Yeni bölüm geldi. İyi okumalar.
Gözlerini gözlerimden kaçırmazken hafiften titreyen sesimle sordum.
"Bununla ne demek istiyorsunuz?" Bir eliyle omuzumu tuttu ve beni yan çevirip duvara yaslanmamı sağladı. Diğer elini duvara koyarken beni adeta kıskacı altına almıştı.
"Senin bir şey anlatma ihtimalin umurumda bile değil. Onu çevrende istemiyorum o kadar, onunla olan ilişkini hemen keseceksin!" Ondan bahsederken dişlerini sıkıyor ve düşmanı sanki babası değil de Emreymiş gibi bahsediyordu.
"Eğer korkunuz sizinle ilgili bir şey öğrenmesi değilse neden böyle davranıyorsunuz?" Duvarda duran elini kaldırıp duvara vurmuştu. Ben yerimden sıçrarken eli hala kafamın yanında duruyordu. Yüzüme iyice yaklaştı ve sıktığı dişlerinin arasından konuştu.
"Soru sormadan sadece dediğimi yap!" Onu hiç böyle görmemiştim, bana verdiği fiziksel bir zarar olmamasına rağmen kokuyordum.
"Yapamam." Çaresizlikle konuştum ve gözümden bir damla yaşın süzülmesine mani olamadım. Gözleriyle damlanın boynuma düşmesini izledi ve sanki transtan çıkmış gibi birden geriye çekildi.
"Neden yapamazmışsın?" Sanki biraz önce kızan kendisi değilmiş gibi sakinleşmişti, bipolar bozukluğu falan olabilir miydi?
"Şuan benim evimde kalıyor, onu dışarıya atamam." Konuşmamla tekrardan sinirlenecek sandım ama kendini tutmaya çalışıyor gibi gözüküyordu.
"Yani onunla yalnız mı kalıyorsun?" Sanki alacağı yanıt çok şeyi değiştirecekmiş gibi kaşları çatık bir şekilde cevabımı bekliyordu.
"Hayır, bütün arkadaşlarım benimle kalıyor misafir olarak." Sesim konuşurken fısıltı gibi çıkıyordu. Bir daha kızmasından korktuğum için resmen duvara sinmiştim.
"Demek seninle kalıyorlar!" Kolumu tuttuğu gibi farklı bir koridora sürükledi ve açtığı siyah kapıdan beni çıkarırken kulübün dış kapısı olduğunu gördüm. Direk otoparka çıkmıştık.
Kaya beyin iki koruması hemen peşinden geldi ve biri köşede duran siyah cipin kapılarını açtı. Patronum açılan kapıdan beni içeri sokup kendi diğer taraftan bindi.
"Nereye gidiyoruz?" Yüzüme bile bakmadan cep telefonunu çıkardı ve mesaj yazmaya yazmaya başladı.
"Benim evime gidiyoruz." Üzerimdeki stresi atmaya çalışarak sordum.
"Neden evinize gidiyoruz Kaya bey arkadaşlarım kulüpte beni bekliyor. Hem çantam masada kaldı!"
"Arkadaşların gidene kadar benimle kalacaksın. Çantanı aldırtıyorum." Otoparktan çıkarken panikle konuşmaya başladım.
"Kaya bey evinizde falan kalmak istemiyorum ben. Lütfen beni indirir misiniz?" Kafasını bana çevirdi.
"O kişilerle aynı yerde kalmayacaksın!" Onun verdiği tepkilere diyecek söz bulamıyordum. Sonunda pes ettim.
"Tamam Kaya bey onlar gidene kadar otelde kalırım. O yüzden lütfen beni indirin!"
"Daha fazla ısrar etmeyin, benim evimde kalacaksınız." Bu adama laf anlatmak dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyordu bazen. Çaresizlikle arkama yaslanırken dışarıyı seyretmeye başladım.
Dev gibi dış kapılar açılıp araç içeriye girdiğinde korumalar kapımı açtı. Araçtan inerken eve yönelen patronumu takip ettim. Kaya bey kapıda bizi karşılayan çalışana emirlerini sıraladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomanceSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...