İçim çığlık çığlığayken tek yaptığım susmaktı. O kağıdı bulmamızın üstünden 1 gün geçti ama ben sanki her an bişey olacakmış gibi çağandan gözümü ayırmıyordum. Sürekli arıyor. Sürekli konum paylaşmasını istiyorum çünkü korkuyorum. O kağıdı bırakan her kimse bana zarar vermeyeceği çok belliydi ama çağanın beni çaldığını düşündüğü için çağandan nefret ediyordu.
Okulun bahçesine girer girmez kenarda oturan bizimkileri görünce Tuna ve azeyle yanlarına doğru ilerledik. Çağanı aramama rağmen telefonlarımı açmıyordu. Bizimkilere göz gezdirdiğimde orda olmadığını gördüm. Diğerlerinin yanına vardık
" çağan nerde?" Kalbim korkuyla kasıldı. Sesime de yansımış olmalıydı ki Aze beni kolunun altına aldı
" sakin ol tuana." Dedi.
Omuz silktim.
" bilmiyoruz bizde aradık ama telefonu kapalıydı." Dedi Leya
Hepimiz paniklemiştik. Gözlerim dolmaya başladı.
" annesini aradık evden çoktan çıktığını söyledi." Diyen yağızla daha çok strese girdim.
" bişey oldu." Dedim gözlerim dolarken.
" kesin bişey oldu. Yoksa çoktan gelmesi gerekiyordu. "
Yüzümü azenin göğsüne bastırdım.
" aze, bişey oldu kesin bişey oldu yoksa gelirdi."
Ağlıyordum.
Aze beni sıkıca sardı.
" bişey olmamıştır." Leyanın titrek sesini duydum.
" çağana hiç bişey olmaz." Dedi Ülkü. Onunda sesi kötü geliyordu" kızlar bir sakin olun. Haber alamazsak polise gideriz tamam mı ama sakin olun. Ders saatine kadar bekleyelim." Mete ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da hepimiz panik olmaya başlamıştık Kendimi kasmayı bırakıp azenin göğsünde ağlamaya devam ettim. Kalbim kasılıyordu.
" lütfen bişey olmasın. Lütfen."
Ağlarken omuzlarım sarsılıyordu.
" şu çağan değil mi?!" Leyanın heyecanlı sesiyle direk kafamı azenin göğsünden kaldırdım. Yüzüm gözüm hep gözyaşı olmuştu. Leyanın baktığı yöne doğru baktım. Çağan bahçe kapısından girmişti. Direk ona doğru gitmeye başladım. Beni görünce muhtemelen ağladığımı anladığı için kaşları çatıldı. Koşup direk yanına vardım durmadan boynuna sarıldım.
" nerdesin sen?!"
Kendimi bırakıp sıkıca sarılırken ağlamaya devam ettim. Bağırsam da daha sıkı sarıldım.
" güzelim sakin ol niye ağlıyorsun?" O da bana sıkıca sarıldı. Saçımı okşuyordu.
" telefonunu boşuna mı taşıyorsun?!"
Ağlamaktan konuşamıyordum.
" öldüm ben burda niye açmıyorsun?!"
Konuşmaya çalıştıkça nefesim daralıyordu." şşş sakin ol güzeller güzeli... nefes alamıyorsun ağlama." Güzeller güzeli demesiyle için sıcacık oldu. Ağlarken geri çekildim. Elleriyle yanaklarımı tutup yanağımı öptü. Sonra yüzümdeki gözyaşlarımı sildi.
" kaza oldu." Dediğinde daha çok panikledim. Direk yarası var mı diye üstüne baktım.
" iyi misin?! Ne kazası?!"
Kafamı kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı
" iyiyim. Bişey yok. Öyle bir kaza değil. Bir araba sağdan dönerken hafifçe bana çarptı. Telefon elimdeydi düştü kırıldı. Ondan kapalıydı."
Arka cebinden telefonu çıkarıp kırık ekranını gösterdi. Huysuzca yüzüne baktım. Omzuna vurdum
" ödümü kopardın! Ne diye haber vermiyorsun?! Öldüm burda!"
Vurduğum omzunu tuttu
" niye oraya vuruyorsun zalımın kızı araba oraya vurmuştu."
Panik yapıp kolunu tuttum.
" özür dilerim. Çok mu acıdı?" Yüzüne değil koluna bakıyordum.
" hıhı çok acıdı." Sesi kısık çıkmıştı.
" ama öpersen geçer." Demesiyle kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Bana doğru eğilmişti. Yutkundum.
" kızın duygularıyla oynama lan. Acıtasyon yapma." Diyen azeyle hemen geri çekildim. Çağan sırıttığında ona göz devirdim.Akşam biraz benim tedirginliğimden biraz da çağanı gözümüzün önünden ayırmamak için hep beraber toplanma kararı aldık. Babam bugün evde olmayacaktı bizim eve geldik. Mutfağa geçip bişeyler hazırlayıp tabakları alıp salona geçtim
" ee ne yapıyoruz?" Dedi yağız
" şu yasaklı kelimeleri kullanmadan kelime buluyoruz ya onu oynayalım. Oyun bizde olacaktı."
Azeyi onayladım. Televizyon ünitesinin altından oyunu çıkarıp getirdim.
" hadi takımları oluşturun." Diyip kuruyu açtı Leya.
" o zaman ben Leya yağız Mete olalım. Tuna Aze çağan ülkü olsun. Esat da iki takıma da gelsin." Dedim
Herkes takım arkadaşlarının yanına oturunca tam oyuna başlıyorduk ki bir anda elektrikler gitti.
" kimse yerinden kalkmasın." Dedi aze.(Çağanın anlatımıyla)
" kimse yerinden kalkmasın."
Elektrikler bir anda gidince etraf kapkaranlık oldu.
" İyiki bir toplanalım dedik ya." Dedi esat.
" ben gidip şartele bir bakayım." Azenin sesiyle beraber ışıklar bir anda geri geldi.
Herkes birbirine bakmaya başladığında bir bedenin yokluğuyla kalbim kasıldı.
" tuana nerde?!" Ayağa fırladım. Herkes o anda tuananın yokluğunu farketmişti.
" benim yanıma oturuyordu." Bahçe kapısını açık görünce direk bahçeye koştum. Diğerleri de arkamdan geldi.
" nerde bu kız?" Dedi esat.Tam yarım saat...
Tuanayı aradığımız, etrafa baktığımız ve polise haber verdiğimiz asla geçmek bilmeyen o yarım saat... zaman geçmediği gibi kalbimdeki ağrı da geçmedi.
" hala bir haber yok!!" Diyip elime ilk geçirdiğim şeyi duvara vurdum.
" delireceğim ya nereye gitmiş olabilir?!"
Polisler gelmiş ifade almıştı ama hala bir haber yoktu...
" bunu yapan her kimse o notu gönderen kişi olduğu çok belli." Dedi yağız.
" onu da elime geçireyim ayrı bir sikicem."
Aze de öfkeden delirmek üzereydi. Tuananın babası, annemler ve tüm arkadaşlarımız burdaydı. Teyzem bir köşede oturmuş kızlarla beraber ağlıyor. Benim içim yanıyor ama ağlamamak için kendimi tutuyorum. Herkes salondayken yavaşça merdivenlerden çıkmaya başladım. Şuanda onun kokusuna çok ihtiyacım var.. şuan da tuananın iyi olduğunu hissetmeye ihtiyacım var...Tuananın olduğunu bildiğim odanın önüne gelince derin nefes aldım. İçeri girdim. Tuana her zaman duvarlarında yapıştırma kağıtları olan biriydi. En ufak şeyi unutmamak için not alırdı. Yine duvarında gözüme çarpan not kağıtlarına ilerledim.
Matematik ödevini unutma.
Gülümsedim. Sonra biraz yukarılarda olan bir kağıdı elime aldım. Büyük harflerle yazmıştı
SAKIN ÇAĞANA KAPILMA BURNUNU SÜRT!
Gördüğüm yazıyla gözlerimden yaşlar akarken kahkaha attım. Yazıya bakmaya devam ettim.
" keşke burda olsaydın da burnumu sürtmeyi bırak kafamı duvarlara vursaydın.." derken gülüyordum ama bir anda ağlamaya başladım. Zar zor tutuyordum zaten kendimi.
" lütfen iyi ol!"
Not kağıdını daha sıkı tuttum.
Tuananın yastığını örtünün altından çıkarıp yatağa uzandım. Yastık kafamın altındaydı, kokusu burnumda....Sarhoş olup odamda kaldığı gün geldi aklıma...
Kızarmış yanakları ve gözleriyle, gözyaşları yüzünden şişmiş ve kızarmış dudaklarıyla, yaşlı ve masum o gözleriyle o kadar tatlı görünüyordu ki...
Sarhoşluğu yüzünden sesi çocuk gibi çıkıyordu ve o ses tonunun bana yaptıramayacağı hiç bişey yoktu...
Hiç bir zaman belli etmesek de birbirimize karşı nefret beslememiştik. Yastığı koklamaya devam ederken gözlerimi kapattım. Yatağın diğer tarafı boştu o boş kısmı görmek içimi acıtmıştı. Burda olduğunu hayal etmek istiyordum. Gözlerimi açıp yanımdaki boş yastığa baktım. Burda olduğunu hayal etmek... gülümseyen yüzünü düşündüm. Şimdi karşımda uzansa gülümseyen yüzü yüzümde olsa, gözleri gözlerimde...İçim Özlemle yandı. Kısa bir an gözlerimi kapattım. Yastıktan gelen kokuyu içime çektim. Gözlerimi açtım. Karşımdaydı ve uzanıyordu.
Burnumun üstünden akan gözyaşımı hissettim ama dokunmadım o da ağlıyordu.
" nerdesin?" Dedim. Niye ağlarken gülümsüyordu?
" sen beni bulacaksın." Dedi.
Kendimi sıktım ağlamamak için, yutkunmaya çalıştım.
" kalbim çok acıyor." Sesim çocuk gibi çıkmıştı ama umursamadım.
"Lütfen nerdesin söyle. Yeter bu kadar."
Ağlamaya devam ettim. O da ağlıyordu ama gülümsüyordu da...
" ben korkmuyorum. Beni bulacağını biliyorum." Diyip elini kaldırdı. Yavaşça göz altıma dokundu. Gözyaşımı sildi. Gözlerimi kapattım.
Seni seviyorum Efe.."
Nefesi tam dibimde hissettim. Dudaklarıma çarptı.
" bende seni seviyorum."
Fısıltım sanki uzay boşluğunda kayboldu gitti.
Dudaklarımda baskı hissettim. Ne öpüyor nede geri çekiliyordu. Sonra geri çekildi
" beni bulacaksın." Dedi.Onu bulacak ve ait olduğu yere geri getireceğim. Yemin ederim bunı yapacağım. Onu kimseye bırakmam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzenin nefreti
Художественная прозаDaha 10 yaşında kendi öz kuzeni tarafından pis bir oyuna getirilen kızın ne gibi travmaları olabilir? Kız bu pis oyun yüzünden nelerini kaybetmiş olabilir? Bide bunlar yetmezmiş gibi yeni geldiği okulla beraber yeni bir belası vardı. Her şey o lisey...