Bölüm 20

1.5K 188 12
                                    

"Yani buraya geldi?"
"Yaklaşık bir saat önce kadar."
Buluşmamız gereken saatin yarım saat sonrasında.
"Nereye gitti peki?"
Kadın gözlerini kısarak uzaklara çevirdi.
"Bilmiyorum ama sinirli görünüyordu."
İç çekip başımı salladım.Üsten ayrılıp Chanyeol'un evine yürümeye başladım.Laboratuvara gelmeyince merak edip aramıştım ama telefona çıkmıyordu.Bir süre sonra kapatmıştı bile.Bilmeden bir şey söylemiş olabilir miydim?Onu kızdıracak bir şey... Chanyeol'un evine gidip kendimi koltuğa attım ve gözlerimi kapattım.Yarın çalışmam gerekmediği için burada kalmak istemiştim.Chanyeol neredeydi...
Uyandığımda çoktan öğlen olmuştu bile.Demek Chanyeol gelmemişti.Çünkü gelseydi... Belli olurdu.Yüzümü sağa çevirince Kola'nın geldiğini gördüm.Karşıma geçip oturmuştu.

"Ne oldu?"
Ses yok.
"Ben mi bir şey yaptım?"
Hala yok.Gerçekten... O kadar Chanyeol'a benziyorsun ki.
"Ne dedim?"
Ben de oturarak kollarımı kucağıma koydum.Şimdi biz de benziyorduk.
"Bir şey de Kola.Benim yüzümden mi?"
"Meow."
Gözlerimi şaşkınlıktan yuvalarını acıtarak açılırken yutkundum.Bu evet mi demekti?
"Biliyorum, beni pek sevmiyorsunuz ama... Bir şansım olabilir mi?"
Yok.Konuşmayacak mısın?
"Ama ben sizi seviyorum.Y-yani seni."
Bir kediden utandığıma inanmazsınız, bu yüzden bir şey söylemiyorum.
"Beni kabul eder misin?"
Kola tepkisizce beni izliyordu.
"Bana neden kızmıştır sence?"
No comment.
"Ahh...Bir aptalım." Ellerimi yüzüme kapatırken mırıldandım.Ne ara bu kadar duygusal oldum bilmiyorum ama bir kedinin beni reddetmesi beni ağlatabilir şuan.Ama Chanyeol'a çok benziyor.Chanyeol da onu çok seviyor ve ikisi birlikte beni sevmiyorlar.

Ayaklarımda hissettiğim yumuşaklıkla gözlerimi açıp kucağıma oturan Kola'ya baktım.
"Hm?"
Allahım...Sevimlice gözlerini kırpıştırıp kucağımdan yere atlamıştı.
O yürüyünce peşinden gitmek zorunda hissettim kendimi.Yatak odasındaki masanın en alt çakmecesinin yanına oturmuştu.
"Meow"
"Ne? Açamam."
Bu onun özel hayatıydı sonuçta.Empati yaparsak kimsenin benim eşyalarımı karıştırmasını istemezdim.Ya da şuan yaptığım gibi çekmecemin içindeki fotoğraf albümümü karıştırmasını.Ya da küçüklük fotoğraflarıma bakmasını.
"Çok sevimli..." Kendimi tutamayıp gülerken Kola yanıma kıvrılmıştı.

Hepsi küçüklüğüne aitti.En fazla 7 yaşında olduğu zamanlara.Son sayfayı çevirince ailesiyle çekildiği bir fotoğraf gördüm.Annesinin saçları uzun ve siyahtı.O zamanlar annesine daha çok benzese de şimdi babası ile aynıydı.
"Vay canına..."
Kollarını annesinin boynuna dolamış küçük bir Chanyeol.Babasının ayaklarının dibindeki küçük yavru kedi...
"Kola?"
Başını kaldırıp bana baktı.
"Bu sensin!"
"Meow."
Yüzümdeki gülümseme genişlerken albümün diğer yarısının boş olduğunu gördüm.
"Bunu neden bana gösterdin?"
Albümün sadece en sondaki sayfası eskimişti.Ya en çok oraya bakmış ya da en çok oradaki resmi sevmiyordu çünkü sevmediğiniz bir şeye iyi davranmak zorunda hissetmezsiniz.Son sayfayı çevirince iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim.

Gözleri dolu bir Chanyeol ve beyaz önlüklü bir adam.

Adam bir elini onun omzuna atmış, diğerini beline koymuştu.
"Bu da ne..."
Babamın Chanyeol'un yanında işi neydi?

"0001.ÜB Projesi "
Fotoğrafı alıp cebime koydum.Aklıma hiçbir teori gelmiyordu.Fotoğrafın üzerindeki yazının anlamı dahil hiçbir şey düşünemiyordum.Koşarak evden çıktığımı bile farkedememiştim.Anlamı ne olabilirdi? Gözleri gözyaşları ile ıslanmış küçük bir çocuk.Chanyeol...

Bilmediğim ne vardı?

Laboratuvara girip babamın olması gereken araştırma ofisine gittim.Koridorlar her zamanki gibi ıssızdı.
"Baba?"

"Baek.Gel oğlum."
İçerisi karanlıktı.Çalıştığını düşünüyordum, ama o camdan dışarı bakıyordu.
Elimi cebime atıp fotoğrafı çıkardım.
"Baba-"
"Bu şehri görüyor musun Baek? Bu sefilliği, bu yoksulluğu.Bak, ellerinde ne olduğunun farkında olmayan onbinlerce insan.Görüyor musun?"

"Ne demek istiyorsun?"
"İnsanlar... İnsanlar o kadar çok şey bilmiyor ki.Hiçbir şey anlamadan hayatlarını tüketiyorlar.Bu yüzden bir laboratuvar faresinden farklı değiller."

Fotoğrafı tekrar cebime koyarken ona korkuyla bakıyordum.Bana döndü.

"Hayvanlar insanlar için vardır Baek.Ve o sokakta gördüğün her insan bizim için var."

"A-anlamıyorum."

Güldü.

"Sana çalıştığım gizli projeden bahsetmiştim değil mi? "
Korkarak başımı salladım.

"Suyu geri getiremiyorsak Baek, suya ihtiyacı olmayan insanlar yaratırız. Çok daha iyi gören, duyan ve bilen insanlar.Güçlü ve saf genoma sahip insanlar.Bunun için o sokaktaki hayvanları harcamamızın ne zararı olabilir?"

Hayır doğru olmasın...

"Olamaz."

"Değil mi? Bazı bilim adamları karşı çıkıyor ama bir gün beni anlayacaklar.Bizi."
Ellerini omuzlarıma yerleştirerek gözlerime baktı.
"Seninle oğlum.Mükemmel olacağız."
"Ben..."
Gözlerimi onunkilerden çekerek yere baktım.O ise tekrar pencerenin yanına giderek kararmaya başlayan havaya baktı.

"Yıllar öncesine dayanan köklü bir proje bu.O zamanlar hala emin olmadığımız yüzlerce şey vardı.Sen o zaman daha 6 yaşlarındaydın."
Gülmek için durmuştu.Titreyen ellerime bakarak bunun gerçek olmamasını diledim.Dehşeti hissederken önümdeki adama baktım.

"O zamanlar pek başarılı değildik ama şimdi hedefimize ulaşmamıza ramak kaldı."

Sadece radyasyona maruz kalmış hayvanlar yoktu demek.İnsanlar da vardı.Yüzlercesi...Önümdeki adam.Bir katildi.İnsanları birer fareymiş gibi katleden bir cani.
Hayatımdaki en zeki ve iyi insan bir hologramdan ibaretti.Tüm gerçeklerim bir katilin elindeydi.Babamın.

Kapıdan çıkarkenki ayak seslerimi duymuş olacak ki adımı söylediğini duydum.
"Düşünmen için zaman veriyorum oğlum."
Oğlum...

Akşam olmuştu bile.Eve koşarken ışığın açık olduğunu gördüm.Gelmişti.
Kapıyı hızlıca açıp sinirle ona baktım.Üstü çıplaktı.Başını kurulamayı bırakıp havluyu yanına koydu.
"Baekhyun?"
"Aptal!"
"Hey, neyin var?"
Koştuğum için yutkunarak kolundan tutup onu sürüklemeye başladım.Yatak odasının kapısını açıp onu yatağa ittim.Sırt üstü düşerken şaşkınca bana bakıyordu.Gözlerimin kızardığını biliyordum.Ağlamamak için kendimi tutunca olan bir şeydi.
"Neredeydin?!"
"Ben..."
"Ne kadar merak ettim haberin var mı?"
"Ah...Üzgünüm."
"Hah! Üzgünmüş! Üzgünsün öyle mi?! Laboratuvarda seni bekledim ama yoktun.Sonra herkese sordum.Telefonunu kapattın.Eve bile gelmedin! Fotoğrafı görmeseydim- " Hıçkırınca yarıda kesilen sözlerimle nefes aldım.Harika.Ağlıyorum.
"Görmeseydim bilmeyecektim! Öyle git tabii! Deme ki bu Baekhyun ne yapıyor? Söylemeliyim deme. -Hıc- Hiçbir şey bilmeme izin verme! Ne zamandan beri onun babam olduğunu biliyordun? Geçmişinden hiç bahsetmemenin sebebi bu muydu? Bir katilin oğlu.Böyle mi görüyorsun beni?Hiç mi güvenmiyorsun bana? Sadece Baekhyun'um ben! Neden?! Ya görmeseydim..." Nefes alamayınca gözlerimi kapatıp ellerimle yüzünü örttüm.

"Baekhyun."

Kollarımdaki eller zorla yüzümü açarken gözlerimi sıkıca kapatmıştım.Lanet olsun.Beni böyle görmesini istemiyorum.

"H-hep kendini düşünüyorsun!"
Kollarını bana sararken mırıldandı.
"Haklısın, özür dilerim."
"Bana hiçbir şey anlatmıyorsun."
"Üzgünüm."
"Bundan sonra anlatacaksın."
"Tamam."
Geri çekilip yüzüme baktı.
"Dalga geçme."
Güldü.
"Geçmeyecektim."
"Chanyeol."
"Hm?"
"Uykum var."
"Yani?"
"Uyumama yardım et."

Beni kolumdan tutup biraz önce onu iteklediğim yatağa sürüklerken başımı eğdim.Bunun onun cezası olması gerekiyordu değil mi? Öyleyse neden böyle oluyorum... Sanki...
Ahh.
Hepsi senin suçun.

*Arkadaşlar bana haddimi bildirin ve artık yazmamamı söyleyin! (Kötü olan, aklıma çok farklı bir Kaisoo kurgusu geldi bile.Yeni bir hikaye...LYS'den sonra sizlerle millet.)*

Su [Baekyeol]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin