Köşe bucak

1.6K 160 13
                                    

      Baş ağrısı.. iğrenç bir baş ağrısıyla gözlerimi araladım. Sırt üstü yatarken başımı ovalamaya başladım. Gözlerim tavanla birleşince kaşlarım çatıldı. İyi de benim odamın tavanı siyah değil ki.
Neredeyim o zaman? Direk yatakta doğruldum. Etrafıma baktım. Çerçevede çağanın çocukluk fotoğraflarını görünce şaşkınlıkla dondum. Burası çağanın odası mıydı? Ben nasıl gelmiştim ki buraya?
Üstüme örtülü olan yorganı tekmeleyip üstümden attım ve yataktan kalktım.

   " hiii tunayı unuttum ben. En son onunla beraberdik. Burda ne işim var ya?" Telefonum nerdeydi? Etrafıma bakmaya başladım. Tunayı aramam lazımdı. Sehpanın üstündeki telefonumu görünce hemen tunayı aradım.
" alo? Tuana  iyi misin?" Sesi telaşlıydı.
" iyiyim iyiyim de." Devamını getiremedim. Ne diyecektim ki?
" çağanlara gitmişsin. Haberim var. Beni aradı."
Kahkaha attı. Göz devirdim.
" gülme allah aşkına benim ne işim var burda? En son seninle beraberdim. Nasıl izin verdin gelmeme?"

        " ben izin vermedim. Taksi bulmak için yanından uzaklaşmıştım ama sen soluğu direk orda almışsın." Ne? Ciddi miydi?
" şaka mı yapıyorsun Tuna? Hemen gel al beni burdan çabuk."
Telefonu suratına kapattım. Resmen rezalet ya... kesin saçmaladım. Götü başı dağıtmak dedikleri şey tam olarak buydu...
Derin nefes alıp odadan çıktım. Merdivenlerden aşağı indim.
" günaydın." Leyanın sesiyle arkamı döndüm. Başım zaten çatlıyordu.
"Günaydın." Dedim.
" üstümü kim değiştirdi?"
Dün üstümde tayt vardı ama şimdi pijama...
" benle Ülkü değiştirdik. Dün geldiğinde pek iyi değildin. Diğerleri bahçede, hadi yanlarına gidelim." Dedi.
Kafamı iki yana salladım.
" yok, ben üstümü değiştireyim Tuna gelip beni alacak."

     Leya yanıma gelip arkama geçti ve beni sırtımdan ittirmeye başladı.
" hadi tuana, Tuna gelince oda gelir geç bahçeye." Olduğum yerde durup leyaya döndüm.
" Leya gerçekten, başım çok fena ." Dedim
" ve düşman bakışları çekecek durumda değilim."
Sonlara doğru sesim istemsizce düşük çıktı. Hala o bakışlara hazır değildim.
" sen geç bahçeye, ben üstümü değiştirip çıkacağım."
Merdivenlerden tekrar yukarı çıkıp uyandığım odaya girdim. Kıyafetlerim koltuğun üstündeydi. Hızla üstümü değiştirdim. Tam kapıyı açmış çıkacakken telefonum çalınca  onu masanın üstünde bıraktığımı anladım kapıyı açık bırakıp gidip telefonumu aldım.
Tuna arıyordu
" efendim?"
" tuana bi 10 dakikaya oradayım. Taksi daha gelmedi." Kendim de gidebilirdim en iyisi tunayı buraya kadar yormamaktı
" ikiz, sen gelme hiç boşuna, ben kendim gelmeye karar verdim. Bir taksi çeviririm."

     Telefonda tunayla anlaştıktan sonra telefonu kapattım. Tam arkamı döndüğümde çağanı görünce irkilip geri çekildim.
" ne yapıyorsun be ?" Diye bağırdım.
" günaydın."
İşte şimdi şaşırmıştım. Bana günaydın mı demişti o? Elimin dışıyla alnına dokundum. Sonra yanaklarına.
Anlamadığı için öylece yüzüme bakıyordu
" ateşin de yok." Dediğimde göz devirdi. Ellerimi aşağı indirip odadan çıkmak için hamle yaptım ama boşa çıktı. Direk belimden tutup beni durdurdu. Geri çekildim. Heyecanlanmıştım.
" niye bahçeye gelmedin? Leya gelmek istemediğini söyledi."
Güldüm. Cidden sorunları vardı bu çocuğun.
" sen iyi misin ateşin falan mı var?! Düşmanız biz düşman. Niye geleyim yanına yada olduğun yere?!"
Düşman olduğumuzu hatırlamak ister istemez beni sinirlendirmişti. Kalbimde yine son zamanlarda bitmek bilmeyen o ağrıyı hissettim. Bu sefer gelen ağrı çok şiddetliydi. Elim istemsizce kalbime gitti. Bakışlarımı çağandan kaçırıp hızla odadan çıktım. Aşağı indiğimde bahçeye doğru baktım ama çardakta kimse görünmüyordu.

      " yoklar." Çağanın sesini duyunca korkuyla bağırdım. Hemen arkamı döndüm.
" ya sessiz sessiz gelmesene ödümü kopardın!!"
Boğazımı temizledim.
" neyse ben gidiyorum. Seninle daha fazla aynı ortamda kalamam." Kapıya doğru ilerledim.
" keşke dünde böyle söyleseydin." Alay eder bir şekilde söylemişti. Olduğum yerde durup ona baktım.
" o ne demek?" Bu ukala tavrı beni deli ediyordu.
" dün" diyip durdu. Sırıtıyordu.
" yada kendin bul."
Ve beni öylece orda bırakıp yukarı çıkmaya yeltendi. Hemen önüne geçip onu durdurdum.
" o ne demek söylesene." Diyip kaşlarımı çattım.
" herşeyi benden bekleme. Sana iyice sarhoş olana kadar kim iç dedi ki? Böyle hatırlamazsın işte"

     Kesin bişeyler söylemiş veya yapmıştım ama bu gıcık bana söylemiyordu. Hatırlamak  için kendini zorlamam gerekiyordu.

Kuzenin nefretiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin