Selammmm napıyorsunuz, nasılsınız?
Hikayemizin daha çok kitlelere ulaşmasını istiyorum. Arkadaşlarınızla paylaşın lütfen 🥺Keyifli okumalar....oy verip yorum yapmayı unutmayalım 🌝
Bu bölümü canımm dystinabell 'e 💗
İthaf ediyorum."Anlaştık..." dedi bir kez daha dudaklarıma doğru. Felaketi o başlatmıştı, gözlerimi yavaşça açtım ve onun başlattığı felakete katıldım. Gözlerimi tıpkı onun gibi dudaklarına sabitledim. Nefesimi dudaklarının üzerine üflemem onun sabrını taşıran son damla olmuştu.
Dünyanın durduğu noktadaydım tam şu an dünya dönmüyordu, ben dönüyordum. Kalbim, yerinden çıkmak için adeta kendini parçalıyordu. Ellerim titremeyi bırakmış terleme faslına giriş yapmıştı. Nefes almayı unutmuştum, nereden nefes alıyorduk? Ağızımdan alıp burnumdan vermem gerekiyordu. Hayır, hayır burnumdan alıp ağzımdan vermem gerekiyordu. Biraz daha nefes almamaya devam edersem ölecektim.
Dudaklarını hissediyordum dudaklarımda gözlerimi öyle sıkı kapatıyordum ki gözlerime zarar verme ihtimalim yüksekti. Bambaşka hissediyordum, aklımdan defalarca öpüşme ve her şeyi başlatma fikirini geçirmiştim. Bir türlü yapamadığım şeyi savaş başaran yapmıştı. Birazdan midem bulanmaya başlayacaktı, kusmamak için başka şeyler düşünmeliydim. Duran dünyamı tekrar döndürmeye başlamalıydım.
Dudaklarını, dudağıma biraz daha bastırınca bir oyunun içinde olduğumu ve bu oyunu şimdiye dek eksisiyle, artısıyla ilerlediğimi hatırlattım kendime istediğim olmuştu. Düşmanım, büyük bir istekle öpüyordu dudaklarımı rolümü oynamak ona karşılık vermek zorundaydım.
Terleyen ellerimi onun boynuna doladım. Tıpkı onun saliseler önce yaptığı gibi dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Bu haraketim onun hoşuna gitmişti. Şu an ne düşünüyordu benim hakkımda? Basit bir kız olduğumu mu? Hiç tanımadığım bir adamın evinde iki aydır kaldığımı ve sonunda onu elde ettiğimi mi düşünüyordu? Bu ihtimal umrumda bile değildi. Bana teslim olmayı seçen oydu, benim oynadığım, kurduğum cümlelere kanan oydu. Ben görevimi başarıyla tamamlamıştım.
Daha fazla uzatmamaya karar vermiş olacak ki dudaklarını yavaşça çekti dudağımdan, yüzündeki gülümseme şimdiye dek onda görmediğim türden bir gülümsemeydi. Öyle içten gülümsüyordu ki kaz ayakları çıkmıştı. Aynı içtenlikle karşılık verdim. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde yüzüne bakıyordum. Bu onun için çok basit bir şey de olabilirdi, onu çok iyi tanımıyordum. Benimle takılmayı planlıyor olabilirdi, Bunu zaman gösterecekti ya da ben bir şekilde anlayacaktım.
"Kıpkırmızı oldun" dedi beni daha da utandırmak için senden değil kendimden utanıyorum dememek için zor durmuştum. Gözlerimi kaçırdım, ailemin katiliyle öpüşmek ve öpüşürken dünyamın durması ellerimin titremesi planladığım bir durum değildi.
"Gidelim mi?" dedim konuyu değiştirerek, kafamdaki sesten acilen kurtulmam gerek savaş başaran, eğilip kusmamak için içimde verdiğim mücadeleyi tahmin edemezsin. En kötüsü bunu yaparken kötü hissetmemiş olmam. Seninle öpüşmek dünyanın en kötü olayı değildi benim için öyle olması gerekiyordu. Bu işte bir yanlışlık vardı.
"Atla gidemem ben" atına doğru yöneldiği için hemen ani bir tepki vermiştim doğal olarak bana kısa bir bakış atıp "Atları sevmiyorsun?" dedi soru sorarcasına "hayır, aksine çok severim ama uzaktan yakından bana çok ürkütücü geliyorlar"
"Korkunu yenmene yardımcı olurdum ama şu an uygun bir arazide değiliz." atın iplerinden tutup yürümesi için biraz hareket ettirdi. "Başka zaman sözüm olsun. Beraber aşalım korkunu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nefes
Narrativa generaleGözlerini, yüzümden bir an olsun ayırmamıştı. Ürkmeye başlamıştım ama kendimden ödün vermiyordum. Karşımdaki adamı tanımak benim için güçtü bambaşka biriyle konuşuyor gibiydim. "Enkazına mı bakıyorsun?" dedi kısık sesle, çok uzun zamandır sesini duy...