Hayatım boyunca insanların tahmin edemeyeceği kadar kurnaz, tahmin edemeyecekleri kadar önde olmuşumdur. Her üzüldüğümde intikam ateşiyle yanarım ve bu huyum etrafımdaki insanlar yüzünden edindiğim bir davranış. Tuana Naz tiryaki ve küçümsenen zekası...
(Tuna'nın öldüğü gün flashback)
Şahin uçurum kenarında işi bittikten sonra Tuanayı zorla arabaya bindirip götürmüştü. Tuana ruhu intihar etmiş gibi hissediyordu. Hem bünye zayıflığından hemde kaldıramadıklarından dolayı bir süre sora baygınlık geçirdi. Şahin içten içe pişman olmaya başlamıştı bile, tuananın çığlıkları gözünün önünden silinmiyordu. Bir yandan da çağana acı çektirdiği için mutluydu. Şahinin adamları tunayı umursamadan orda bırakmış, diğerlerini ise bayıltıp evlerine götürmüşlerdi. Herkes uyandığında tek bir evde uyanmıştı. Çağan ruhu çekilmiş gibi hissediyordu. Kendi elleriyle sevdiği kızın ikizini öldürmüştü. Kuzenini öldürmüştü...
Diğerleri de perişan haldeydi ama tuana hariç her konuda soğuk kanlı olan Aze çoktan tunayı attıkları uçurumu bulmak için çabalamaya başlamıştı.(Çağanın anlatımıyla)
" bişey buldum!!"
Ölmüş bedeni Azenin iyi şeyler söyleyen sesini duyunca az da olsa hareket etti. Direk oturduğu yerden doğruldu.
" ne buldun?!" Hemen atladı.
" tunayı bulmuşlar! Balıkçılar bulmuş! Hastaneye götürmüşler!"
Hepimiz hemen soluğu hastanede aldık. Saatlerdir hane alamamıştık. Gittiğimiz uçurumu bile bilmiyorduk ki... dualarımız karşılıksız kalmamıştı.
" Balıkçılar kız bulmuşlar! Uçurumdan düşmüş!"Dedim hızla danışmaya.
" kuzenimi, sevdiğim kızın ikizini öldürmüş olma fikrinden hemen kurtulmalıydım.
" ameliyathanede, 2. Katta koridorun sonunda."
Hemen merdivenlere koştuk. Sonunda ameliyathanenin Önüne geldik. Saatler geçti ama kimse bi şey demiyordu. En sonunda ameliyathanenin kapısı açıldı.
" nasıl oldu?" Diyerek hemen doktora koştu Leya. Doktor hepimize baktı. Berbat görünüyorduk.
" bakın." Dedi tuananın babası.
" saatlerdir haber alamadık sonra burda olduğunu öğrendik. Lütfen iyi bişeyler söyleyin."
Doktor gülümsedi.
" sakin olun öncelikle. Nasıl oldu bilmiyorum ama çok dayanıklı çıktı. Buraya geldiğinde kalbi çok yavaştı. Hatta bir ara kalbi 2 kere durdu. Geri getirdik. Sanki meydan okuyor gibiydi. Neye bilmiyorum ama bişeylere meydan okudu. Onu bu hayata bağlayan çok şey olmalı. Telaşınızdan da haksız olmadığını anlıyorum. Çok kan kaybetmişti gerekli herşeyi yaptık. Bacağı kırılmış. Kalıtsal bir sakatlık veya kalıcı bir hasar olmaması çok büyük bir şans. Sadece şuan dayanılmaz ağrıları olacak. Yoğun bakıma alıp uyutacağız. Vücudunun çok ciddi bir şekilde dinlenmesi gerekiyor. Hepinize geçmiş olsun.!"Biraz da olsa rahatlamıştım ama gözlerini açmadan rahatlayamazdım. Sonunda tunayı ordan çıkardıklarında kapalı gözlerine baktım. Yüzünde bir sürü yara vardı. Hemen yanına yanaştım. Sedye ilerlemeye devam ediyordu. Herkes de benimle beraber yanaştı.
" sana söz veriyorum." Dedim fısıltıyla
"İkizini sana getireceğim ve beni affetmen için herşeyi yapacağım Tuna. Hayatım boyunca bunu unutmayacağım. Çok özür dilerim."
" Tuna hepimiz burdayız kızım." Dedi tuananın babası.
Tuna'nın annesi gelmemişti. Hatta bence haberi bile yoktu. Onu umursamayan öz annesinin aksine, tuananın babası onun için çok korkmuştu. Hepimiz çok korktuk. Bir yandan Tuna, bir yandan tuana hepimizi merakta bırakıyordu.Sonunda Tuna yoğun bakıma yerleştiğinde artık uyanmasını beklemekten başka çaremiz kalmamıştı.
" olaylar büyük." Diyen azeye döndüm. Koridorun başından geliyordu hepimiz ayaklandık.
" neler oluyor?" Dedi Ülkü merakla. Aze yanımıza geldi.
" takip ediliyormuşuz, yanılmıyormuşum. Evden çıkarken dikkatimi çekmişti. Buraya gelirken onları atlattık ,bahçedeki adamlardan biriyle konuştum. Haklıymışım. Hepimizin her hareketini izleyen bir sürü adam var. Burası şuanda güvenli ama her ihtimale karşı tunayı tanıdık bir hastaneye almamız lazım."
Tuananın babası düşünceli gibiydi. Sonra bize döndü.
" o işi ben halledeceğim. Güveneceğimiz birisi var. Tunayı oraya aldıracağım ve başka bir isimle kaydını yaptıracağız. Böylelikle yaşadığını kimse bilmeyecek. Yine zarar vermeye çalışabilirler. Şahin denen o şerefsiz herşeyi düşünmüş olmalı. Sizde asla tek gezmeyeceksiniz."dedi.
" kızlar özellikle siz, mutlaka yanınızda erkeklerden biri olsun"
Ülküyle Leya onu onayladığında tuananın babası telefonla konuşmak için uzaklaştı. Camın gerisinde yatan tunaya baktım.
" artık sana bir can borcum var. Hayatımı kurtardığın için değil ama isteyerek olmasa da neredeyse ölmene sebep olacağım için, ve söz veriyorum gerekirse sen yaşa diye kendim ölürüm. Yeter ki iyi ol Tuna.."
koluma biri girince sağıma baktım. Sora sol koluma biri girdi. Leya ve Ülkü..
" biz yanındayız. Hem senin hem Tuna'nın hemde tuananın... tüm bu olanlar sizin sınavınız ve inanıyorum ki herşeyi hep beraber atlatacağız." Dedi Ülkü. Gülümsedim iyiki onlar vardı.
Leyanın kolu sıkılaştı.
" her zaman yanınızda olacağız." Dedi. Gülümsedim. Alnını öptüm.
" kıskanıyorum ama." Ülküye baktım. Kaşlarını çatmıştı. Gülüp onunda alnını öptüm.
Bir tek ikizler eksik ve onlarında eninde sonunda burda olacağını biliyorum...
(Tuananın eve geldiği gün)
Tuana eve geldiğinde yaşadıklarının çöküşü sebebiyle konuşulacak durumda değildi ama Tuna'nın yaşadığını söylemek istiyordu. Tuana ölmüş gibi duruyordu ve bu durum herkesi kahrediyordu. Sanki ruhu çekilmiş gibi... Aze en sonunda konuşmaya karar verip Tuananın odasına gitti. Kapıyı açıp yavaşça içeri girdi. Tuananın sesi geliyordu. Aze dinlemeye başladı. Duyduklarıyla kaşları çatıldı. Tuana karşısında tuna varmış gibi konuşuyordu. İkinci kere yakalıyordu böyle. İlk eve geldiğinde odasına girdiğinde de böyle konuşuyordu Aze korkup Tuna'nın yaşadığını söylemeye çekinmişti belkide zamanı değil diye düşündü. Hatta gece tuana ona gelip tunayı gördüğünü söylediğinde de bişey söylemedi Ama şuan hemen konuşması gerektiğini anlıyordu.
" tuana?" Dedi. Tuana hızla azeye döndü. Aze herşey normalmiş gibi bakmaya devam etti. Gülümseyip yanına ilerledi." konuşalım mı biraz?" Dedi. Tuana bir süre yüzüne bakıp kafa salladı. Aze büyük bir sakinlikle-tabiki zar zor sakin kalarak- olanları anlatmaya başladı. Tuananın her duyduğu şeyde elleri titremeye ağlamaya başladı.
" Aze!" Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
" şaka yapmıyorsun dimi lütfen?! Yaşıyor!"
Tuananın içi rahatlamıştı ve şimdi biriktirdiklerini ağlayarak boşaltıyordu. Allah'a şükrediyordu içinden...
" hadi." Dedi tuana yerinden kalkarken.
" hadi ona gidelim lütfen!"
Aze ayağa kalkıp Tuanayı tuttu.
" güzelim şuan gidemeyiz. Her hareketimizi izleyen adamlar var. Babam tunayı güvenli bir yere aldı zaten merak etme. Yaşadığını da kimse bilmiyor. Sen Tuna'nın mezarına gideceğini söylemiştin. Eminim ordada bir şekilde takipte olacaklar hala gitmek istiyor musun?"
Tuana hiç düşünmeden kafa salladı. Mezardan geldikten Sonra ilk işi çağanla ve diğerleriyle konuşmak olmalıydı. Şuan içinde kocaman bir duygu karmaşası yaşıyordu Aze de bunun farkındaydı. Tuanaya sarıldı.
" yaşıyormuş." Dedi tuana hevesle. Hem ağlıyor hemde gülüyordu.
"Çok şükür allahım, ölmemiş."(Mezarlıktan sonra tuana ve diğerlerinin konuşmaları)
Herkes salonda oturuyordu Ama kimse konuşmuyordu. Yağız Mete esat Leya Ülkü aze çağan ve tuana... hiç kimseden ses çıkmıyordu. Sanki herkes yemin etmiş gibiydi.
" bişeyler yapmalıyız?" İlk konuşan esat oldu.
" bu peşimizdeki adamlar sinirimi bozuyor hayır yani tuvalete girerken bile korkuyorum. Sonuçta o halinizi kimse görsün istemezsiniz" dedi yağız ve amacına ulaştı. Hepimiz kahkaha attık.
" tuana biraz konuşalım mı?" Tuana bu anın geleceğini biliyordu ama yinede içten içe korkuyordu. Ne yapmalıydı? Çağanın bir suçu olmadığına inanıyordu ama ya çağan ondan uzaklaşırsa diye korkuyordu. Yutkunup çağana baktı.
" tamam bahçeye çıkalım."
İkili sessizce bahçeye çıktıklarında karşı karşıya gelip ayakta durdular.
" olanlar-" tıana çağanın sözünü kesti.
" seni suçlamıyorum." Dedi panikle. Çağan sadece Tuanayı dinliyordu.
" ordaydım, gördüm. Zorunlu olduğunu, isteyerek olmadığını gördüm."
Çağan bi kaç adım atıp tuananın dibinde durdu.
"Çok korkuyordum. Beni suçlamandan, uzaklaşmandan, kuzen katili olmaktan, bunun vicdan azabıyla ölü gibi yaşamaktan.."
tuana ilginç bir şekilde çağanı hissetmişti. Sanki çağanın ruhu onun içinde gibiydi. Şahinin yanında kaldığı süre boyunca çağanın hissedecekleri ve hissettiği şeylerin de acısını çekmişti. Daha o zamandan beri bir suçu olmadığına inanıyordu ama yinede korkuyordu. Yavaşça avuç içiyle çağanın yanağını okşadı. Gülümsedi
" biliyorum çağan, emin ol anlıyorum."
Uzun zamandır yapamadığını yaptı. Rahatlıkla derin bir nefes aldı.
" ve dinle, ben yanındayım. Biz hepimiz yanındayız. Herşeyi halledeceğiz sende bende Tuna'da iyi olacağız."
Çağan tüm bunları tuanadan duymaya ihtiyacı varmış gibi rahatladı. Tuanayı kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. Onlar artık farkındaydı ki ölüm onlara çok yakındı. Ölüm aslında herkese yakındı. Bir anda hiç hesapta yokken birini çekip alabilirdi. Tuana da sıkı sıkı çağana sarıldı. İkili sonunda tüm duvarlarını yıkmıştı.
" yine de." Diyip elini çağanın ensesine attı tuana.
" bizi izleyen adamlar var. Evet evlerde güvendeyiz ama diğer yerlerde sana düşman gibi davranmalıyım.. biraz önce bahçede söylediklerimde ciddi değildim. İzlendiğimizi biliyordum."
Çağan geri çekilip Tuanayı öptü.
" biliyorum ama yine de bir an gerçek düşüncelerin onlar diye korktum. Aze adamları bildiğini söyledi ama benim hakkımda bişey demedi. Bir an gözlerinde gerçekten benden nefret ettiğini göreceğim diye korktum."
Tuana yine çağana sıkı sıkı sarıldı. Artık korkularla yaşamak istemiyordu. Burdaki herşeyi halletmişlerdi. Artık sadece ikizini görmek kakıyordu. Azeden iyi olduğunu hatta uyandığını öğrenmişti ama yine de görmek sıkı sıkı sarılmak istiyordu.( işte olayların Aslı karşınızdaaaaa. Tuana gerçekten kurnaz bir insan arkadaşlar. Rol yapmakta çok iyi. 👍)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzenin nefreti
General FictionDaha 10 yaşında kendi öz kuzeni tarafından pis bir oyuna getirilen kızın ne gibi travmaları olabilir? Kız bu pis oyun yüzünden nelerini kaybetmiş olabilir? Bide bunlar yetmezmiş gibi yeni geldiği okulla beraber yeni bir belası vardı. Her şey o lisey...