12.Bölüm

835 469 6
                                    

Haftanın son gününe bütün işlerimi sıkıştırmış bir şekilde emniyete girdim. Toplantı odasında tostum, çayım hatta Giray bile beni beklemiyordu. Duruma şaşırarak ekip odasına doğru ilerledim. Bekir Komiser ve Defne hariç kimse yoktu.

"Hayırdır Defne?" dedim. Sabah sabah büyük boy puding paketini kaşıklıyordu.

"Kanlı kanlı cinayetler şekerim. Herkes işinin başında merak etme."

"Hamilelik nasıl gidiyor?"

"Hiç sorma. Bel ağrısından uyuyamıyorum. Hiçbir pozisyon beni rahatlatmıyor."

"Bacaklarının arasına bir yastık alıp yükün bir kısmını ona vermelisin. Bu pozisyon seni rahatlatır."

"Gerçekten mi?" dedi. Kafası karışmış gibiydi. Tam bana soru soracakken onu susturdum.

"Giray Komiser de mi yok?"

Defne bir sehpa olarak kullandığı şiş karnının üstüne puding paketini koydu ve beni dürtmek için hareketlendi. Bir yandan da sinsi sinsi gülüyordu.

"Sabahın altısında ihbar aldılar. Hâlâ sahadalar diye biliyorum."

Giray'ı görerek güne başlamak beni mutlu ediyordu. Aycan'ı bir başına bırakmanın ağırlığını onun aşkla bakan gözleri hafifletiyordu.

"Neden vedalaşmadan Amerika'ya gittin Can Kız? Seni öyle merak ettim ki. İnsan bir arar en azından hayattayım der."

"Çok ani oldu Defne ve görevlendirmeyi yıllık izindeyken aldım. O yüzden emniyete uğramaya fırsatım olmadı."

Artık yalan söyleyebildiğim için yüzüm kızarmamıştı. Defne'den kurtulup toplantı odasına geçtim. Seminerime katılabilecek sadece bir kişi vardı ve o da iptal edebilir miyim diye soruyordu. Tüm cinayet büro personelini konferans salonuna tıkıp bir çırpıda anlatıp kurtulsam olmuyordu sanki? Asaf Amir'in beni oyalamaya çalıştığını biliyordum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İstanbul'da geçim zorluğu ama Giray'ın güzelliği vardı. Taşrada ise tam tersi. Ve ben artık tayinimi istediğimden pek emin değildim.

Eğer bugünüm boş ise parmaksız cinayetinin yalan söyleyenlerini bertaraf etmek için güzel bir gün olabilirdi. Tüm gece manikür yaptığım ellerimi çıtlattım ve not defterimi önüme açtım. İşe İstanbul Teknik Üniversitesi ile başladım. Katil zanlımız nasıl bir öğrenciydi? Saldırgan davranışları var mıydı? Samimi olduğu bir öğrenci, hoca ya da destek verebilecek birileri olmuş muydu? Bölüm hocalarına sabit telefonlarından ulaşmaya çalışmak tamamen bir hata ve zaman kaybıydı. Sadece bir asistan telefona cevap vermiş ve notunu aldıktan sonra kapatmıştı. Zaten yıllar önce mezun olmuş öğrencilerini hatırlamaları oldukça zordu.

Aynı dönem mezun olmuş kişilere ulaşmaya çalıştım. Kimse Serdar Başeğmez'i hatırlamıyordu. Üzerinden yıllar geçmişti ve sınıfın mevcudu 120 kişiydi hatta alttan ders alanlarla birlikte bu sayı 150'lere ulaşıyordu. Belki öğrenci temsilcisi yardımcı olabilirdi. Hayır, ona nasıl ulaşabileceğimi bilmiyorlardı. Sosyal medyayı kullanmamı tavsiye ediyorlardı. Öğrenciyken evlenmişti belki bu özelliğini hatırlayabilirlerdi. Belki de evli olduğu için arkadaş ortamlarına çok dâhil olmamıştı. Bilemiyorlardı.

Beş kişiyle görüşmüş ve yaklaşık aynı cevapları almıştım. İki kişiyle daha görüştükten sonra öğrenci temsilcisinin numarasına ulaşabilmiştim sonunda. Ama cevaplar aynıydı. Tanımıyordu, hatırlamıyordu ve sönük bir karakter olmalıydı. Yine de benim için araştıracak, tanıyan var mı diye eski arkadaşlarına soracaktı. Durum böyleyken bir dost, sırdaş ya da suç ortağından bahsetmek mümkün değildi.

Hayata Dönüş #Aşk-ı Polisiye V#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin