Bu bölümü, yoğun ısrarları sonucu uyumadan bölümü bitirmemi sağlayan nnisasolmazz'a ithaf ediyorum:) İyi okumalar.
Bir ay sonra.
Selin Toprak
Beyaz bir tişört ve kot şort giymiş ayağıma da spor ayakkabılarımı geçirmiştim. Evden çıkıp Central Park'a doğru yürümeye başladım, biraz temiz hava iyi gelebilirdi.
Güneş olabildiğince parlarken etraf yemyeşildi, kalabalık insan grupları parkın her yerini kaplıyordu. İlk baharda olduğumuz için hava sıcak olsa da hafif hafif esen rüzgar harika hissettiriyordu.
Ve ben burada özgürce dolaşıyordum. Etrafımda beni tehdit edecek ya da zorla yanında tutacak insanlar yoktu. Kendime bir ayda yeni arkadaşlar edinmiş ve iş bulmuştum. Manhattan'da kiralık bir dairede kalıyor ve küçük bir şirkette çevirmenlik yapıyordum.
Buraya geldiğim zamandan beri New York'un çoğu yerini gezmiştim ve buraya hayran kalmıştım. Hiçbir şey düşünmemeye çalışarak yeni sokaklar keşfediyordum ve bu, özgür ruhuma çok iyi geliyordu.
Ama kalbim için iyi değildi. Bir şeylerle uğraşmayıp düşüncelere daldığım ilk an onu düşünüyordum. Yüzünü gözlerimin önüne getiriyordum, kalbim onu her düşündüğümde sızlarken bazı sabahlar ağlayarak uyanıyordum. Adeta cennette kabusu yaşıyordum.
Ondan gerçekten kaçabileceğime hiç ihtimal vermediğim için neler hissedeceğimi de düşünmemiştim. Mutlu olurum sanıyordum, onu anında unutur ve hayatıma devam ederim sanıyordum ama yapamadım.
Onu aklımdan atmaya çalışsam da kalbimden bir türlü atamıyordum. İşi bırakmayı düşündüğümden beri hep ondan uzaklaşmak ve onun etkisinden kurtulmak istedim, bunu gerçekten yaptığımdaysa istediğim şeyin bu olmadığını anladım.
Ben onunla olmak istiyordum, bunca zaman duygularımı gömdüğümü düşünüp aptallık etmiştim. Onlar olduğu yerde duruyor ve bana acı çektiriyorlardı.
Ama yine de ona gidemiyordum, özgürlüğümü zar zor elde etmişken vazgeçemiyordum. Hangisi daha zordu? Özgürlüğümü feda etmek mi yoksa onu bırakmak mı? Birini seçmeye cesaretim yoktu o yüzden hiçbir şey yapmıyor ve onu özlemeye devam ediyordum.
Manzarayı izlerken o günün hatıraları tekrardan aklıma düştü.
Kaya ile birlikte onun aile evine giderken bir araç önümüze fırlamıştı. Kaya ve adamları ne olduğuna bakmak için arabadan inince her tarafı bir duman örtüsü sarmıştı. O an benim tarafımdaki kapı açılmış ve maskeli bir adam ağzıma bir bez parçası tutmuştu.
Gözlerimi açtığımda bir arabadaydım ve yanımda Kemal amca oturuyordu. Daha önce yardım edemediği için benden özür dilemiş ve bu sefer bana yardım edeceğini söylemişti. O an özgürlüğüme kavuştuğum için çok mutlu olmuş ama yine de Kaya'yı ardımda bıraktığım için içimin burkulmasına engel olamamıştım.
Kemal amca yeni bir hayat kurmama yardım edeceğini söylemiş ve Türkiye-Gürcistan sınırında arabadan inmişti. İki adamı, beni Meksika sınırından Amerika'ya kaçak sokmuşlardı. Pasaportumu kullandığım an Kaya'nın beni bulacağını söylediği için buna mecbur kalmıştık.
Kemal amcanın bağlantıları sayesinde farklı bir isimle Green Card almıştım ve bu yüzden Amerika'da yaşayıp çalışabiliyordum. Kaldığım daireyi yine onlar ayarlamış ve bir hesaba uzun süre idare edebileceğim kadar para yatırılmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/314730292-288-k7288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomanceSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...