Yeni bölüm. İyi okumalar.Kocaman açılmış gözlerimi hala onun koyu kahvelerinden ayıramıyordum. Özenle çizilmiş gibi duran yüzü gözlerimi ayıramamamın sebepleri arasındaydı.
"Yani bana karşı hisleriniz mi var?" Diye sordum çünkü hala inanılır gibi değildi. Aslında inanamıyor olmamın sebebi kendimi onun yanına yakıştıramıyor olmam değildi. Çünkü kendime saygım vardı ve kimseyi gözümde ilahlaştırmıyordum, asıl sebep üç yıl boyunca bana karşı hisleri olduğunu anlayamamasıydı. O kadar zaman sonra bana karşı bir şeyler hissetmesi kulağa saçma geliyordu.
Ama bu zamana kadar, bana olan hislerinin üzerini iş bahanesiyle örttüğünü söylemişti öyle değil mi? Yani bana hisleri hep vardı ama bunun farkında değildi! Bu gerçeklere rağmen yine de içimdeki şüphe öyle kolay kolay atılacak türden değildi.
Şüpheyle sorduğum soru üzerine bir elini belime koyup beni kendine çekti. Zaten birbirimize yakın durduğumuz için bu hareketiyle az kalsın vücudum ona yaslanacaktı.
Yüzlerimiz arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı.
"Çok daha fazlası var." Aslında söyledikleri ve söylerken ki ses tonu kolları arasında erimem için yeterli nedenlerdi. Ama gelin görün ki bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordum.
Her ne kadar ona olan hislerimin geçmişte kaldığını söylesem de son zamanlarda bana olan yakınlığı ve hareketleri yüzünden hislerim tekrardan gün yüzüne çıkıyordu ama bu yeterli bir sebep değildi.
Belki bu itirafı, ondan hoşlandığım ilk zamanlar yapsaydı boynuna atlayacağıma neredeyse emindim ama o zamandan bu zamana çok şey değişmişti, en önemlisi ben değişmiştim. Şuan ki ben, duygularımın mantığımın önüne geçmesine izin verecek bir kişiliğe sahip değildi ve mantığım bu adamın bana uygun olmadığını söylüyordu.
Onun hayatı tehlikeliydi! Sadece asistanı olmama rağmen bir kaç kez ölümle burun buruna gelmiştim ve eğer onun kadını olarak anılırsam hedef tahtası olacağım su götürmez bir gerçekti.
Kaldı ki özgürlüğüme düşkün bir kadındım ve bu adamın, hayatımın her köşesine burnunu sokacağına adım kadar emindim. Bunun gibi daha bir çok sebep varken her şeyi feda etmeye değer miydi?
Ona baktım ve aklıma ilk zamanlar, onu çalışma odasında birlikte olduğu kadınla gördüğüm anı belirdi. Bana olan hislerini anlaması üç yılını almış, bu süreçte onu bir kaç farklı kadınla görmeme izin vermişti. İlla onları bir şey yaparken görmeme gerek yoktu, yan yana durmaları bile ilişki yaşayacaklarını anlamama yetmişti.
Bunca şeyin üstüne nasıl onun hislerini kabul edebilirdim ki? Hislerini anlaması üç yılını almış bir adama nasıl güvenebilirdim?
Cevap çok basitti, güvenemezdim!
"Hislerinizi kabul edemem." Başta ne dediğimi anlaması bir kaç saniye sürdü çünkü bunu beklemiyordu.
"Kabul edemez misin?" Kafamı iki yana sallarken geri çekilmeye çalıştım ama o buna izin vermedi ve diğer kolunu da belime doladı.
"Neden?"
"Çünkü sizin hayatınızı yaşamak istemiyorum, şimdi beni bırakabilir misiniz?" Kaşları her zaman ki gibi çatılırken parmağımla kırışan noktaları düzeltmek istedim.
"Demek istemiyorsun?" Kafamla onu onayladım. O kollarını gevşetmediği için her saniye geriliyordum.
"Çok yazık." Bunu derin bir nefes aldıktan sonra sinirli bir surat ifadesiyle söylemişti. Bu sefer benim kaşlarım çatılırken sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA PATRONUM (TAMAMLANDI)
RomanceSelin, iyi bir geleceği olması için hep çok çabalamıştı. En iyi üniversitelerin birinden mezun olmuş ve bir şirket patronunun asistanında isteyebileceği bütün özelliklere ulaşmıştı. O, gerçekten de uğraşıp didinen ve sırf işler yolunda gitsin diye h...