Arabayı okulun bahçesine park ettikten sonra Ferit ile birlikte araçtan indik. Etraf her zamankinden daha kalabalıktı çünkü bugün karneleri alacaktık. Ve 3 aylığına da olsa esaret bitecekti.
Ferit ile yan yana sınıfa doğru yürürken gözlerim bir anlığına sol tarafıma kaydı. Barış gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Önce ki gibi bakışlarını kaçırmıyor veya alaycı bir tavırla bakmıyordu. Barışın bakışları yavaşça arkamda ki bir noktaya kaydı. Adımlarım ister istemez yavaşladı. Başımı arkaya çevirdiğimde Serdarı gördüm. Yanında ki arkadaşı ile okuldan içeri giriyordu.
İçimde anlamlandıramadığım kötü bir his peydah oldu. Önüme döndüm ve derin bir nefes verip adımlarımı hızlandırarak Ferit'e yetiştim.
Sınıfa girip sıramıza otururken yavaşça sınıfın dolmasını bekledik. Islık çalarak sınıf kapısından giren Doğa , hemen önümüzde ki boş sıraya sırtı duvara gelecek şekilde yan oturdu ve ayaklarını diğer sandalyeye uzattı.
Gereksiz bir şekilde keyifliydi bugün. Hepimiz okulun son günü olduğuna seviniyorduk ama onun sevinci biraz farklıydı. Bu gözlerinde ki zafer parıltılarını görmemek için ancak kör olmak gerekirdi.
"Ne oluyor Doğa ?" Ferit'in bu sorusu ile Doğa dudağının bir köşesini kıvırdı. Omuzlarını indirip kaldırırken sadece "Hiç" dedi.
Bu sefer ben soru soracaktım ki hoca elinde ki karne ve diğer belgelerle sınıftan içeri girdi. Hemen ardından ise Barış , Serdar ve bir kaç kişi daha...
Hoca dönem hakkında kısa bir konuşma yapmaya başlamışken hemen önümde duran Doğa'nın Barış'a olan bakışlarını yakaladım. Barış'a bir işaret vermişti.
Kaşlarım hızla çatılırken gözlerim Barışa kaydı. Önüne dönmüş stresle bacağını sallıyor ve hocayı dinliyormuş gibi yapıyordu.
Sonunda hocanın konuşması bittiğinde teker teker karneleri ve teşekkür belgelerini dağıttı. Hoca son bir konuşma daha yapıp sınıftan ayrılırken öğrencilerde sınıftan çıkmak için ayağa kalkmaya başlamıştı ki Doğa'nın gür sesi sınıfta yankılandı.
"Arkadaşlar ! Bir kaç dakika daha yerlerinize oturur musunuz ? Size dönem sonu için çok güzel bir video hazırladık. İzlemezseniz eğer çok darılırım" dedi sinsice.
Sanki bir maça çıkmıştı ve raundu alacağından emindi. Öyle bir zafer sarhoşluğu vardı gülüşünde. Elinde ki flaşı akıllı tahtaya taktığında Serdar oturduğu yerden ayaklandı. "Senin saçmalıklarına ayıracak vaktim yok benim" diyerek kapıya yöneldi.
Doğa hızla Serdar'ın yanına adımlayıp koluna girdi ve tahtaya doğru çekiştirdi. "Aaa olur mu hiç ? Hem bak içinde sende varsın"
Biz şaşkınlık ile karşımızda ki manzarayı izliyorduk sadece.
"Doğa ne yapmaya çalışıyor ?"
Ferit'in sessiz sorusu ile korkuyla oturduğum yerden ayağa kalktım. Ne yaptığını bilmiyordum ama eminim ki o yediği yumrukların diyetini bugün ödeyecekti Serdar.
Korkuyla Barışa çevirdim bakışlarımı. Zaten bende olan gözleri hızla yere düştü. O gün Doğayla konuştuğu intikam oyununu bugün öğrenecektik demek ki ?
Serdar anlamadığını belirten çatık kaşları ile Doğayı izlerken , Doğa akıllı tahtadan bir video açtı ve tahtayı iyi görebilmek için geriye doğru çekildi.
Siyah ekran birden yerini başka bir görüntüye bırakmıştı. Ben şokla ekranda oynayan görüntüleri izlerken sınıfta ki kimseden de ses çıkmıyordu. Onlarda en az benim kadar dehşete düşmüş olmalıydı.
Ekranda Serdar ve daha önce hiç görmediğim bir adamın öpüşme videosu vardı. Bir barda çekilmişti video. Serdar gözlerini kapatmış ,sanki dünyada değilmiş gibiydi. Serdarla öpüşen adam elini Serdar'ın belinden bacağına oradan da kalçasına indireceği vakit video durmuştu. Ve ekranda kimsenin aklından silinmeyecek o sahne kalmıştı.
Sınıftan çıt çıkmıyordu. Kimse ne tek kelime söyleyebilmişti ne de hareket edebilmişti. Ben öylece ayakta dikilmiş bakışlarımı Doğa'ya çevirmiştim. Yaptığından öyle bir zevk alıyordu ki , gülümsemesini bastırmak için dişleriyle dudağını eziyordu.
Serdar ise öylece ekrana bakıyordu. Bakışlarım ellerine indi bir an. Şoktan mı , korkudan mı yoksa kızgınlıktan mı bilmiyorum elleri zangır zangır titriyordu. Bu kadar mesafeden bile belli oluyordu.
"Demek kendi ibneliğini belli etmemek için millete bok atıyordun" dedi Serdar'ın saatler önce okul kapısından beraber girdiği arkadaşı.
"Birde adam diye geziniyordu bunca zaman ortalıkta" dedi orta sıralarda oturan başka bir kız.
"Ne izledim ben az önce , iğrençsin" dedi hemen ön sıralarda oturan diğer kişi ve yerinden kalkıp sınıftan ayrıldı.
Serdar belki de bu konuşulanları duymuyordu bile , öylece tahtanın önünde dikiliyordu sadece.
"Umarım seneye bu okula adımını atmayı düşünmüyorsundur. Yoksa senin için çok eğlenceli bir yıl olacak Serdar efendi" dedi, sınıfın ağır abisi gibi takılan Hasan.
"Yazık sana "
"Ben yerinde olsaydım kendimi bir yerlerden atardım herhalde " diyen kişi de sınıftan çıkarken Serdar öylece tahtanın önünde durmaya devam ediyordu.
Bir çok laf ve hakaret eşliğinde sınıf boşalırken sadece 6 kişi kalmıştık sınıfta. Ben , yanımda şokla oturan Ferit, sessizce önünde ki sıradan başını kaldırmayan Barış, öylece boşluğa bakan Kaan, zafer gülümsemeleri atan Doğa ve hala tek kelime etmemiş olan Serdar.
Kısa bir süre sonra Serdar bakışlarını ekranda ayırdı ve kafasını bize doğru çevirdi. Tek tek gözlerimize baktı. İlk defa onu böyle görüyordum .
Yenilmiş.
En son bakışlarını Doğa'ya çevirdiğinde titreyen sesi ile konuştu.
"Sen kazandın..."
Titreyen bacaklarını oynatıp geriye doğru bir adım attı Serdar.
"Ben kaybettim ,sen kazandın." dedi.
Kapıya doğru yavaş yavaş adım atarken dolan gözlerinden bir ip gibi süzüldü yaşlar. Serdar son kez gözlerini bize çevirdiğinde aynı kelimeyi tekrar etti bir kez daha.
"Kaybettim..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKVARYUM BXB
Novela JuvenilKüçük bir akvaryumda birbirlerini yutmaya çalışan Pirana gibiydiler. Ve bu vahşi balıklardan biri bir gün içlerinden birini yutamadı. Onu yok edemedi. Ondan nefret edemedi. Sadece... ...onu çok özledi. Bir akvaryumda kaç balık yaşar ? 🐠 NOT: Hikaye...