Sabah uyandığımda ilk iş telefonumu kontrol ettim. Aycan'ı rahatsız eder korkusu ile sessizdeydi ve Giray üç kez aramıştı. Görseydim çağrısına cevap verir miydim, cevap versem ne derdim bilmiyorum.
Mutfaktan tabak ve kaşık sesleri geliyordu. Bu sesi bile özlemiştim. Aycan'ı kucağıma aldım ve Elif'le kızı Duru'nun yanına geçtim. Duru mama sandalyesinde gülücükler atıyordu.
"Günaydın bebek kardeşim," dedi. Gülümsedim. Aycan da yerinde duramıyordu. Zaten sabahları daha bir tatlı oluyordu.
"Allah'ım şu güzelliğe bak ya. Bir şey diyeceğim Canfeza. Bu kız senden de güzel olacak."
"Bahtı güzel olsun," dedim.
"Boyu da uzun sanki. Kaç santim?
"Aaa 56 cm doğdu ama şu an kaçtır bilmiyorum."
"Kontrollere götürmüyor musun?" Elif duraksadığımı görünce "Aşılarının yapılması gerekiyor," diye fısıldadı. Aklıma hiç gelmemişti. Bir ikamet adresim, bağlı bulunduğum bir sağlık ocağı bile yoktu. Hastaneye götürsem yaparlar mı acaba? Zihnimin bir köşesine bu durumu halledeceğime dair not ekledim.
Elif, Aycan'ı kucakladı ve "Yıkan gel. Hadi!" dedi. Hızlı hızlı kahvaltı yaptım. Aycan'ı bakıcısına bırakacak, yedek üniformamı giymek için polisevine gidecektim. Ve Elif'in beni sorgulamasından korkuyordum.
Beklediğim gerçekleşti ve bir anda "Ne yaptı?" diye sordu.
"Yanına taşınmamı istiyor."
"Bu, iyi bir şey değil mi? Neden üzgünsün?"
"Evlilik teklifi bekliyordum."
Elif, Aycan'ın ağzına süzme peynir sürdü ve uzanıp benim elimi tuttu. Aycan yalanıp duruyordu. Hoşuna gitmişti.
"İşleri o kadar karıştırdınız ki ne diyeceğimi bilemiyorum. Aycan'dan bahsetmeyecek misin?"
"Sürekli ne yapmam gerektiğini söylüyorsun. Nasıl yapmam gerektiğini de söylesene."
"Ne demek bu?"
"Nasıl yapacağım? Cümleye nasıl gireceğim? Hamileyim demek kolay. Hamile kaldım, doğurdum ve büyütüyorum demek çok zor."
İçimdeki bu sır, bedenimden çıkmayı bekleyen bir dışkı gibiydi. Ama ne kadar ıkınırsam ıkınayım onu vücut sistemimden atamıyordum. Çıkmasına izin veremiyordum.
"Ben demiştim demek istemiyorum ama hamileyken söyleseydin o zaman. Neyse olan oldu. Direk göster bence. Ver Aycan'ı kucağına bu senden de."
"Şok geçirecek."
"Şok geçirirse geçirsin. Atlatınca kabullenir. Size sahip çıkar."
"Onu tanımıyorsun Elif. Kabul ederse bu, zorunlu bir kabul ediş olacak. Feride'nin ona yaptığı ile aynı şey. Bebek yaptım yanımızda olmak zorundasın. Ömrü boyunca mutsuz olacak. Kendi kabuğuna çekilecek. Belki de kaçıp gidecek."
"Yine de denemek zorundasın. Kaybedecek bir şeyin yok. Kendine ve kızına yeni bir hayat kurmayı göze almıştın zaten. Kaçarsa kaçsın. Ona ihtiyacın yok."
Gitmek için ayaklanırken kaybedecek büyük bir şeyim olduğunu biliyordum. Onu kaybedecektim. Hem de sonsuza kadar.
"Tüm kitaplarda ve filmlerde mutluluk, evlenip çocuk yapma ile eş değer tutulmuştur."
"Öyle bir şey yok," diye itiraz ettim.
"Bunun doğru olduğunu biliyorsun. Harry Potter gibi fantastik bir eserin bile sonu böyle bağlanmıştır. Çünkü tüm yazarlar doğruyu söylüyor. Bir eş ve evlat bu dünyada cennetin kapılarını açan yegâne anahtardır. Onlarla bir arada yaşamak ise cennetin ta kendisidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayata Dönüş #Aşk-ı Polisiye V#
Mystery / ThrillerSERİ TAMAMLANDI. Hiçbir şey ortada apaçık duran gerçek kadar yanıltıcı değildir. İmkânsız olamayacak kadar gerçek, mümkün olabilecek kadar olası bir cinayeti çözmeye hazır mısınız?