Bölüm 32

1.5K 159 79
                                    

Hiç olmayan bir şeyin hayalini kurdunuz mu? Ya da bilmediğiniz bir şeyin? Umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu bu yüzden?

Hiç sevdiğinizin gözlerine bakarak ölmeyi hayal ettiniz mi? Hangisi daha acı verici olurdu diye düşündünüz mü?

Acı tüm bedeninizi kaplıyor.Nefesleriniz düzensiz hale geliyor.Sarsılıyorsunuz.Etrafa bakıp kendinize gelmeye çalışıyorsunuz.Sonra onu görüyorsunuz.Ağlıyor mu? Yüzünde öyle çaresiz bir ifade var ki.Ona bunu yaşatan siz misiniz? Bunun için kendinize lanet ediyorsunuz.Onun hayatına girip ona acı vermekten başka bir şey yapamadığınız için.Özür dilemek istiyorsunuz belki.Belki sizi unutmasını diliyorsunuz.Bir kaç şey daha söyleseydiniz... Ama ciğerleriniz işlevini kaybediyor.Vücudunuz size ihanet ediyor.Onu böyle görmek istemezdiniz.Sesi kulaklarınızı doldururken kollarına düştüğünüzü hissediyorsunuz.Yok olmak daha iyi olmaz mıydı?

Belki de yaşayan taraf siz olurdunuz.Nefes alan ve alacak olan.Ölüyor olan size bakıyor.Gözlerini sessizce kısmış.Acıyor belli ki.Çok yorgun olduğu için mi konuşamıyor? Belki daha çok çalışmış olsaydınız kurtulacak olan kişi şuan kollarınızda can çekişiyor.Son anlarında yanında olmanın böyle çok acı verebileceğini tahmin etmemişsinizdir belki.Evet acıtıyor.Bağırıyorsunuz.Yapabileceğiniz hiç bir şey yok.Neden bu kadar çaresizsiniz ki? Bu sizin suçunuz.Bunu düşünmek nefes alamayacak gibi hissettiriyor.Ama maalesef yaşamaya devam ediyorsunuz.Çünkü ölen o.Siz yaşayan tarafsınız.Tüm ölenler adına yaşamak zorunda olan.Tüm acıyı üstlenmek zorunda olan.Ağlamak çare değil ama başka bir şey düşünebilecek gibi değilsiniz.Kimse duymuyor.Kimseyi önemsemiyorsunuz zaten.Gözlerini kapatıyor.Susuyorsunuz.Bir kere daha nefes aldığını duymak istiyorsunuz.Ama almıyor.Alamıyor...

Chanyeol kendine gelmeye çalışarak Baekhyun'a odaklandı.Shiroi'yle konuştukları her ne ise gözleri ışıldıyordu.Solgun teni onu gün geçtikçe daha sağlıksız gösteriyordu.Uzun süredir çalıştıkları için zayıflamış, günlerdir uyku girmemiş gözleri kararmıştı.Ona sürekli daha iyi yemesini söylüyordu ama... Kendisi de çok iyi sayılmazdı.Çoğu zaman kendinde güç bulamıyor, Baekhyun'a farkettirmemeye çalıştığı titreyen ellerini kullanmamaya çalışıyordu.

"Efendim?"
Arayan Kai'ydi.

"Baekhyun'u mu?"
...
"Tamam.Yarım saate oradayım."

Dikkatle koltuktan kalkıp onların yanına gitti.Baekhyun'nun boynuna dudaklarını bastırıp ondan bir gülümseme aldı.
"Nasıl gidiyor?"
"Galiba..."
Baekhyun heyecanla ona döndü.
"Çok küçük bir ihtimal de olsa...Bir fikrim var."
Gülümsedi Chanyeol.Diğerinin yüzündeki kızarıklığın sebebi olduğunu bilerek.

"Kai çağırdı.Ben geri geldiğimde çözümü bulmuş olun."
"Emredersiniz."

Gülmüştü.Son günlerdeki nadir gülümsemelerindendi.Bir umut kırıntısı bile onu bu denli mutlu edebiliyordu işte.

Saçlarının kokusunu içine çekerken gözlerini kapattı.Kai onu endişelendirmişti.Ona Kalyani'den bahsetmişti.Byun... Baekhyun'u tanımıyor olabilirdi ama... Kadının çok şey bildiğine emindi ve sonunda konuşmaya başlamıştı.

Chanyeol gittikten sonra Baekhyun tüylerini ürperten bir telefon çağrısı aldı annesinden.Şöyle diyordu;
"Baban seni çağırıyormuş oğlum.Neden açmıyorsun telefonlarını? Bak ben şimdi laboratuvardayım, sen de gel barışın nasıl olur? Kırma beni.Eğer gelirsen süpriz yapıp projeden de bahsedecekmiş hem bana."

Annesinin neşeli gelen sesiyle kanı donmuştu Baekhyun'un.Korkuyla çıktı evden.Öğrendiğinde yaşayacağı şoku hayal edemiyordu.Tek düşünebildiği engel olmak istediğiydi.

.......

"Adım Chanyeol.Byun Baekhyun'un arkadaşıyım."

Kadın başını olumsuz anlamda sallarken maskesini yüzüne tutmuştu.
"Oğlu de-ğil.Kendisi."

Su [Baekyeol]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin