"Madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün;
sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
aşk mı kaderi kovalar, kader mi aşkı
daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi..."
Kiseki perdenin kapanmasıyla derin bir nefes aldı.Diğer oyuncular birbirlerini tebrik ederlerken onları sadece başıyla selamlamakla yetindi.Sahne arkasındaki büyük koltuğa yatıp gözlerini kapattı.Burası ona aitti.Bazen geceyi burada geçirir, bazen sahnede oturup boş koltukları izler bazense en sevdiği oyun olan Hamlet'ten replikleri büyük salona dönüp okurdu.Oynadığı karakterleri genellikle sever, benimserdi çünkü onlar kararlı ve asildiler.Kiseki için insanların ifadeleri taklit edilemez bir biçimde değerliydi.Bu yüzden eğer rollerine bürünüyorsa her zaman elinden geleni yapardı çünkü kendisinde olmayan şeylere sahiptiler.Neşeyle gülmeleri, üzülüp ağlamaları, kızmaları, öfkelenmeleri... Nasıl oluştuklarını çok iyi bilir ve taklit ederdi.Ama kendisine gelince... Onu tanıyan herkesin tanımlaması gerektiğinde ilk söyleyeceği cümle; Soğuk olurdu.Hissettiği duyguları çok nadir olarak yüzüne yansıtırdı.Doğru bir şekilde hissetmiyor gibiydi.Hayatı çok daha önce bitmiş bir babası vardı.Sürekli içki ve kumar arasında mekik dokur, memnun olmadığı durumlarda yıkar dökerdi yine de severdi Kise onu.Kendisine hiç el kaldırmazdı, hatta bir keresinde, alkollü olduğunda evden kaçarak saklanmasını söylemişti.Sokaklarda geçen uzun gecelerden birinde tanışmıştı tiyatroyla.
İnsanlar umutsuzdu.Öleceklerini biliyorlardı.O salona gelen herkesin dertleri vardı, bu yüzden onların ayatlarını oyun boyunca bir kere bile hatırlatmayacak kadar iyi oynardı.
Kendi hayatı ise biraz daha karışıktı.Gece evine dönerken duyduğu seslerin Chanyeol ve Kai'ye ait olduğunu, onları bir süre izledikten sonra aralarına katılmasıyla öğrendiği bir şeydi.Annesi, o çok küçükken ölmüş akrabalarının değer vermediği bir sarhoşun oğluydu.Babasından başka kurtarmak istediği bir şey yoktu.Sadece... Sadece hayatını bir amaca bağlamak istemişti.Bir anlamı olsun istemişti.İnsanları kurtarmak...
Her kurtardığı insanın Onun gibi hissettirip hissettirmediğini hatırlamaya çalıştı.
İçinde bir şeyleri değiştiren garip bir his.Ondan duyduğu çekingen bir "Teşekkür ederim." Nasıl bir etki yaratabilirdi ki?
Gözleri kapalı başını salladı.Yanılmış mıydı?....
"Bir kere daha."
Kai bir kere daha derin bir nefes aldı.Çok daha iyi hissediyordu.
"Nasıl?"
Kyungsoo endişeyle bakmıştı ona.Baekhyun gülümsedi.
"Atlatıyor.Beklediğimden bile iyi."
Vay canına.
Baekhyun Kyungsoo'nun gülümsemesine bakarken bunu düşünmeden edememişti.Öylesine sıcak ve sevgi doluydu ki.
Nedense aralarında en sıcak kanlı olanı Kai gelmişti ama Kyungsoo'nun kişiliği daha önce pek karşılaşmadığı cinstendi.Sevgisini belli etmeyen biri olduğu bu gülümsemeden anlaşılabilirdi.
Gözleri görmek istediği kişiyi ararken kendini sormaktan alıkoyamadı.
"Chanyeol nerede?"
Bu Kai'yi gülümsetmişti.
"Sizin 'Şeytan' ile yarım kalmış bir işi olduğunu söyledi."
"Şeytan'la mı? Tamam.O halletsin işlerini, ben gidiyorum."
Neden kendisini dinlemiyordu ki? Onu seviyor muydu yoksa? Artık umurunda değildi.'Bırakalım yansın'dı.
Ne zaman ezberlediğini bilmediği geçitlerden geçerken kaşları çatılmıştı bile.Chanyeol anahtarları sepete fırlatıp yorgunlukla ayakkabılarını çıkardı.Doğruca banyoya gidip üstüne sinen kadın parfümünden kurtulmak için kısa bir duş aldı.İyi bir uykuya ihtiyacı vardı.Giyinirken yatak odasında bir ses duymasıyla kalp atışları hızlanmıştı.Evde kim vardı?
Havluyu çıplak omuzlarına atıp eline aldığı silahla yavaşça odasının kapısı açtığında yüzüne çalınan gülümsemeyle silahı sessizce masanın üstüne bırakıp yatağında uyuyan kişinin yüzüne bakmak için yanına çömeldi.
Gerçekten kirpikleri bu kadar uzun muydu? Dağılan saçlarının bir kısmı gözlerini örtüyor ve onları saklıyordu.Gözlerini daha iyi görebilme isteğiyle saçlarını geriye atmıştı.Elini karşısındakinin saçlarından çekemeden gözlerinin titreyerek aralandığını gördü.
"Chanyeol."
"Hm?"
"Ne zaman geldin sen?"
"Biraz önce."
Gülümsemesi yüzünde yayılırken parmaklarının arasındaki saçları karıştırdı.
"Burası benim yatağım bücür."
Karşısındaki sinirle kaşlarını çatarak ona arkasını döndü.
"Kalkmayacağım."
"Yatmak istiyorum."
"Beni ilgilendirmez.Sen git başka yerlerde yat."
Chanyeol kısa bir kahkaha atıp yatağın diğer tarafını dolaşarak diğerinin yüzüne baktı.Neden o kadınla konuşmasına bu kadar kızıyordu ki?Baekhyun yanındaki hareketlilikle gözlerini açtı.Şimdi karşısında nemli saçları ve gülümseyen dudaklarıyla Chanyeol vardı.
"Ne yapıyorsun?"
"Uykum var.Onunla ne yaptığımı bilmek ister misin?"
"Merak etmiyorum."
"Geçen gece neler olduğunu, bir daha görüşüp görüşemeyeceğimizi sordu.Ben de..."
Baekhyun karşısındakinin ona yaklaşmasıyla nefesini tutmuştu.
"Bugün uyumama yardım edersen gerisini anlatırım."
"N-ne yapacağım?"
"Gitmeyeceksin."
Onu belinden kavrayıp göğsüne yaslarken Baekhyun'un gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.Chanyeol diğerinin iştah açıcı saçlarını koklayarak derin bir nefes aldı.
"Imm.Bu benim şampuanım."
"Evimde kameralar var."
Baekhyun'un kendi gibi kokması onu neden mutlu etmişti bilmiyordu.Hayatına birden dahil olan, hakkında çok az şey bildiği bu genç evinde olduğu için neden mutluydu? Onun kollarında, kokusu üstündeyken kabus görmeyeceğinden emindi.Yumuşak saçlarını parmaklarıyla süslerken cevaplamak için bekleyeceği soruları önemsemedi ve uzun süredir tattığı en rahat uyku olacağını bilerek gözlerini kapattı.* Böyle geç geldiği için üzgünüm ama biliyorsunuz işte sınav var. Sadece otobüste yazabiliyorum. :(
Neyse umarım iyisinizdir.Kendinize iyi bakın.Mutlu olmak için çok fazla neden var, sadece birini görmeniz yeterli.Bulamıyorsanız yanlış yere bakıyor olabilirsiniz.Hepiniz için, umarım kolay bulunan yerlere saklanmışlardır. :) *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Su [Baekyeol]
FanfictionTür:Bilim kurgu.Aksiyon.Romantik Önemli bir not:Zamanınız yoksa başlamamanızda fayda var. Dünya bencilce davrandı. Şimdi bunun cezasını geleceğin insanları çekiyor. Baekhyun...Genç bir bilim adamı Dünyayı kurtaracak formülü bulabilecek mi? Chanyeol...