Bölüm 30

1.3K 162 30
                                    

Ne okuyorsun?
Bakabilir miyim?
Sadece biraz.
Ama merak ediyorum.
Niye mi?
Ediyorum işte!

Shiroi koltukta oturan Kise'yi aralık kapıdan izlerken konuşmaya nasıl girebileceğini düşünüyordu.İşin kötüsü en iyi olasılıkta bile Kise'nin onu terslediği ihtimaliyle yüzleşiyordu.Aklı sürekli geçen geceye kayıyordu.Yine de böyle giderse yanına bile yaklaşamayacaktı.
Bu da neydi hem? Utanmak mı?! Bu, o değildi.

Yüzüne bir gülümseme yerleştirip neşeli görünmeye çalışarak yürüyüp yanına oturdu.Sonunda hiçbir şey söylememeye karar vermişti.Bunu nasıl açıklasa bilmiyordu ama... Sadece onun yanında olmak istiyordu, canını sıkmak değil.

Kiseki başını çevirip ona bakmamıştı bile.Gülümsedi Shiroi, konsantrasyonu çok iyi olmalıydı.Eğilip kıvırmış olduğu kitabın kapağını okumaya çalıştı.

The Tempest... Shakespeare'ı seviyor olmalı.

Gözleri şaşkınca açılırken sessizce güldü.Onun hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordu.

Yanına biraz yaklaşıp onun önüne geçmeyecek şekilde ne okuduğuna baktı.
Kise geri çekilirken görememiş olmanın verdiği üzüntüyle biraz daha yaklaştı.O bir daha kenara gidince sinirle kaşlarını çatıp ona bakmaya başladı.Sonunda karşısındaki de onun bakışlarından rahatsız olmuş olacak ki başını kaldırıp bakışlarına cevap verdi.

Shiroi hafifçe dolmuş gözlerle ve büzülmüş dudaklarla ona bakıyordu.Tek istediği onunla biraz daha yakın olmalarıydı.Onun ilgilendiği şeyle ilgilenirse belki kendisini sevebilir diye düşünmüştü.Neden bu kadar soğuk olmak zorundaydı ki?

Kiseki karşısındaki dokunulsa ağlayacak olan yüzü izledi.Büzüldüğü için kızarmış dudaklarını, kararla ona bakan sinirli gözlerini, kaşlarının üstüne düşen beyaz saçlarını...

Yavaşça elindeki kitabı kapattı, ona doğru uzanıp küçük dudaklarına bir öpücük verdi.

Geri çekilip vereceği tepkiyi aklına kaydetmek istercesine izlemeye başladı.
Biraz önce sinirle çatılmış kaşlar şaşkınlıkla kalkmıştı şimdi.Yüzü kızarıp dudakları hafifçe aralanırken gözlerini kırpıştırdı.

Büyüleyici.

Normalde bunun anlatmak istediği şey için ona yetmesi gerekiyordu.Shiroi ondan uzaklaşırken istediği şeye ulaşmıştı da aslında.

Ama...Kendisine yetmemişti.Daha fazla istiyordu.Karşısındakinin kolundan tutup onu kendine çekerken diğer elini çenesine koydu.Beyaz teni kırmızıya bulanırken dudaklarını onunkilerle buluşturdu.Onu derince öperken yavaşça koltuğa yatırıp üstüne çıktı.

Geri çekilirken aralarında oldukça az mesafe bırakıp vereceği tepkiyi izlemek için durdu.

Shiroi zaten dolmuş gözlerindeki gözyaşlarına izin verirken tek elinin tersiyle dudaklarını örtmüştü.Diğer elini de gözlerini kapatmak için kullanmıştı.

"B-bunu neden yapıyorsun?" Gözyaşları içinde sordu.
"Dalga mı geçiyorsun benimle?! Bir ucube gibi görünebilirim ama benimde bir kalbim var! Sana sevmiyorsan söyle demiştim.O zaman söylemeliydin! Neden... O akşamki şaka için mi yapıyorsun? İntikamını almıştın zaten.Özür dilerim tamam mı?! Bir daha yanına gelip rahatsız etmeyeceğim seni.Bu yüzden... Bu yüzden benimle oynamayı bırak.Böyle şakalar yapma..."

Kiseki onun bileklerinden tutarak çekip yüzünü açtı.Dudakarına yönelip bir kez daha öptü.

Altındakinin ağlaması daha da şiddetlenmişti böylece.
"Yeter dedim.Lütfen.Ben-"

"Şaka değildi."

Shiroi gözlerini kırpıştırıp ona baktı.Doğru muydu?

"N-ne?"

Kiseki gülümseyerek bu masum ifadeye baktı.Fazla güzeldi.
"Beni duydun."

Shi dudağını dişleyip ona bakarken Kise'nin gözleri odağını yitirmişti.
"Bir de...Gerilince dudağını ısırma alışkanlığından vazgeçmelisin."

Onun söylediğini anında uygularken yüzündeki kızarıklık giderek artıyordu.
"Neden?"
"Dayanması zorlaşıyor."
"Neye?"

O anda çalan telefonuyla dikkati dağılırken içinin acıdığını hissetti.
Kiseki gülümserken tek eliyle onun uzun gömleğini beline kadar sıyırıp cebinden telefonunu çıkarttı.Ana ekranda Baekhyun yazısını görüp telefonu açtı.Telefonu onun kulağına koyarken elinden bırakmamıştı.Shiroi biraz önce belinde gezinen elin şimdi saçlarına değiyor olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışarak boğazını temizledi.

"Evet?"
"Hayır, iyiyim."
"Gerçekten."
"Peki."
"Tamam, birazdan oradayım."

Telefon kapanınca Kise alıp geri çekilmişti.
"Kalkmıyor musun?"
"T-tabii."
Shiroi doğrulup onu izlemeye başladı.Kiseki dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalışırken çenesiyle kapıyı gösterdi.
"Gidecektin?"
"Evet.Demin-"
"Baekhyun bekliyor."
"Doğru..."
Ayağa kalkıp kırgınca yürümeye başlamıştı.

"Shiroi."
Hızla arkasına dönüp ona bakarken karşındakinin ona uzattığı eli farketti.

"Telefonun."
"Ah...Evet."

Telefonunu ondan alıp arkasına bile bakmadan odadan çıktı.Yine de belki...

"Kiseki!"
Başını kapıdan uzatıp ona baktı.
"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

Kise gülümseyerek elindeki kitabı gösterdi.
"Okumak istersen sana verebilirim."
Diğerinin yüzü düşerken o, onun ne kadar sevimli olduğunu düşüyordu.

"Ve..."

Umutla ona bakan gözleri geri çevirmedi.

"Ucube gibi görünmüyorsun.Daha çok... Güzel diyelim."
"Hey! Yakışıklı diyeceksin!"
Kiseki bu tepkisine kahkaha atıp başını yana eğerek gözlerini kıstı.
"Üzgünüm.Çok güzelsin."

"Ch!... Geri geldiğimde sana göstereceğim güzellik nasılmış! Ayrıca! O cümleni de tamamlayacaksın.Kaçabileceğini sanma!"

Hızla dışarı çıkarken kalp atışlarından başka hiçbir şey duyamıyordu.

Demin yaşadıkları gerçek miydi? Elini dudaklarına getirip yavaşça dokundu.

"Güzelmiş! Sensin güzel!"

Gülümsemesine engel olamayarak üssün çıkışına doğru koşmaya başladı.Onu hemen tekrar görmek istiyordu.Baekhyun'un söyleyeceği şeyin olabildiğince kısa olmasını diledi.

Kiseki ise elindeki kitabı kapatıp güldü.Başını sallayıp koltuğa yaslandı.Elinin tersini alnına koyarak kalp atışlarını dinledi.

Gülmek çok güzeldi.Mutlu olmak çok güzeldi.Heyecanlanmak çok güzeldi ve aşık olmak... İnanılmazdı.

*Arkadaşlar dilekolay 30. Bölümdeyiz.Durup durup şaşırıyorum iyi dayandınız.:D Bu arada Ramazan bayramınız mübarek olsun.(Bölüm atmayacağım o gün sonuçta.)Umarım iyi bir ay olmuştur sizin için.E Ramazan da bittiğine göre smutlu bölümlere başlayabilirz değil mi? (şaka yapıyorum sakin olun. :) )*

Su [Baekyeol]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin