Selin Toprak
Arabama binip doğru evime sürdüm. Şirketten bir kaç kişinin aradığını görünce telefonumu kapatıp yan koltuğa atmıştım.
Sinirliydim, öyle sinirliydim ki karşıma geçip bir şey söyleyecek herkese saldırabilirdim. O yüzden kimseyle konuşmak istemiyordum.
Eve geldiğimde hemen soğuk bir duş alıp kendime geldim. Değmeyen insanlar için neden enerjimi harcayıp sinirleniyordum ki?
Kendimi bu gibi düşüncelerle sakinleştirdim ve akşam yemeği için bir şeyler hazırlamaya başladım.
Yarın ilk fırsatta şirkete gidip istifamı yazacaktım. Bundan sonra gereksiz stres yaşamaya son veriyordum. Canımı dişime takıp çalışmaya ve karşılığında sadece hakaret yemeye doymuştum artık.
Bundan sonra ki çalışacağım yeri çok iyi seçecektim. Asla aksiliklerin acısını benden çıkaran bir patronla daha çalışamazdım. Değerimin bilindiği ve buna göre davranıldığı bir yer olmalıydı!
Hazırladığım yemeği yerken aklımdan geçenlerle kendi kendime moral veriyor geleceğim için planlar yapıyordum.
Doğruyu söylemek gerekirse rahatlamıştım. Uzun zamandır istifa etmenin hayalini kuruyor ama sonra kendimi vazgeçirecek sebepler yaratıyordum.
Ama sonunda bu gerçekleşiyordu. Argun Holding den ayrılıyordum. Uzun zamandır aklımı kemiren düşünce gerçekleşince prangalarımdan kurtuluyormuş gibi bir his vardı içimde.
Uyumak için yatağıma yatarken belki de uzun zamandır ilk defa hiçbir şey düşünmeden huzurlu bir uykuya dalmıştım.
Sabah uyandığımda aslında sabah olmadığını farkettim. Saat on ikiydi ve benim yetişmem gereken bir işim yoktu. Ama istifa yazmak için şirkete gideceğimden istemeye istemeye yatağımdan kalktım ve hazırlanmaya koyuldum.
Lila rengi dizlerimin bir karış üstünde biten sade, şık bir elbise giymiştim. Beyaz topuklu ayakkabı ve çantayla vazgeçilmezim aydınlık bir makyaj yapıp evden çıktım.
Arabama bindiğimde telefonum aklıma geldi. En son kapatmıştım ve hala açmamıştım. Merakla telefonu açıp gelen aramalara baktım. Şirketten onu geçik kişi aramış ve mesaj atmıştı. Avukat Alper beyin aradağını gördüğümde şaşırmıştım, yoksa onunda mı haberi olmuştu? Büyük ihtimalle öyleydi. Tam telefonumu yan koltuğa bırakacakken çalmaya başladı.
Avukat Alper Olgun yazısını görünce mecbur telefonu açtım.
"Buyrun Alper bey." Karşı taraftan rahatlamış gibi bir iç çekiş duydum.
"Selin hanım iyi misiniz? Sizin için çok endişelendim, telefonunuza da ulaşamayınca iyice telaşlandım." Gerçektende ses tonu dediklerini onaylar biçimdeydi.
"Ah! Sanırım olanları duydunuz. Ama merak etmeyin ben gayet iyiyim Alper bey."
"Bunu duyduğuma çok sevindim Selin hanım, ama müsaade ederseniz eğer, iyi olduğunuzu kendi gözlerimle görmek isterim. Hem bana bir yemek borcunuz var hatırlarsanız." Doğru adama söz vermiştim. Hiç havamda olmamama rağmen daha fazla ertelememek için kabul ettim.
"Pekala Alper bey, öğle yemeği için buluşabiliriz iki saat sonra sizin için uygun mudur?"
"Elbette uygundur, sizi almamı ister misiniz?" Alper bey tanıdığım kadarıyla iyi ve zarif bir insandı o yüzden ona karşı ön yargılı yaklaşmayacaktım diğerlerine yaptığım gibi.
"Yok Alper bey ben dışardayım zaten siz konumu atarsanız ben direk geçerim."
"Tamam Selin hanım, konumu size gönderiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomansaSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...