Bölüm-1

802 25 6
                                    

Merhabalar umarım hikayemi beğenirsiniz yorumlarınızı ve desteğinizi eksik etmeyin 🧚🏻‍♀️

Sevgiler...


On altı yaşlarımdaydım, edebiyat öğretmenimiz en mutlu anınızı deneme şeklinde yazıya dökün diye ödev vermişti. O gün öğretmenime sormaya çekinmiştim ama o güne dönebilseydim sorardım öğretmenim derdim en mutlu gün ne demek? mutluluk ne demek? ben mutluluk nedir bilmiyordum o sıralar, unutmuştum. Benim bildiğim hatırladığım, tek şey öfkemdi o yaşlarım da kaderime karşı olan öfkem, mutluluk denilen terimi şimdi de bildiğim söylenemezdi ama şimdi olduğu gibi o zamanlarda beni hayatta tutmaya yarayan tek şey öfkemdi ben o denemeyi yazmıştım yazmasına ama en mutlu günümü değil en mutsuz günümü yazmıştım.

Öğretmenime denememi beğendirememiş olacağım ki müdürle konuşup benim acilen psikoloğa gitmemi kararlaştırmışlardı.

Benden en mutlu gününü yaz dediklerinde ne yazmamı bekliyorlardı ki? en mutlu günü kurşunlanmış bir çocuktum ben, yara bere doluydu benim en mutlu günüm yaşadığıma dair hatırladığım son günüm o gündü.  Ben o gün ailemi yerde kanlar içinde yatarken gördüğümde ölmüştüm.

Yaşamak denilen şey benim yıllardır yaşadığım gibi yaşamak kesinle değildi. Benim yaşamıma yaşamak denmiyordu. Her anım öfke dolu her anım karanlıktı, o son mutlu günüm benim son nefesimi verdiğim gündü benim o gün hayallerim ölmüştü.  umutlarım ölmüştü,  en önemlisi ruhum ölmüştü. Hiçbiri geri gelmedi.

Ben düşüncelerimde durup durup insanların nasıl kötü olduğunu merak eden bir çocuktum ben kötülük kavramını arkadaşını itmek diye nitelendirebilecek kadar saf bir çocuktum. Şimdi terim anlamını bile bilmediğim o karanlığın içine girmiştim.

Ölüyordum, yıllardır istediğim şey oluyordu aileme kavuşacaktım beni canından çok seven babama benim geleceğim için benden çok çabalayan babama beni dizlerine yatırıp saatlerce saçlarımı okşayan en sevdiğim yemek hamburger diye her hafta sonu bana hamburger yapan anneme, minik kardeşime oyun oynamaya bayıldığım, sinir etmeye bayıldığım minik kardeşime hepsine kavuşacaktım sonunda istediğim oluyordu. Ölüyordum.

Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Nefesim çoktan daralmaya başlamıştı, titriyordum. Yıllarca yaşamak için bir sebep aramıştım ve o sebebi hiç beklemediğim bir anda bir adam sundu bana, o adam beni ayakta tutacak ve bedenen yaşamamı sağlayacak tek şeyin ailemin intikamını almak olduğunu söyledi. kabul etmedim. Direndim, benim tek kurtuluşum ölmek dedim ama o beni ikna etmek için çok çabaladı. Ben ikna olmamak ve yaşamamak için çok çabaladım. Beni ikna etmesi aylarını alsa da beni inandırmıştı.

Bu karanlığa batmadan önce ailem ölmeden önceki yaşantımı çok hatırlamamayı tercih etsem de okulumda olan bir öğretmenim sayesinde yabancı okullara girmek için olan bir sınava girdiğimi hatırlıyordum. Ailem için bu sınavın önemi büyüktü. Annem ve babam kazanmamı çok istiyor, hem de bana kazanırsam çok güzel şeyler yaşayabileceğimizin planlarını anlatıp duruyorlardı. O güzel hayaller ve planlar için sınavı kazanmaya kendimi şartlamıştım. Ve kazanmıştım da keşke kazanmasaydım...

"Arabayı getirin!" gözlerim yavaş yavaş kapanıp açılıyordu ölmeden önce hayatın film şeridi gibi gözünün önünden geçiyor dedikleri bu muymuş? her anım gözümün önünden geçiyordu sabahtan beri edebiyat parçalıyordum ben gerçekten ölüyordum.

Ölmek üzereyken, bedenim tir tir titrerken bir kez daha fark ettim ki nevra, senin gerçekten hiç mutlu anın olmamış. Senin yaşaman zaten bu dünyaya ayıpmış nevra! şimdi gözlerini usulca kapat, ailene kavuş! hayır kavuşamam ben babama, anneme yaptıklarımı nasıl açıklayacağım? yaşamak zorundasın! diğer dünyada ailenin yüzüne zaten bakamayacaksın nevra! aç gözlerini şu an ölemezsin.

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin