Yeni bölüm geldi. İyi okumalar.
Malikane neredeyse patronumun evi büyüklüğündeydi ama sanki burasının daha tropikal bir havası vardı ya da bana öyle geliyordu bilmiyorum coğrafyam iyi değildi.
Arabadan indiğimizde takım elbiseli yaşlı bir adam karşıladı bizi, sanırım evin uşağıydı. Gerçi buranın zenginlerinde normaldi böyle şeyler.
Adam bize hoş geldiniz dedi ve bay Armando'nun bizi beklediğini söyledi. Adamı takip edeceğim sırada Kaya bey elimi tuttu ve yürümeye başladı. Ben hareket etmezken onun kolumu çekmesiyle yürümek zorunda kaldım. Evin diğer tarafından bahçeye çıkmıştık ve yemyeşil alanın ortasında, havuzun diğer tarafında bulunan masaya doğru yürüdük. Masada baya kişi vardı ve bizi görünce merakla bakmaya başladılar.
Patronum sahiplenici bir tavırla elimi daha sıkı kavrarken yanına daha da yaklaşmamı sağladı resmen dibinden yürüyordum ve bu şekilde korunmaya muhtaç nişanlı rolünü oynadığım kesindi. Yine de rol de olsa elimi kavrayan eliyle içime bir sıcaklık yayılmıştı. Bu duygu durum değişimlerimin bir an önce son bulması için acilen buradan gitmemiz gerekiyordu.
Dünkü dünürler ayağa kalkıp Kaya beyle tokalaşmış bana da uzaktan hoş geldiniz demişlerdi. Gelin ve damadı göremezken balayında olduklarını tahmin ettim.
Burası damadın eviydi ve gördüğüm kişiler onun ailesindendi. İki kız kardeş ve benden bir iki yaş büyük gözüken bir erkek kardeşi vardı damadın. Belki de onları dün gece düğün eğlencesinde görmüştüm ama aklım başımda olmadığı içindi büyük ihtimalle, hiç hatırlamıyordum.
Masaya yerleştikten sonra kısa bir hal hatır sorulmuş ve tekrardan iş konuşulmaya başlanmıştı. Patronum adamlara şimdiki ortağıyla olan sözleşme tarihinin biteceği zamanı söyledi ki bu iki hafta sonraydı. Konuşulanlara göre sözleşme süresi biter bitmez yeni bir ortaklık kuracaklardı. Patronum yine bir işi bağlarken ben bahçede göz gezdiriyordum.
İtalya gerçekten de çok güzeldi, havası bile farklıydı. Gezmeyi ve yeni yerler görmeyi seven benim için harika bir seçenekti ama şuan kafam her şeyle o kadar doluydu ki, ne zaman ne güzel bir ağaç yada manzara desem hemen düşünceler kafama üşüşüyor ve beni strese sokuyordu. Anın tadını bile çıkaramıyordum ve her fırsatta kafamı daha da karıştıran bu adam da bana hiç yardımcı olmuyordu.
Ay ışığının havuzdaki yansımasına dalmışken Kaya beyin kucağımdaki elimi tutmasıyla ona doğru baktım. Patronum ne düşündüğümü anlamaya çalışır gibi dikkatle yüzüme bakıyordu, dikkatini bana yönelttiğine göre iş konuşmaları bitmiş olmalıydı. Masanın geri kalanına göz gezdirdiğimde bay Armando ve dünürü bay Enric'in masadaki diğer kişilerle konuştuğunun gördüm ve ne zaman kalkacağımızı kafadan tahmin etmeye çalıştım.
"When are you thinking of getting married?" Sorulan soruyla az kalsın sandalyemden düşüyordum. Gelinin babası ne zaman evleneceğimizi sorarken patronuma bakıyordu. Kendi kızını evlendirdi diye herkesi baş göz etmeye falan mı çalışacaktı?
Patronum bana bakmaya tenezzül bile etmezken adama iki ay sonra evlenmeyi düşünüyoruz dedi. Tabi adamları kandırıyoruz diye bol keseden sallıyor herhalde, hayır sorun bu değil aslında sorun patronumun böyle bir konuda yalan söylemesi.
Normalde o kimseyi kandıracak bir adam değildir, özellikle iş konusunda çok dürüsttür. Acaba şirket batıyor da benim mi haberim yoktu. Yoksa bu ortaklık için neden bu kadar zahmete girsin ki? Yine de bu adamın bu beceri ve zekayla kolay kolay batacağına inanmıyordum. O yüzden aklından ne geçiyor diye kafasını açıp, okumak gibi arzularım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomanceSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...