda tezgaha yaslandım.

"Beni hep böyle arayacak mısın Kutay?"

Kıkırdayışı garip şekilde çok yumuşak çıkmıştı.

"Ne kadar çabuk bunaldın Oğuz?"

Hafif sitemine göz devirip, aramızda oluşan samimiliği sonlandırdım. "Neden aradın?"

"İstediğin kanıtlar. Şimdi sana gönderdim, Yılan olduğunu açıklayan bir video da var. Örgüte bizzat kendisini tanıtmış videoda. Bu senin için büyük koz."

İşi bitecekti.

"Tamam, eyvallah kanıtlar için."

Aramıza çöken sessizlikle ekranı izledim. Bilmeli miydi bilmiyorum ama şikayetimi çekmiştim. "Şikayetimi çektim...Bu evden de en kısa sürede ayrılacağım merak etme."

"Bunu yüzyüze konuşsak daha iyi olur kardeşim."

"Ne?"

Çalan kapı ile yutkunmadan edemedim. Gelmiş olamazdı değil mi? Gelemezdi. Daha yüzleşmeye hazır değildim.

"Aç kapıyı."

Adımlarım ürkek şekilde kapıya ilerlediğinde kapı deliğinden o yüzü görmüştüm. Gelmişti, burdaydı. Neden titriyordum? Kalbim öyle hızlı atıyordu ki arkama bakmadan kaçmak istiyordum.

"Oğuz, lütfen."

Ellerim kapı kulpuna iliştiğinde aldığım derin nefesle beraber açmıştım. Karşımda duruyordu. Yüzünde belli olan yorgunluk dışında aynıydı. Hatırladığım gibi.

"Neden burdasın?"

Evet, onun evinde neden burdasın diyordum.

"Konuşmamız gerekiyor artık kardeşim."

Korkuyorum diyemedim. Sadece geri çekilip, içeri girmesine müsade ettim. Ardında kalan kapıyı kapatarak beraber salona geçmiştik. Karşımda olan koltuğa oturduğunda dudaklarında tebessüm belirmişti.

"Sevdiğim kahvenin kokusu. Kahve mi hazırladın kendine?"

Neden bu kadar rahattı ?

"Benimle yılların samimiyeti varmış gibi konuşma."

Yüzündeki tebessüm kaybolduğunda sadece gözlerime bakıyordu. "Bu kadar uzak olma." Yalvarır gibi dediklerine karşı sadece acıyarak baktım. Bunu demesi o kadar saçmaydı ki. Kalbimde olan zehrin nedeni onlarken, çok saçmaydı.

"Yakın olmalıyım değil mi? Kalbimdeki zehrin nedeni sizken, sikik bir adamın eline verilirken, adım ve soyadım yok olurken yakın olayım öyle mi?" Dudaklarımda alaycı bir tebessüm belirdi.

"Canlı canlı ameliyat edilirken sadece izleyen kişiye yakın olayım öyle mi!" Çiçek vazosu paramparça olduğunda, karşımda her kelimemle küçülen adamı süzdüm. "Konuşacak ne kaldı daha ? Tek yakınım olan insanı kaybettim ben Kutay..."

Yanına yaklaşıp, tişörtümü çıkardığımda dolu gözlerle yarama bakıyordu. Önüne diz çöktüğümde yaramdaki sargı bezini çıkardım. "Ben hala bu zehirin acısını çekiyorum...Bunların hepsi sizin eseriniz. Beni öldürdünüz en sonda."

Gözümden düşen yaşla beraber onun ağzından büyük bir hıçkırık firar oldu.

"Çok düşündüm! Ailem olurlarsa ne olur diye? İki kardeşim daha olsa kendimi nasıl hissederim, abim nasıl olur diye çok düşündüm...Allah kahretsin ki ben bunu çok istedim Kutay!"

Çok istemiştim. Yaralarıma rağmen o pembe hayatı düşünebilmiştim.

"Bir babam olsa kendimi bu kadar sahipsiz hisseder miyim diye düşündüm ben..."

Yanıma çöküp, sıkıca sarıldığında dayanamadım. Sessizce bu hale gelişimi izleyen adamın omuzunda ağladım. "Özür dilerim...Özür dilerim Oğuz." Ağlamalarının arasından sayıkladıkları keşke bir şeyleri çözebilseydi.

"Affet...çok korktum." Dedi tek bir solukta. "Bu korkaklığın sonunu böyle düşünmedim."

Dudaklarımda acı bir tebessüm belirdi.

"Bir düşüncesizlik Kutay...Bir düşüncesizlik bu hale getirdi beni."

Gözleri kor bir pişmanlıkla yanıyordu. Görüyordum, hissediyordum ama hiç bir şey benim içimdeki yangını söndürmeye yetmiyordu.

**

Oğuz'um da Oğuz'um :')

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin