"Yani artık arkadaşının da bizden haberi var?"
Dudağını ısırdı kısa olan.
"Evet."
"Hani şu bilim adamı olan?"
"Evet."
"Derdin bizi yakalatmak mı bücür?"
Buraya kadar tamamdı işte.Neden 'bücür' diye seslenilmek zorunda kalıyordu ki? Onun yanında kısa olabilirdi, tamam oldukça kısa olabilirdi ama başkalarının yanında değildi, tamam olabilirdi ama bu yine de lakabını hakettiğini göstermezdi.
"Birincisi bana bücür diyemezsin, ikincisi Shiroi'iye kendimden çok güvenirim.Asla beni tehlikeye atmaz."
Chanyeol karşısındakine garip bir ifadeyle baktı.Kendisinden bile çok demek?
"Öyle olsun bücür."Flashback
*Ben bu flashback olayına bayılıyorum da biraz.*
Baekhyun ona her şeyin bir özetini geçtikten sonra mutlulukla saçlarını karıştırdı."Gece etrafta dolanma hamster.Tehlikeli."
"Hey!"
Baekhyun bu tepkiye sadece gülmeyi yeğledi.Daha önce Shi'nin kimsenin yanında utandığını hatırlamıyordu.Gerçi olanlar herkeste bir değişikliğe sebep olacak gibi duruyordu.
Shi aklına yeni gelmişçesine yerinden sıçrayarak başını kurtarıcısına çevirdi.Önüne geçip gözlerine dikti bakışlarını.
"Sen..."
Hitap edilen cevap vermek zorunda hissetti kendini.
"Kiseki."
Shiroi sıcak bir gülümsemeyle baktı karşısındakine.*Kiseki Japonca 'mucize' demek.*
"Teşekkür ederim Kiseki.Hayatımı kurtardığın için."
Uzun olan gözlerini diğerinden çekerek başka bir yere çevirdi.
"Sorun değil."
"Çocuklar, gidelim artık." Kai iki arkadaşın omuzlarına ellerini koyarak konuşmuştu.Oldukça sıcakkanlı ve çabuk benimseyen biriydi.İnsanlara alışmakta zorlanmazdı.*Benimsemenin anlamını açıkladığım için bana teşekkür ettiğinizi duyar gibiyim.Offf...*
Baekhyun ona baktığında yüzünün buruştuğunu gördü."Hey...Bir şey mi oldu?"
"Yok.Sadece kolum.Önemli değil çabucak geri dönsek iyi olur." Baekhyun onun bir çırpıda söylediği cümleden ciddi bir şey olduğu sonucunu çıkardı.
"Shi.Benim gitmem lazım.Etrafındakilere dikkat et.Üstünde ses kayıt cihazları olabilir ve kameralar-"
"Haberim var Baek.Beni tanırsın."
Baekhyun karşısındakine endişeli bir gülümseme gönderdi.Evet tanırdı ama endişe etmeden olmuyordu işte.
"Beni bulmak istersen buraya gel tamam mı?" Cebinden çıkardığı kağıda Chanyeol'un adresini yazmıştı.End
Baekhyun
Bay Chanyeol'un yüce makamından ayrıldıktan sonra etrafı keşfetmek için tesisin dışına çıkmıştım.Burada yaklaşık 17 kişi olmalıydılar.Bir kaç tane kız da vardı hatta birisinin bana şüpheyle baktığını görebiliyordum ama umursamamıştım.Sanki keyfimden buradadım da... Sinirle başımı çevirdiğimde sarı saçlı bir kadınla konuşan Kai'yi gördüm.Kolunu tutuyordu.Çok acımadığını söyleyip yanımızdan ayrılmıştı.Ahh buradaki kimse bana düzgün bir açıklama yapmayacak mı?
"Kai! Neyin var?"
Koşarak yanlarına gittim.Yanındaki kadın dönüp elini onun omzuna koydu.
"Seni ilgilendirmez.Gel, ilacını vereyim."
Kai'yi yönlendirirken içimde yükselen ateşe engel olamadım.Ne.Demek.Seni.İlgilendirmez? Boşuna mı çalıştım ben o kadar?
"Kai neyin var?" Onu umursamadan tekrar sordum.Bu sefer kaşlarını çatan o olmuştu.Nasıl oluyormuş? *Yürü be!*
Yüzü daha da buruşarak kolunu açtı.Eski bir yaraydı.İki büyük çürük kırmızı ve mor renklerle örtülüydü.Üstünden zaman geçmiş olmasına rağmen ağrıyorsa sinirler ölmemiş ama kas ve lifler kopmuş olmalıydı.
Ameliyatla sinirleri öldürmek tek çözüm gibi duruyordu ama önce şu acıdan kurtulmalıydık.
"İlacın içinde neler var?"
Kadın bana ciddimisin bakışları atarak elini beline koydu.
"Seyreltilmiş LCD ve haşhaş."
Elimi çeneme koyarak düşündüm.Yapabileceğim bir şeyler olmalıydı değil mi? Uyuşturucu kullanmak iyi bir seçim değildi.
"LCD bağımlılık yapar.Seyreltilmiş olsa bile." Aklıma gelen fikirle Kai'nin artık dayanamadığını belli eden yüzüne baktım.Çok acıyor olmalıydı.Yine de o ilaç yarardan çok zarar verirdi.
"Kai.Sadece bir saat tamam mı? Bir saat sabretmeni istiyorum." O sırada bizi izlediğini yeni fark ettiğim Kyungsoo'ya baktım.Otoriter birine benziyordu.
"Lütfen.Etkili bir ilaç yapacağım."
Çok yorgun görüyordu.Bana güvenmediği açık olmasına rağmen şüpheyle Kai'ye bakmıştı.
"Dayanabilir misin?"
Belli ki ona karşı bana olduğu kadar sert değildi.Kai yavaşça başını sallarken ben koşmaya başlamıştım.Arkamdan kadının "Saçmalamayın!Kai iç şu ilacı!" diye bağırmasına rağmen.Aklıma gelen tek çare kodeindi.Tesisin girişine yöneldim.Kuşburnu.Bu işimi görebilirdi.İki küçük dal koparıp yine koşmaya başladım.Onların yanına geri geldiğimde sarışının elinde ilaç kutusu duruyordu.Kai ellerini başına yaslamış öylece otururken Kyungsoo ona bakıyordu.Sadece 10 dakika geçmiş olmasına rağmen acı çok fazla şiddetlenmiş olmalıydı.Kadının elindeki kutuya uzanıp aceleyle haşhaşları aldım.
"Bana ateş lazım!"
Hadi Kai hastaydı, Kyungsoo yardım eden, kadın kırılgan ama bizi izleyen diğer beş kişiye ne demeli? "Hadi ama ben yakamam!" Evet cahilim ama şimdi bunun sırası değil.O sırada Japon çocuk göründü.Elinde bir çakmakla birlikte.Kiseki.Seni seviyorum.*Yavaş ol Baek*
İlerideki, belli ki daha önce de aynı sebeble yakılmış çalılıklara doğru gidiyordu.Elime geçirdiğim demir kap ve suyla birlikte onun yanına gittim.Hiçbir şey söylemeden ateşi yakmıştı.Kuşburnu dallarını soyduktan sonra parçalayarak kabın içine attım.Yoğunluk eldesi için su kaynarken haşhaşları çöplerinden ayırıp bir kısmını kattım.Şimdiden 40 dakika olmuştu bile.Sonunda kabı alıp geri götürdüm.Sadece izlemekle yetinmeleri ne güzel değil mi? Soğuması için iki küçük bardak alıp birbirine boşalttım.Sonunda bitmişti.
"İç." Kai'ye bardağı uzattığımda gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm.Çok acı çekiyordu.
"Hayır Kai ya zehirliyse?!" Sarışın konuşuyordu yine.Kalabalıktan homurtular yükselirken sakin olmaya çalışıyordum.
"Senin verdiklerin.Onlar uyuşturucudan başka bir şey değiller."
"En azından zehir de değiller!" Şaşkınca kadına baktım.Zehir değiller mi? *Baek ben olsam şimdiye küfretmiştim ama sen bilirsin tabii.*
"Kai. İç şu lanet ilacı!" Bunu beklemedikleri belliydi.Herkesin sınırları vardır.
Kyungsoo ilacı elimden alıp Kai'ye içirirken rahat bir nefes aldım.Kodein çok hızlı etkisini gösterirdi.Şimdi herkes bakışlarını benimle Kai arasında dolaştırıyor olmalıydı.Yine de onlara bakamadım.Gözüm Kai'nin çatılan kaşlarının düzelirkenki haline takılı kalmıştı.Birisine yardım etmiş olmak.Ahh...
Sonunda Kyungsoo'nun yanındaki banka oturup duvara yaslandım.Gergin olduğum durumdan çıkınca öylesine yorgun oluyordum ki.Ve Allah aşkına Chanyeol nerelerdeydi?! O olsaydı bu kadar zorlanmazdım.Saçlarımı karıştıran ellerle kendime geldim.
Kai'ydi."Teşekkür ederim ufaklık."
"Bana ufaklık deme." Yorgunca mırıldandım.Gözlerim kapanıyordu.Güldüğünü duydum.
"Teşekkür ederim Baekhyun."
O sırada içimi saran bir sıcaklıkla uykuya daldım.Aidiyet duygusu.Beni kabullenmeye başladıklarını hissediyordum.Ve öyle garipti ki.Çünkü daha önce hiçbir yere böylesine ait olduğumu hissetmemiştim.*Atladığım mantık hataları var mı sizce? (Varsa söyleyin) Olabilir çünkü hikayenin bir kısmını otobüste yazıyorum ve eve geldiğimde kafam bir dünya olmuş oluyor.Neyse gittim ben.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Su [Baekyeol]
FanfictionTür:Bilim kurgu.Aksiyon.Romantik Önemli bir not:Zamanınız yoksa başlamamanızda fayda var. Dünya bencilce davrandı. Şimdi bunun cezasını geleceğin insanları çekiyor. Baekhyun...Genç bir bilim adamı Dünyayı kurtaracak formülü bulabilecek mi? Chanyeol...