Bölüm 24

1.5K 184 10
                                    

"O... Babandı."Yıllar olmasına rağmen berrak bir gerçekliği izliyormuş gibiydim.Buna alışmıştım.Yine de artık katlanabiliyor olmak acı vermediği anlamına gelmiyordu.

Ona baktım.Elininin tersiyle dudaklarını örterken başını diğer tarafa çevirmişti.Deneyden öncesine kadar her şeyi anlatmıştım.Ama...
"Baek."
"Chanyeol devam et."
Başını aşağı eğerek mırıldandı.Buna dayanabilirdi.Biliyorum.Bildiğim için istemiyorum.Dayanmak zorunda olduğu gerçeğin yükleyeceği ağırlığı taşımanın ne kadar zor olduğunu biliyorum.
"Babamınkini görmedim ama annem... Yardımcısı beni izlemem için tutuyorken bir leopar tarafından öldürüldü."
Zordu.Olabildiğince üstten anlatmaya çalışıyordum.
Kola'yı kucağından kaldırıp uyuması için kenara koymuştu.Bana bakmıyordu.
"Bana her şeyi beynimdeki tüm nöronları harekete geçirmek için izletmiş.Odadan götürülürken annemin kanları baktığımız camı boyamıştı.Sonradan öğrendiğime göre beni kurtarmak için denek olmayı kabul etmişler."
Omuzları titriyordu.Sıktığı ellerinin üstüne düşen birkaç damla gördüm.Hayır-
"Baekhyun"
Koluyla gözlerini kapatarak diğer eliyle sıktığı gömleğini daha da kırıştırdı.
"Baek.Bana bak."
"Ya-pamam."
Hayır.Buna katlanamıyorum.
"Bana bak."
Kolunu indirip başını yukarı kaldırdı.Kaşları çaresizlikle çatılmış, gözleri kızarmıştı.Ağlamasını istemiyorum.
"Ö-özür dilerim."
İşte.Gözlerini kapatıp başını eğmişti.
"Her şey için.Öy-le bir adamın oğlu -hıc- olarak.Sana acı çektiren.A-aileni elinden alan.Sevdiklerini öldüren.Burada durmayı, sana bakmayı hak etmiyorum.Özür dilerim.Özür dilerim..."
Benden uzaklaşırken hıçkırıyordu.Derin bir nefes aldım.Onunla ilgili her şeyi başından beri düşünüyordum.Uzun süredir reddettiğim şeyler vardı.Ona baktığımda gözlerinde anlamlandıramadığım...

"Buraya gel."
Kolundan tutup onu üstüme çektim.Ne kadar kendisi söylese de fark etmediği bir gerçek vardı.Çenesinden tutup gözlerine baktım.Acı çekiyordu.
"Baekhyun.Özür dileme."
"Hayır, ben-"
"Sen... Baekhyun'sun.Özür dileme."
"Chanyeol..."
"Ahh bücür cidden derdin ne senin? Anlatmamı istemiştin, yoksa dinlemeyecek misin?"
Yutkunarak başını salladı.Derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdım.Ellerimi çekmeden onu kendime yasladım.Onun suçu olmadığını, ona kızmadığımı anlamalıydı.
"Sonra... Beni bir ameliyathaneye götürüp sedyeye bağladılar.Üzerimdeki far ışıklarının içimden geçtiğini hissediyordum.Ahh...Biraz acı çektim tabii."
Hatırlayınca hala ürperiyordum.Tek düşünebildiğim annemdi.Işınlar içime işlerken attığım çığlıkların kulaklarımı kanattığını hatırlıyorum.
Duraklamamdan anlamış olacak ki kollarını bana sarıp başını göğsüme yaslamıştı.Bu haliyle küçük bir çocuğa benziyordu.
"Hey, gerçekten o kadar acımadı."
"Sana inanmıyorum."
"Bana bak bücür, karşındakinin kim olduğunu hatırla istersen."
"Ben bücür değilim."
Gülümsedim.
"Seni böyle çağırmayı seviyorum."
"Ne?"
"Kızgın halini seviyorum."
Başını kaldırıp henüz kurumuş gözlerle bana baktı.Zaten yakındık.Ne diyorum...
"Nerede kalmıştık?"
Başını tekrar göğsüme yaslayıp devam ettim.Şimdi olmaz.
"Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre buna devam ettiler.Ama... Bir ara bağrışmalar duydum.Deneyin istedikleri gibi gitmediğini, diğer deneklerin öldüğüklerini söylüyorlardı.Birden tüm dünya karanlığa gömüldü.Uyandığımda ise hareket edemiyordum.Etrafa baktığımı hatırlıyorum.Ben... Artık eskisi gibi göremiyordum.İnsanların etrafında çeşitli renkler oluşmaya başlamıştı.Bir nevi auraya benziyorlardı.Daha sonra onu gördüm.Bana yaklaşıp gözlerime baktı.Mutsuz görünüyordu."Başarısız." dediğini hatırlıyorum.O sırada etrafında oluşan kırmızı ve siyah renkler birbirine karışıyordu.Uzaklaşırken sadece onu öldürmek için yaşamam gerektiğini düşündüm.Babamın, annemin intikamını almalıydım.İçimdeki öfkeye anlam veremiyordum.O zaman aslında hareketsiz olmadığımı, sarsıldığımı fark ettim.Nöbet geçiriyordum.Onun boynuna atılıp oracıkta hayatına son vermek... Sonra gözlerim tekrar karardı.
Karanlık bir sokakta gözlerimi açtığımda kollarımı hareket ettirebiliyordum.Ama...Bana doğru gelen yaratıktan kaçmak için ihtiyacım olanı kullanamıyordum.Üstüme atladı.Kıyafetlerimi parçalarken yapabileceğim bir şey yoktu.Küçüktü... Siyah bir kedi.Benim Kola'm.Sonra durdu.Ben sırtımı bir taşa yaslamış tamamen hareket edemezken mavi pençeleriyle yırttığı vücudum kanıyordu.Bağırmaya başladı.Beni tanımıştı.Geç olsa da tanımıştı.Güçsüz kalana kadar bağırdı.Benim gibi bir deneyde kullanılmış olmalıydı.O zaman, renklerin canlıların ruhlarını yansıttığını anlamıştım.Tüylerinin rengini değiştiren de bunun ortaya çıkmasıydı."
Tek kelime etmeden beni dinlemişti.
"Çok canın yanmış olmalı."
Gülümseyip saçlarını okşadım.
"Evet, ama şimdi güçlüyüm."
"Chanyeol."
Kahve gözleriyle bana baktı.
"Bunu yanlış anlamayacaksın tamam mı?"
"Hm, neyi?"
Doğrulurken yuktunmuştu.Ellerini başımın kenarlarına koyarken gözlerim şaşkınlıkla açıldı.Bana doğru yaklaşırken korkuyla ona baktım.Ne kadar izlesem de ne düşündüğünü anlamıyorum.Dudakları alnıma değerken ellerim onunkilerin üstündeydi.
"Bundan sonra hiç gitmeyeceğim."
"Ne?"
Geri çekilirken gözlerini benden kaçırdı.
"S-sen istemiştin."

*(Bkz: "Sen yanlış zamanlara denk geliyorsun."
"Öyleyse ne zaman gelebilirim?"
"Hiç gitmeyebilirsin" ) *

Gülümsedim.Neye bulaştığının farkında değilsin.Onu kucağıma alıp yürümeye başladım.
"Hey! Ne yapıyorsun?!"
"Yarım kalmış bir uykum var.Ve..."
Ona doğru eğildim.
"Sana ihtiyacım var."
Kulaklarına kadar kızarırken gözlerini şaşkınca açmıştı.
"Yastığım olmadan uyuyamıyorum."
O kaşlarını çatarken kahkaha attım.
İçimde ilginç bir his vardı.Sanki rahatlamış gibi...Eyvah.Gerçekten o olmadan uyuyamayacağım galiba.

*Arkadaşlar ben mi iyi değilim, insan kendi yazdığı karaktere "Allahım çok sevimli~" der mi?*

Su [Baekyeol]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin