26

5.6K 449 41
                                    

Kutay babasının ölüm haberini aldığında derin bir nefesi içine çekmişti. Kardeşlerinin ne halde olduğunu düşünmeden edemiyordu. Öğrenip, öğrenmediklerini bile bilmiyordu. Bu belirsizliğe daha fazla dayanamayarak abisini aramıştı.

Ozan çalan telefonla kucağındaki Efe'yi yere bırakıp, balkona yönelmişti. Gözleri o sıra telefonu ile ilgilenen kardeşini bulunca rahatlıkla balkona geçmişti.

"Haberi aldın mı?"

Kutay'dan ilk bu cümleyi duymayı beklemiyordu.

"Bilmiyorlar. Bilmeliler mi ondan emin değilim."

Derin çaresizlik içindeymiş gibi hissediyordu Ozan. Yaman'ın bir şeylerden şüphelendiğini görebiliyordu artık. "Yaman şüpheleniyor Kutay. Ona her şeyi açıklamak istiyorum ama ergenlik çağında biri daha...Tepkisinden korkuyorum."

Kutay derin bir iç çekip, hak verdi. Ne kadar Yaman'ın sakin, mantıklı biri olduğunu bilsede ters tarafı pisti.

"Beraber konuşmalıyız." Kutay ağzından çıkan kelimelere pişman olsa da doğru olan buydu. "Yarın yanınızda olurum." Ozan duyduğu habere sevinirken içi buruktu. "Sana çok ihtiyacım var Kutay."

Ozan Oğuz'la konuşmalarını düşündükçe gözleri dolu dolu oluyordu. Canı acıyordu, kalbi sanki olan her şey için sıkışıp duruyordu.

"Oğuz'la konuştum. Bu son konuşmamız olsun dedi. Peşine taktığımız adamın farkına varmış...Bunları derken Yaman'da duydu. Bir şey sakladığımızı düşünüyor, o konuşmadan beri benimle konuşmuyor."

Kutay abisinin çaresizce dile getirdikleri ile yorgunca gökyüzüne baktı. Kardeşinin her şeyi fark etmesi şaşırtmıştı aynı zamanda bir yerler de paramparça etmişti.

"Geldiğimde konuşalım bunları, kapatmam lazım görüşürüz."

"Peki, görüşürüz."

Kapanan telefonla iki adam gökyüzüne baktı. Hep gözlerine güzel gözüken gökyüzü bugün ilk defa kara bulutlarla çevriliydi. Kasvetli hava her yerlerini sararken Oğuz ve Gökhan yağan yağmurun sızdırdığı evde beraber kalıyorlardı.

Gökhan Oğuz'un üşüdüğünü fark edince üzerindeki kalın hırkayı üzerine örtmüştü. Oğuz çatık kaşlarla hırkaya bakarken Gökhan çapkın bir tebessümle yanağından makas alarak yaktıkları ateşe elini yaklaştırdı.

"Al şunu."

"Senin kadar üşürsem alırım."

Oğuz göz devirip, daha çok sindi üzerindeki hırkaya. Düşünmekten ağrıyan kafası şiddetini arttırmıştı. Alihan'ın yılan olma düşüncesi içini ürpertirken yaptığı işi hiç bir zaman açıklamayışı biraz şüphelerini doğruluyordu.

"Yılan ya yakınımızdan biriyse."

Oğuz'un bunu demesiyle Gökhan bedenindeki ürpertiyi hissetmişti. "Her şey olabilir...Bunca olan şeyden sonra artık şaşırmam."

Aklına abisi gelmesi sebepsizce canını sıkmıştı.

Oğuz Gökhan'ın gerildiğini hissetmişti. Aynı düşünce kafalarındaydı. "Gökhan." Gökhan Oğuz'un sesindeki tını ile ona dönmüştü. Ne demek istediğini çok net anlamıştı. "Eğer abim çıkarsa ben yine senin yanında olurum Oğuz. Abimin yanında durmam..."

Utanarak dedikleri Oğuz'u şaşırtırken diğer yandan bir şeylerden emin olmuştu.

"Abinden şüpheleniyorsun?"

Gökhan sertçe yutkunup, kafasını sallamıştı. "Paranoyak oldum ya da gerçek önümde Oğuz. Garip davranıyor zaten."

Oğuz aldığı sıkıntılı nefesle Gökhan'ın yanına oturup, hırkanın bir kolunu ona vermişti. Gökhan ona mahcup bir ifadeyle baktığında Oğuz ensesine yapıştırıp, gülmüştü.

"Kim çıkarsa çıksın. Aramıza giremiyecek, söz veriyorum."

Gökhan buruk bir tebessüm ettiğinde Oğuz da aynı karşılığı verip, ellerini tokalaştırdılar.

Biliyorlardı ki aralarına hiç bir güç giremez.

***

Sızan yağmurun damlaları yüzünden sönen ateşle Oğuz uyumuş, Gökhan ise kararan havaya bakıyordu. İçi sıkkındı, ruhu sanki ona işkence ediyormuş gibi içini bunaltıyordu.

"Bu vicdansızlığı yapabilir misina abi?"

Kalbi sanki bu düşünceyle kasılıyordu.

Çalan telefon düşüncelerini darma duman ettiğinde kendine gelip, ekranı kendine çevirmişti. Abisiydi. Yutkunmadan edemezken telefonu tutan elleri titriyordu.

"Gökhan sustur şu telefonu!" Oğuz'un uykulu sitemi ile ayaklanıp, kapı pervazına çıkmıştı. Eli el nihayet çalan telefonu açtığında kulağına götürebilmişti.

"Gökhan..." Abisinin nefes nefese adını seslenmesi ile korkusuna mani olmamıştı. "Alihan ne oluyor?"

"Eve gel...Lütfen beş dakika." Yalvarırcasına dedikleri Gökhan'ın kaşlarını çatmasına neden olmuştu. "Ne oldu Alihan, anlamıyorum hiç bir şey!"

"Her şeyi açıklayacağım...lütfen."

Telefon kapandı. Şiddetli gök gürültüsü ile aldığı nefes kesilirken adımları arabanın yanına ilerlemişti. Neden gittiğini bile bilmeden o eve yol almıştı çoktan.

***

Final yaklaşıyor...Kalbima acır ama.

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin