Bölüm 1

35.3K 997 69
                                    




Alarmım susmak bilmeyince uykum kaçtı ve mecbur kalkmak zorunda kaldım. Bugün önemli bir toplantımız vardı ve uyuz patronum erkenden gidip her şeyin yolunda olduğundan emin olmamı istemişti.

Bu sinir bozucu adamın tam üç senedir asistanlığını yapıyordum ama bana hala yeni başlayan bir personelmişim gibi davranıyordu. Şirketteki lakabı boşuna despot değildi. Herkesin burnundan getiriyordu. Ama buna rağmen elbette ona yaranmaya çalışanların sayısı hiç az değildi.

Onun asistanıyım diye bana bile yaranmaya çalışmışlardı, herhalde despot patronumla oturup şirket hakkında konuştuğumuzu sanıyorlardı. Ona çalışanlar hakkında bilgi verdiğimi bile düşünenler vardı. Gerçekte ise şöyleydi;

''Kahvem neden soğuk Selin hanım?''

''Hala raporları bitiremediniz mi?''

''Bir sorun çıkmadığından emin olun Selin hanım!''

''Neden bu kadar yavaşsınız?''

Selin aşağı Selin yukarı, bu ve daha yüzlercesi... Gerçekten insanlar despota nasıl dayandığımı soruyorlar ama ben bir cevap veremiyorum çünkü verecek bir cevabım yok. Çoğu kez istifa etmeyi düşündüm ama bu benim için inada binmişti ve bu yüzden dayandım. Benden önce bilmem kaç tane asistan değiştirmişti, bazı asistanlar ona dayanamamış bazılarını da o kovmuş, en azından ben öyle duydum.

Öte yandan şartları ve maaşı çok iyiydi buna lafım yok ama benim gibi bir asistana iş mi yoktu, neden bırakıp gitmiyordum? İnadım ve başarma azmim gerçekten buna değer miydi? Sanırım değerdi çünkü ben buydum. Üniversiteyi dereceyle bitirebilmek için canımı dişime takmıştım, kendimi geliştirmek için çok çabalamıştım, öğrenci değişim programlarıyla uzun süreler yurt dışında bile kalmıştım. Bu kadar emeğin üzerine, her ne kadar çok zorlansam da en iyi şirketlerin birinde çalışıyorum ve bundan vazgeçmeye henüz hazır değilim.

Duştan çıktığımda saçımı kurutup şekil verdim. Dizimin bir karış üstünde bej rengi bir etekle aynı renk kısa kollu blazer ceketimi giydim. Hafif aydınlık bir makyaj yapıp parfüm sıktığımda hazırdım. Her zamanki gibi bugünde kahvaltı edecek vaktim yoktu bu yüzden küçük ama şirin arabama atlayıp şirkete doğru yol aldım.

Mesainin başlamasına henüz bir saat olduğu için temizlik personeli dışında kimse yoktu şirkette. Madem o kadar önemli bir toplantıydı o zaman neden bizzat kendi gelip her şeyin yolunda gittiğinden emin olmuyordu acaba? Ama yok öyle bir şey mümkün mü? Köle gibi çalıştırabileceği bir asistanı varken neden bizzat yapsın ki?

Sabah sabah sinirlerim tepemde gözlerimden uyku akarken toplantı odasındaki bütün materyalleri gözden geçirmiş ve projeksiyonun çalıştığından emin olmuştum. Normalde dün zaten her şey hazırlanıp kontrol edilmişti ama Kaya bey kimseye güvenmediği için benim erkenden gelip bir daha kontrol etmemi istemişti. Neredeyse bana olan güveni gözlerimi yaşartacaktı.

Neredeyse bütün evrakları tek tek gözden geçirmem iki saat sürmüştü ve toplantıya bir saat kalmıştı. Herkes çoktan gelmiş ve işlerinin başına geçmişti. Ayılabilmek için Kaya beyin kahvesinin yanında kendime de bir tane yapmıştım.

Odasının önüne geldiğimde yenilerde işe başlamış olan Serpil'i ağlarken gördüm. Telaşla yanına gidip iki kahve bardağını da onun masasının üzerine bıraktım.

''Serpil ne oldu, neden ağlıyorsun?'' Benim geldiğimi görünce telaşla ayağa kalkıp kolumu yakaladı.

''Selin hanım ben bittim! Ne olur yardım edin!'' Gözlerinden kocaman damlalar düşerken hıçkırıklar içinde konuştu.

BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin