Bölüm 8

2.2K 244 21
                                    

Hayat hızla yaşanır ve cümlenin sonunda, başında olduğunuz kişi olmazsınız.Her zaman, her şey değişir.İşte Shiroi bunu tam da şuan anlıyordu.Ölmek üzereyken hayatınız size o film şeridi kıyağını çekip güzel anılarınızı gözünüzün önüne getirmiyordu.Eğer nasıl olduğunu izleyebiliyorsanız sadece dehşete kapılıyordunuz.
Gözleri normal boyutlarından fazla, sonuna kadar açıldığı için kenarlarından yırtıldığı belli olan göz çukurlarındaydı.Gözlerinin irisi varla yok arası bir beyazlıkta, kırmızı damarlı göz akına karışıyordu.Sırtındaki tüyler ve belli ki kasları da iğnemsi bir şekilde gergin duruyordu.Çıldırmış bir kurttan ziyade çıldırmış bir sırtlanı andırıyordu.Her şeyiyle ona atılırken onun kurt olduğuna kanaat getirdi.Gözlerinin gördüğü son şey magenta renkli pençeler ve boynuna hedef almış keskin dişlerdi.
Prensiplerin canı cehenneme!
Ve bu son düşüncesi olmuştu.Asıl sorun ölmek için çok genç olduğu değildi, ölmek için çok az şey yaşadığı gerçeğiydi.Büyükannesiyle daha çok vakit geçirmek ve onunla sade çöreklerin de güzel olduğu konusunda tartışmak isterdi.Belki izinsiz bölgeye bir giriş bulabilmek.Belki Baekhyun'u kameraların kör noktalarından geçirip, izleyenlerin aklını karıştırmak, belki sevmek isterdi.Gerçi büyük ihtimalle karşılıksız olurdu ama olsun sevmek güzel şeydi.Belki bir çok şey daha isterdi ama... *Tamam Shi öl artık bro.*
Yaratık üstüne atılınca sıkıca gözlerini kapatıp acıyı bekledi.Belki insaflı davranıp çabuk öldürürdü? Dirsekleri ve sırtı yere çarparak acıyı iliklerine kadar hissetmesini sağladı.Daha sonrası sessizlik.Yoksa yavaş çekim olayı gerçek miydi?
Birden dudaklarında hissettiği ellerle gözlerini açtı.Güçlü eller neredeyse başını çevirmesine bile engel oluyordu.Onu tutan kişiye baktı.Genç ve sert yapılı biriydi.
Yazık olacak.
Şimdi yaratık sinirden deliye dönmüş bir şekilde etrafına bakıyordu.
Bir dakika...O bakıyor mu gerçekten?
Yanındaki gencin yüzüne çevirdi gözlerini.Karanlıkta zor seçse de onun yaratığı dikkatle izlediğini görebiliyordu.Sanki...
Göremiyor!
Koku konusunda şansları yaver giderse gerçekten yaşayabilirlerdi.Ne kadar olduğuna emin olmadığı bir süre sonunda yaratık bir iki hırlamadan sonra başka sokaklara gitmek üzere gözden kayboldu.
Onu tutan kişi bırakınca derin bir nefes verdi.Tehlike geçmiş olmalıydı.
"Bunun için teşekkür ederim." arkasına dönüp sessizce konuşmuştu.Alabildiği tek tepki ise bir omuz silkmesi oldu.
"Shi! Aman Allahım iyisin değil mi?!" birden ona sarılan kollarla neye uğradığın şaşırdı.
"Baek?"
Baekhyun onun boynunu daha da sıkarak karşılık verdi.Onu öylesine özlemişti ki...

Flashback

"B-bu da ne böyle?"
"Bir kunduz."
Baekhyun ön dişleri uzun ve keskin olan, pençeleri bir şahininkine benzer şekilde kıvrılan kunduza dehşetle baktı.Onu bu hale getiren de neydi? Ne çeşit bir mutasyon böyle bir şeye sebep olurdu ki?
"Bu nasıl olabilir? Korkunç..." Sesi gittikçe fısıltıya dönerken artık yaratığa bakamayarak Chanyeol'a döndü.
Yeol ona daha önce görmediği bir koyulukta bakarken hangisine bakmanın daha kötü olduğuna karar veremedi.
"Bunları bilim adamları yapıyor."
Buz gibi olduğunu hissetti.Daha düne kadar içinde olmaktan mutluluk duyduğu topluluk.Şehri, umutları... Ruhu çekiliyormuş gibiydi.Neler oluyordu burada?Masaya tutunarak güç almaya çalıştı.
"P-peki neden?"
Chanyeol fotoğrafları toplarken bir an sessiz kaldı.
"Bilmiyoruz."
Sonunda bulduğu bir sandalyeye geçip oturarak nefes almaya çalıştı.Nasıl olmuştu da bir gariplik fark etmemişti şimdiye kadar.Nasıl olmuştu da onlar için çalışmaya devam etmiş, hiç sorgulamadan kendini işine vermişti.
"Biz çıkıyoruz Yeol."
Kai diye seslenilen esmer tenli adam kapının arasından onlara sesleniyordu.Daha doğrusu Chanyeol'a.
"Nereye gidiyorlar?" İhtimaller zihnine akın ederken Chanyeol'a baktı.
"Avlanmaya." Chanyeol karanlık sayılan bir gülümseme gönderirken karşısındakine, Baekhyun tüylerinin ürperdiğini hissetti.Onu gerçekten tanımıyordu.
"Ben de geliyorum!" Daha fazla ona bakmayarak kapıyı açıp Kai'nin yanına koştu.Burada kalamazdı.Öğrenmek zorundaydı.
Diğerleri bu konuya ses çıkarmayınca Kai ve adını bilmediği başka biri ile yola çıktılar.Bu sefer daha az yürümüşlerdi.Geçit harabelere açılıyordu.Başka bir deyişle şehrin arkasına.Genelde insanların yaşamadığı bir yerdi.Yıkık dökük tahta evler ve bir kaç bozuk otomattan başka bir şey görünmüyordu. Huzru bozan bir çığlık duyunca donakaldı.
"Kahretsin! Erken davramışlar."
Adını bilmediği Japon çocuk onu kolundan tuttuğu gibi koşmaya başlamışlardı.Şehre girip ara sokakları dolanıyorlardı.Baekhyun yüzü beyazlayarak durdu.
"Shiroi..." Gözleri dolarken hıçkırıkları boğazında düğümlenmişti.Japon olanın kolunu sıkarak yalvaran gözlerle ona baktı.Soğuk bir yüzü vardı.Başını sallayarak kolunu Baekhyun'dan çekti ve koşmaya başladı.

End

"Özür dilerim.Özür dilerim..." Baekhyun gözyaşlarını zor tutarak mırıldandı.Onu bırakıp gitmemeliydi.Ya bir şey olsaydı?
Shiroi rahat bir nefes alarak gülümsedi.Biraz önce ölümden dönmüş ve arkadaşına kavuşmuştu.Bir gün için fazla aksiyon.
"Tamam Baek, yeter.Affetmek konusunda ise düşüneceğim." Baekhyun gülerek geri çekildi ve alnına işaret parmağıyla bir fiske vurdu.O hep böyle olayları önemsemezdi zaten.Kaç kere ölümden döndüyse...
"Duygusuz."

*Bitti.*
*Son söz yazmak istedi canım nedense. :D *
*Medyadaki kurt çok tatlı değil mi? *

Su [Baekyeol]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin