Hayata karşı hep öfke hissetmiştim ama şimdi öfkemin iki katı olduğunu hissediyordum. Bir baba nasıl evladını satabilirdi? Gerçi annemlerin bana yaptıklarını düşününce bişey diyemiyorum ama yine de insan şaşırıyor. sinir krizimden sonra yolda gelirken uyuyakalmıştım ama gece uyanıp bir daha uyuyamadım. Şimdi ise odamın balkonda oturuyorum. Babam Tuna'yı hiç bir yere bırakmıyor. O da bizimle kalıyor. Erkeklerden biraz korkuyor farkındayım ama kendini korumasınında artık biliyor.
Ayağa kalkıp balkondan çıktım. Tuna'yı görmek istiyordum. Ayaklarım istemsizce onun kaldığı odanın önüne doğru ilerledi. Bi ikiz kardeşim ol aşı fikri bana tuhaf geliyordu. Kapıyı açıp yavaşça içeri girdim. Yatağında uyuyordu. Yavaşça kapıyı kapatıp yatağına yaklaştım. İki kişilik yatağın ortasına yatmıştı. Yüz ifadesi huzursuz gibiydi. Sanki uykusunda bile diken üstünde gibi...
" çok tuhaf.." dedim fısıltıyla.
"Aynaya bakıyormuş gibi hissediyorum ama azeden duyduğuma göre sen tam tersimsin. Sakin, ılımlı ve uzlaşmacı..."
Yüzündeki yara izine baktım. Çok derin bir çizikmiş de zamanla iz kalmış gibi duruyordu. Kenardaki sandalyeyi alıp yatağın kenarına çektim oturdum. Tuna'nın yüzüne baktım. Yatağının başındaki gece lambası sadece hafiften yüzüne vuruyordu. Yatakta sırt üstü yatmış ama kafası bana dönüktü. Yara olmayan yanağı yastığa yakındı.
" yüzündeki yara hiç bişey öyle değil mi? En büyük yaralar hep içimizde olanlardır. En çok izleri kalanlar o yaralardır."Ben hep bu hayata lanet etmiştim ama şimdi onun adına da lanet ediyordum.
" ben hep çocukluğumun öldüğüne inanmışımdır. Babam bana çocukluğuna sahip çıkamayanlar ona sırtını dönenler eninde sonunda onunla baş başa kalırlar demişti. O zamanlar beni ailesine yeni almıştı ve kendimden çocukluğumdan vazgeçen halim onları üzüyordu. Ben çocukluğuma sahip çıkamadım. Allah gördü. Çocukluğuna sahip olamayacağımı anladı ve bi çocuğum olma ihtimalini bile elimden aldı ama sana söz Tuna...
Sana söz, senin çocukluğunu gömdüğün yerden çıkaracağım. Ona gerekirse beraber hayat vereceğiz. Ne kadar yarası varsa saracağız. Yapamadığı herşeyi yapacağız. Yaşayamadığı ne kadar şey varsa yaşayacağız. Önce o adamı bulacağım. Masumiyetini alan o adamı bulacağım. Benim öfkem benim ateşim ikimize de yeter."
Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Bi kaç adım atmamla Tuna sayıklamaya başladı.
"Yapma." Diyordu. Huzursuz ifadesinin sebebi anlaşılmıştı. Geceleri hep kabus görüyor olmalıydı. Tekrar yatağın kenarına yaklaşıp boş kısma oturdum. Elimle Tuna'nın elini tuttum. Tuna sadece işaret parmağımı avucunun içine aldı. Sımsıkı tuttu. Güldüm. Bende küçükken öyle yapardım. Ne zaman kabus görüp uyansam hep annemin parmağını tutarken bulurdum kendimi. Saçlarını okşamaya başladım. Bu onu rahatlatır beni rahatlatıyordu.
"Şşş geçti."dedim fısıltıyla.
" güvendesin Tuna..." sesim fısıltıydı. Saçlarını okşarken o hala parmağımı tutuyordu.
" sana yemin ederim artık hep güvende olacaksın."
Saçından öptüm. Tuna yavaş yavaş rahatladıkça parmağımı sıkmayı bıraktı. Parmağımı geri çektim.
" iyi geceler Tuna... dilerim ki en güzel düşler seninle olsun.."Sabah hazırlanıp direk aşağı indim. Herkes kahvaltıdaydı. Tabii abimin sevgilisi de gelmişti. Kız bizim okulda çıkmıştı. Bu yetmezmiş gibi bir de bu aralar şu özel numara çıkmıştı. Gerçi bu aralar yazmıyordu ama ben yine de kim olduğunu merak ediyordum.
" günaydın." Diyip direk Tuna'nın yanına oturdum. Abimle sevgilisi de karşımızdaydı. Babam başta oturuyordu.
" günaydın cadı." Dedi aze.
" günaydın tuanacım." Kızın sesini duyunca göz devirdim. Sevmiyorum işte sevmeyeceğim.
Babam ve Tuna da günaydın diyince kahvaltı yapmaya başladık. Bi kaç dakika sessiz geçti.
" tuanacım istediğin bişey var mı?" Evet var saçını başını yolmak demek istiyordum ama kendimi tuttum.
" anlamadım? " diyip yüzüne baktım.
" aaa haberin yok mu? Biz abinle beraber bi kaç günlüğüne ailemin yanına İzmir'e gidiyoruz. Azeyi ailemle tanıştıracağım. Eğer oraları seversek 1 hafta bile kalabiliriz."
Şaşkın ifademle abime baktım. Sonra babama...
" bana ne zaman söyleyecektiniz?"
" tuana zaten kahvaltıda söyleyecektik." Dedi abim.
" iyi güzel. Gidemezsin." Diyip abime baktım.Bir yere gidecekse kimseden değil benden izin almak zorundaydı. Hiç bozuntuya vermeden kahvaltımı yapmaya devam ettim. O olmadan rahat edemediğimi uyuyamadığımı biliyordu.
" ne demek gelemez? Sen mi karar veriyorsun ?" Dedi Seda. İlla saçını başını yolmamı istiyordu.
Çatalımı kenara bakıp gülümsedim.
" bizim ailemizde böyle. Birileri bir karar alacakken herkese sorar." Dedim.
Tuna koluma dokununca ona baktım. Öfkelendiğimin farkındaydı.
" tuana abartma abicim bi kaç gün kalıp geleceğim sadece."
Ayağa kalktım. Kenardan çantamı aldım. Azelere baktım.
" ben fikrimi söyledim. Gidemezsin. İlla gideceğim diyorsan da bişeyleri gözden çıkarmışsındır demektir." Diyip Seda'ya baktım.
" neyi kimi gözden çıkaracağını iyi seç."
Tunaya döndüm.
" hadi Tuna çıkalım. Sana okul forması alalım. Seni hazırlayalım ordan da okula geçeriz."
Tuna da ayağa kalktığında arkamda şaşkın bakışlarıyla kalan abimi ve babamı umursamadım. Yine de içimde ya gidere diye burukluk oluştu.
Tunayla yürümeye başladık.
" hadi gidip sana bizim okulun formalarından alalım. Ayy çok heyecanlı ikiz kardeşim resmen bizim okula başlıyor." Diyip yandan sarıldım. Kahkaha attık. Birbirimize çabuk alışıyorduk çünkü birbirimizin yaralarını ikimizin satacağını biliyorduk. Hem belki zamanla azeyle birbirlerini de en az bizim kadar severlerdi. Bunu bilemeyiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzenin nefreti
Ficción GeneralDaha 10 yaşında kendi öz kuzeni tarafından pis bir oyuna getirilen kızın ne gibi travmaları olabilir? Kız bu pis oyun yüzünden nelerini kaybetmiş olabilir? Bide bunlar yetmezmiş gibi yeni geldiği okulla beraber yeni bir belası vardı. Her şey o lisey...