40-final-

7.8K 366 87
                                    

Ozan ölmüş.

Kafamın içinde beni bıçaklayan iki kelime.

Abim koluma girdiğinde şaşkınca ona bakıyordum. "Ne?" Dudaklarımın arasından çıkan tek kelime bu olmuştu. "Abi gel böyle." Ata beni koltuğa oturttuğunda boğazımdan geçen sert yutkunma orda durmuştu.

"Nasıl?"

Bana tereddüt içinde bakıp, önüme diz çöktü. "Trafik kazası. Tır çarpmış." Gözümden bir yaş düştüğünde abim bana çaresizce bakıyordu. "Çocuklar?" Onlara ne olacaktı ? Ozan dışında kimleri vardı ki?  Şuan ne haldeydiler ya da?

"Cenazesi dün buraya getirilmiş zaten. Yaman kardeşiyle burdaki evlerinde kalıyor."

17 yaşındaydı ve tek başına cenazeyi mi sırtlamıştı ? Ya Efe? Olan biteni kavrayacak yaştaydı. Yaman şuan hangi biriyle uğraşıyordu? "Gitmem lazım." Ayağa kalkıp, askılığa yöneldiğimde abim kolumdan tutup, kendisine çekmişti. Kollarını sardığında kendimi ona bırakmıştım.

"Abi..." Dudaklarımın arasından firar olan hıçkırıkla ona daha çok sığındım. "Biliyorum abim, biliyorum." Saçlarımdan sertçe öpüp, sırtımı okşadı. "Git, bir abi gibi yanlarında ol." Gözümdeki yaşları silip hırkasını çıkardı. Bana verdiğinde omzumdaki eli destek verircesine kendini belli etmişti.

"Çocukları buraya getirmeye çalış."

"Tamam."

Ceketi giyip, arabaya yöneldiğimde onların yanına nasıl bir vasıfla gideceğimi bilmiyordum. Sonuç olarak bir yabancıydım ikisi için. Bu yine de bahane olamazdı. Bu halde bırakamazdım.

Ben istesem bile vicdanım müsade etmezdi.

~

Evin önüne geldiğimde bir araba dahi olmayışı canımı sıkmıştı. Ağır adımlarla eve ilerlediğimde zile basacak olan elim havada öylece kalmıştı. Hazır bile değildim.

Düşüncelerimi bir kenara atıp, zile bastığımda karşımda beliren yüze baktım. "Yaman." Bana şaşkın bakan gözleri kan toplamıştı. Göz altları şişik ve morartıya yakın bir renge bürünmüştü.

"Oğuz abi."

Onu kendime çekip, sarıldığımda karşılık vermesi bir kaç saniyesini almıştı.

"Başın sağolsun."

Ondan ayrıldığımda karşımda bir çocuk olduğundan şüphe etmiştim. Ruhsuzdu. "Sağol. Gel içeri." Beraber içeriye ilerlediğimizde gözlerim Efe'yi aramıştı. "Efe uyuyor." Dedi otururken.

"O iyi mi?"

Sessiz kalmıştı. "Abimin vefat haberini aldığımız gün onu sakinleştirememiştim. Yıkıp, döküyordu." Abisinin ölümüne bile üzülecek zamanı yoktu. "Çocuk daha...duygularını dolu yaşıyor ama baş edememekten korkuyorum." Çaresizce dedikleriyle derin bir nefes aldım.

Oda çocuktu.

"Babamın ölümünü kavradığında hırçın biri olmuştu bir anda şimdi kontrolden çıkıyor sanki." Ayağa kalkıp, yanına oturduğumda onu kendime çekip, kollarımın arasına aldım. "Korkuyorum." Dedi ağlamaya yakın sesiyle. "Kardeşime bile sahip çıkamıyorum abi." Gözümden süzülen yaş yere düştüğünde Yaman omzuma koymuştu kafasını.

"Ben burdayım." Dedim saçlarını okşarken. "Yalnız değilsin abim." Kollarını sıkıca sarıp, omzumda sessizce ağlamaya başlamıştı. Ağlaması durana kadar onu kendimden ayırmadım. Ellerim bir kez olsun saçlarından düşmemişti.

HataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin