Nasılsınız? umarım iyisinizdir.
Hep beraber onuncu bölüme kadar geldik. Çok çok mutluyum daha nice bölümlere sizden ricam bu bölümü okuyan herkesin bölüm sonunda hikayemiz hakkındaki genel düşüncelerini bir cümleyle olsa bile anlatması, bu bana büyük motivasyon verecek. İyi yorumlarınızı da kötü yorumlarınızı da özellikle eleştirilerinizi de bekliyorum.
Keyifli okumalar...
Bu serüvene başladığımdan beri yaşadığım hiçbir şey şaka değildi, üstelik dizi de çekmiyorduk. Romanın ortasında da değildik, bu plana başladığımız da Başıma bir sürü olay geleceğini her zaman varsayıyordum. Düşündüğün olaylar bu tarz olaylar mıydı diye soracak olursanız, tabi ki değildi. Planım ve amacım bu tarz entrikalarla uğraşmak ya da savaşın eski sevgilisi buseyle karşılaşmak ve ona sahte sevgili oynama tarzı şeyler değildi. Aksine bu yöntemler bana çok basit geliyor ama bu yöntemler sayesinde savaş başaranla kısa zamanda çabuk seviye atlamıştım.
Aynı evin içinde kalmıştık günlerce bir şekilde, ben kalmak için çabalamasam da ona burada kalmak zorunda olduğumu gizliden gizliye aşılamıştım. Oda bunu anlayıp beni kabul etmişti, çünkü ilk zamanlar ne kadar inkar edip 'hayatımı kurtar demedim ki' havalarında dolaşsa da oda yaptığım şeyin büyüklüğünün farkındaydı, ben onun hayatını kurtarmıştım oda bana evini açmıştı çok muydu? Bana 'artık git' dediğine göre demek ki çoktu çünkü hiç tahmin edemediğim şeyler yapabilen biriydi. Bu yüzden başından beri bizim hedefimiz yiğit başarandı, o daha öngürülebilir bir adamdı savaş gizemli ve sırlarla doluydu.
Ama tamamen tesadüfler aracılığı ile savaş başaran ile kesişmişti yollarım, planlı olarak hiçbir şey yapmamıştım. O gün hayatını kurtarırken amacım başaranları etkilemek ve onlardan bir can borcu alabilmekti, bu yaptığım hareketin ölümüme sebep olabileceğini bile bile yaptım. Tüm riskleri aldım ölüme yürüdüm ve başaranlar benim hayatımı kurtardı, ne düşünmüş olursa olsunlar. Onlar için ister düşman ister dost olayım bana bir can borçları olmuştu.
Şimdi geldiğimiz noktada savaş bana 'evimden git' demişti. Bu içimdeki minayı çıldırtmış ve savaşa ağzından geleni saymasını sağlamıştı, evden giderdim gitmesine ama benim bu plandaki görevim o kadar riskli ve belirsizlikle doluydu ki savaşla ya da yiğitle bir şey yaşasam bile bu çok basit, geçici bir şey olabilirdi. Her an plan dışı olup köşede bekleyebilirdim o yüzden planda sürekli olarak kalmam için bir çok ihtimal ortaya konmuştu. Ben büyüklerimi, ekip arkadaşlarımı dinlemeyip hepsini bir kalem de silip bambaşka bir hikaye koymuştum ortaya ve ben dahil olmak üzere kimse bu hikayeye hakim değildi.
Her anım, tamamen doğaçlama, savaş başaranla konuşurken, ona sarılırken ona masal anlatırken elini tutarken tişörtünü giyerken, hep mina olduğumu düşünerek davranıyorum. Nevra savaş başaranla karşılaşmamalı, nevra ortaya çıktığı gün planın bittiği intikamın alındığı gündür. İçimde nevra ve mina savaşı olsa da savaşa davranışlarım tamamen Mina. Eğer içimdeki nevrayı bastırmazsam onun gözlerine her baktığım da gözlerini yerinden çıkarmak için, elimi tutan elini kesmek için harekete geçerdim.
Plan içinde olsam dahi minayı gurursuz, yapışık bir kız olarak yansıtamazdım kimse karakteri olmayan birinden etkilenmezdi. Doğaçlama hareket etsem de hatta minaya bazen içimdeki nevra müdahale etse de minaya sağlam ve kalıcı bir karakter oluşturabilmek için çok çaba gösteriyordum. Savaş başaranla aşk yaşamak, onu kendime aşık etme niyetinde değilim. Tek amacım bu planı çok farklı bir noktaya taşımak bu planı öyle bir noktaya getireyim ki savaş istese dahi beni hayatından çıkaramasın. Arkadaş olsak dahi, amacım bu çünkü hala başka bir kadına aşık olan bir adamı kendime aşık etmek için çabalamam boş bir sınıfa konuşmakla eş değer olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefes
Ficção GeralGözlerini, yüzümden bir an olsun ayırmamıştı. Ürkmeye başlamıştım ama kendimden ödün vermiyordum. Karşımdaki adamı tanımak benim için güçtü bambaşka biriyle konuşuyor gibiydim. "Enkazına mı bakıyorsun?" dedi kısık sesle, çok uzun zamandır sesini duy...