Bölüm-15

92 17 4
                                        

Selammm, napıyorsunuz? Bir iki bir şey yazacağım okuyun pls 🫶🏻


Arkadaşlar, ciddi anlamda söylemek isterim ki bu kurguyu çok düşünerek ve planlayarak yazdım amacım binlerce insana ulaşmak değildi. On kişi okusa bile onlarla etkileşimde olup hikayeyi devam ettirmeki. Çok şükür öyle de oldu çok güzel insanlar tanıdım ve tanıyordum da ama çok üzüldüğüm bir konu var her bölümü en az kırk kişi okuyor en az diyorum bakın ama sadece bir-iki yorum ve 4-5 oy geliyor bunlar çok az rakamlar, okunma sayımıza göre bu bölüm okuyan herkesin yorum ya da oy atmasını özellikle rica ediyorum.

Keyifli okumalar.





"Ceylan tuzağa düştü abi" boynumu sıkan adamın sesini duyduğum an tek aklıma gelen şeyi yapıp bir anlık boşluğundan yararlanmayı düşünüp elini ısırmıştım. "Ah!" diye inleyip elini çekmek zorunda kaldığında arkama bile bakmadan koştum.

Bir iki adım bile atamadan, güçlü ellerin kolumdan tuttuğunu ve ben yerimde durmayınca beni bayıltmak için kafama silahının arka kısmıyla vurması saniyeler içinde olmuştu.

Şimdi ne yapacaktım?




Bilinmezlik insanı öldürebilecek kadar korku dolu bir histir. Yaşadıklarım ve bence yaşayacaklarım bilinmezlikten ibaretti misal ben çocukken ailem televizyon izlerken silahlı dizileri, korku filmlerini izlememi istemezdi. Beni bu konuda özenle yetiştirmek için çok gayret gösteriyorlardı. Üzerime titreyip televizyondan argo bir kelime kapacağımdan ya da arkadaş ortamımın kötü olmasından hep endişe duyarlardı.

Tabiri caizse el bebek gül bebek büyütülen ve şımartılan bir kız çocuğuydum ben, ailem çok bilinçliydi beni yetiştirmek konusunda çünkü benimle iletişim kurmayı çok güzel bilirlerdi. Şiddet'in Ş'si bile evimizde geçmezken, ceza yöntemimiz 'ödül ya da sınırlar' üzerine kuruluydu. Belli bir olgunluğa erdiğim ilk an babamın beni karşısına alıp konuştuğunu dün gibi hatırlıyorum. Bana sorumluluklarımı ve anne ve baba olarak onların sorumluluklarını anlatmıştı. Sorumluluğunu bilmeyen ya da argo kelime kullanan ceza alırdı. Bu babam da olsa annem de olsa böyleydi, bana bu yöntemi aşılamak için defalarca bile bile ceza aldıklarını çok iyi hatırlıyorum.

Şimdi ise geldiğim nokta tam bir felaket, başaranlar ailemi benden almıştı ama onları alırken beni benden de almışlardı. Hayatında silah görmeyen bir çocuğun ailesini kanlar içinde görmesi travma değil bambaşka bir şeydi.





"Bu kadar mı lan gücün?" suratıma bugün atılan ikinci tokattı bu sanırım diğeri saatler önce beni uyandırmak için atılmıştı. Ama o tokat sert değildi aksine baygın olduğum için uyanmam için ard arda vurulmuştu.
"Vursana bir tane daha, insan cüssesinden utanır. O nasıl vurmak öyle kız gibi" cinsiyetçi cümleler kullanmak böylelerin en zorunu gidendi öyle de olmuştu öfkesini alamayıp saçlarımın dibinden dibinden çekiştirmeye başlamıştı. "Ah bırak yapma!diye, ağlamamı yalvarmamı felan bekliyorsanız daha çok beklersiniz!" bu cümlem saçlarımı çekiştiren elin gevşemesine sebep olmuştu.




"Üzülme, haydar bazı insanların acı eşiği yüksek olur" haydar, beni döven değil arkasında ellerini cebine koyup izleyen adamdı. "İsmim haydar değil" dedi adam ilk defa sesini duymuştum. Fazla sert değildi görüntüsüyle uyuşmuyordu.

"Cık, haydar ben koydum az önce"

"Ne biçim bir manyaksın sen?" dedi haydar. Amaçları muhtemelen savaşa göz dağı vermekti ama hepsi gergin ve tecrübesizdi her hallerinden belliydi. Gerginliklerinin sebebi beni öldüremeyecek olmalarıydı ve savaşın hepsini bulacak olmasıydı.



Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin