"Jack! Tanrı aşkına."
"Ne oldu?"
"Bozuk paralarını etrafa bırakıp durma. Çocuklar yutacak diye aklım çıkıyor."
"Özür dilerim bebeğim. Hadi sen biraz daha uyu."
Dokuz aylık hamile karnımı gösterdim ve "Sanki bu hâlde uyumak kolay," diye sızlandım.
Uyandığımda bir süre çevredeki sesleri dinledim. Herkes işine, okuluna gitmiş gibi duruyordu ve huzurlu bir sessizlik vardı. Dirseklerimin üzerine doğruldum ama patlamaya hazır karnım kalkmama izin vermedi. Soluğumu verdim ve tekrar hamle yaptım. Üçüncü denememde yataktan kalkabilmiştim. Günlük hayatta çok basit gibi duran ve çoğu zaman farkına varmadığımız hareketler için şimdi bir sporcu gibi efor sarf etmem gerekiyordu. Her şeye rağmen pişman değildim.
Banyodaki küçük molamdan sonra tekrar yatağıma oturdum ve düşünmeye başladım.
"Sayın Yolcularımız, Türk Hava Yolları TK1552 sefer sayılı Boeing 730 tipi uçağımızla 15 saatlik gerçekleştirmiş olduğumuz yolculuğumuzun sonuna gelmiş bulunmaktayız. 25 dakika içinde Virginia Eyaleti Highlands Havalimanı'na inmiş olacağız. Sıcaklık 18 derece ve güneşli bir gün. Kemerlerinizi bağlayınız ve iniş süresi boyunca yerlerinizden ayrılmayınız. Pilotunuz Fikret Aslan ve ben yardımcı pilotunuz İlkay Işık size hayırlı günler dileriz. Bir sonraki Türk Hava Yolları seferlerinde görüşmek ümidiyle esen kalın."
Bu anonsu daha dün gibi hatırlıyorum. Sanki üstünden yıllar geçmiş gibiydi. Amerika topraklarına ayak basmadan önce uçak içinde kalan son memleket havasını ciğerlerime çekmiştim. Ailemden, Giray'dan kilometrelerce uzak, bir başıma yabancı bir ülkedeydim. Uçaktan inip ayaklarım zemine bastığında ise içimden bir cümle geçmişti. O zamanlar bunu sıkça tekrar edeceğimi bilmiyordum.
Benim burada ne işim var?
Ajan Merlin, özel bir görev için eyalet dışında olacağı için beni karşılayamamıştı ama adım adım neler yapmam gerektiğini açıklayan uzun bir mail atmıştı. Bana verdiği komutları takip ederek Quantico isimli küçük kasabaya ulaşmıştım. Biraz mide bulantısı, daha çok uyku isteği ve az biraz endişe ile uzun yolculuğumu tamamlamış, Giray'ı geride bırakarak çocuğumla kendime yeni bir hayatın temellerini daha o gün atmıştım.
FBI kursunun başlamasına bir ay vardı. O yüzden Ajan Merlin benim için küçük bir stüdyo daire tutmuştu ama sonrasında anlaşıp bunu pansiyona çevirmiştik. Çünkü biletimi, günlük masraflarımı Emniyet Müdürlüğü karşılıyor olsa da doğumu Amerika'da yapacağım için paraya ihtiyacım vardı ve ben Türk Lirası ile maaş alıyor olsam da dolarla harcama yapıyor ve kur farkından dolayı zorlanacağımı düşünüyordum.
Amerika'ya geldiğim ilk günler çok sessizdim. Az çok İngilizce konuşabiliyor olmama rağmen pansiyondaki küçük odamdan çıkmaya çekiniyor ve insanlarla muhabbete girmek istemiyordum. Adam akıllı bir market alışverişini bile üç gün sonra yapabilmiştim. Ve eski hırslı günlerimi anımsayıp tüm gün İngilizce çalışsam da kursa yazılmam gerektiğini biliyordum. Sınırlı kelime haznem yüzünden bir talih kuşu olarak gördüğüm FBI kursunun tek bir kelimesini bile kaçırmak istemiyordum.
Daha o günlerde kendime takip edilemeyen kullan-at tuşlu bir telefon almıştım. Eski hattımı iptal edip tüm sosyal medya hesaplarımı kapatmıştım. Dengesizliği ile beni yoran Giray'ın bir gün beni arayıp sormasından "Özledim," demesinden korkuyordum. Bana "Geri dön," demişti ama "Benim burada ne işim var?" desem de şimdilik dönmeyi düşünmüyordum.
Quantico kasabası Washington'a bir saatlik uzaklıkta çok küçük bir yerleşim yeriydi. Yaklaşık 480 kişilik bir nüfusa sahipti. Ama burayı değerli yapan şey 547 dönüm içerisine yerleşmiş olan FBI Akademisi'ydi. Daha sonraları bu küçük kasabanın eğitim için kurulmuş sahte bir kasaba olduğunu öğrenecektim. Ajan Merlin, Amerika'ya gelişimden yaklaşık iki hafta sonra yanıma uğramış ve bana göstermek için bu koca kampüse getirmişti. Üç ayrı kapıda durdurulduktan sonra anca içeriye girebilmiştik. O sırada hayran hayran olarak bakıp iç geçirdiğim İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasını ne kadar özlediğimi anlamıştım. Belki içindeki tek bir memuruyla birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayata Dönüş #Aşk-ı Polisiye V#
Mystery / ThrillerSERİ TAMAMLANDI. Hiçbir şey ortada apaçık duran gerçek kadar yanıltıcı değildir. İmkânsız olamayacak kadar gerçek, mümkün olabilecek kadar olası bir cinayeti çözmeye hazır mısınız?