Sabah zorlukla uyanmıştım, dün yorgunluktan kafamı yastığa koyduğum gibi uyumama rağmen yeterince uykumu alamadığımı hissediyordum. Alarmı daha fazla erteleyemeyeceğimin farkına varınca el mahkum kalktım yataktan. Ayılmak için ılık bir duş alıp saçım kendiliğinden kuruyana kadar mısır gevreğimle kahvaltı ettim.
Saçıma dalgalı bir şekil verdikten sonra güneş kremimi bolca yedirdim yüzüme güneş cildi yaşlandırdığı ve leke bıraktığı için onu sürmeden evden çıkmıyordum. Üzerine de hafif bir makyaj yapıp kıyafetlerimi giymeye başladım.
Soft sarı renk, dizlerimin altında biten ve hafif bir yırtmaçla bacaklarımı gözler önlüne seren bir etek giymiştim. Üstüne beyaz, ince askılı sade bir krop ve onun üzerine de beyaz keten gömlek giymiş ve sadece alttan üç düğmesini iliklemiştim. Bantlı topuklu ayakkabılarımı da ayağıma geçirip evden çıktım.
O zamandan bu yana giyimim çok değişmişti. Artık modayı takip ettiğim için modern ve şık kombinler yapmayı tercih ediyordum. Belki de yaşadığım o hayal kırıklığı bende olumlu yönde bir değişime neden olmuştu. Gerçekten her işte bir hayır vardı.
Şirkete geldiğimde arabayı otoparka park edip odama çıktım. Kaya beyin tam saat dokuzda şirkete geleceğini bildiğim için mola odasına gidip cezveyi ocağa koydum, makinede olan kahveyi sevmediği için beyefendiye her sabah cezvede kahve yapıyordum.
İşin garibi bunu da sekreterinin yapması gerekiyorken benim yapmam. Şirkette başka kimsenin yaptığı kahveyi içmiyordu. Acaba onu zehirlerler diye mi korkuyordu? Sonuçta onu burada seven bir Allah'ın kulu yoktu herhalde, en çok eziyeti bana yapsa da diğerleri de bundan nasibini alıyordu.
Kaya bey gerçekten de çok yakışıklıydı. Normalde şirketteki kadınların onun üzerine atlaması gerekiyordu ki atlarlardı da, özellikle atlayacak bir kaç kişi biliyordum. Ama korkuyorlardı ondan sadece şirketteki tavrı içinde değildi bu korku. Onun çok güçlü bir adam olmasından korkuyorlardı, şuana kadar girdiğimiz hiçbir ihaleyi kaybetmemiştik. Ne kadar yetenekli ne kadar zeki olursa olsun bu kadar ihaleyi almamız sadece bu sebepler olmadığını biliyordum.
Daha fazlası vardı, onun daha karanlık bir tarafı vardı sadece şirkete fazla yansıtmıyordu, şey en azından bu yansıtmamış hali diyelim. Bir kaç kere evine gitmek zorunda kaldığımda etrafta hep korumalar olurdu, kendimi cezaevine bir yakınımı görmeye gitmiş ziyaretçi gibi hissederdim. İşe bile hep adamlarıyla gelir zaten ama bu konu hakkında konuşulmasını sevmez ve bende mecburen tüm bunlar normalmiş gibi davranırım her zaman.
Aslında bende korkuyordum onun bu karanlık tarafından ama bu güne kadar azarlaması dışında kötü bir şey görmemiştim ondan bu yüzden bir sıkıntı yoktu.
Düşüncelere dalmışken az kalsın kahveyi taşırıyordum. Üzerindeki köpükleri sönseydi eğer bir daha yaptırırdı ama neyse ki tam zamanında almıştım cezveyi ocaktan. Odasına çıktığımda Serpil'e içerde olup olmadığını sordum ve olumlu yanıtla kapıyı tıklattım. Gel sesiyle içeriye girerken masaya yaklaştım.
Kaya bey telefonla konuşuyordu. Ona bugünkü programını anlatmak için konuşmasının bitmesini beklemeye başladım. Çok özel bir konuşma yapmadığını biliyordum. Eğer öyle olsaydı onu yalnız bırakmamı isterdi.
"Ayhan beni sinirlendirmede sadede gel!" İster istemez konuşmasına kulak misafiri oluyordum.
Ayhan bey Kaya beyin yakın arkadaşlarından biriydi. Arada bir Kaya beyi burada ziyarete geliyorlardı ve ortak iş yapmamalarına rağmen hepsini ilgilendiren meseleler hakkında konuşurlardı her zaman ve ben bu meselelerin içerikleri hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomansaSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...