19.Bölüm

804 472 24
                                    

Sorguya indim. Yanımda Başkomiser Mehmet Akif Andaç vardı. Bana kimden başlamak istediğimi sordu.

"En zayıf halkadan başlayalım. Kübra Acar'dan."

Kabarık dosyamla birlikte sorgu odasına girdik. Kadın zaten tedirginlikle kendini tüketmek üzereydi. Yanında baro avukatı vardı.

"Kübra Hanım, neden burada olduğunuzu bilmeye hakkınız var. Tahmin ettiğiniz üzere sabahın erken vaktinde boşandığınızı söylediğiniz eşinizle aynı yataktan alınıp gözaltına alındınız."

"Eşimle yani eski eşimle tekrar görüşmeye başladık. Bir süredir aramız iyi ama resmi bir şey yok henüz."

"Anlıyorum," dedim yalanına inanmış gibi ve dosyamı açtım. Önüne bir fotoğraf ittim. "Bu, eşinizin Cuma günü evinizin bulunduğu siteye girerken ki fotoğrafı."

"Müvekkilim zaten bir süredir görüştüklerini beyan etti."

Avukata sinsi bir gülüş sergiledim ve bu sefer önlerine bir köşesinden zımbalamış olduğum kâğıt yığınını koydum.

"Bunlar son sekiz yıldır siteye girip çıkan araçların kayıt listeleri. Eşinize ait olan Ford'un düzenli giriş çıkışlarını fosforlu kalemimle boyadım. İnceleyebilirsiniz. Ayrıca sitenin güvenlik görevlilerinin şahitlikleri de mevcut. Eminim koca sitede meraklı bir komşu da bulabiliriz. Hatta çocuklarınız bile bize yardımcı olabilir."

Söylediklerimin anlaşılması için süre tanıdım.

"Bakın Kübra Hanım, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 56. Maddesi gereğince babanızdan yetim aylığı almak için boşanmış rolü yaptığınız ortada. Siz dolandırıcılık suçundan yargılanacaksınız ama burada daha büyük suçlardan bahsediyoruz. Adam kaçırma, cinayete teşebbüs, cinayet gibi."

Ve sonunda kadın, titreyerek ağlamaya başladı.

"Hepsi kocam yüzünden. Ben istemedim. Hiç istemedim ama kocam evimiz ve arabamız olacak dedi. Üstelik babamın emekli maaşını da alabilecektim. Çocuklarım için sessiz kaldım. Rahat bir hayatları olsun istedim. Ne yaptıklarını bilmiyorum. Bana sadece boşanmamı ve artık Aytekin'in hayatta olmadığını söylememi en azından sesimi çıkartmamamı söylediler. Birini öldürdüklerini bilmiyordum. Dolandırıcılık yapıp ortadan kaybolmaya çalışıyor sandım. Yemin ederim."

Kübra Acar'ı tüm kederiyle birlikte bırakıp yandaki sorgu odasına geçtik. Kocası Gültekin Uslu'ya.

Kaşları çatıktı. Tedirginlikten ziyade kızgın ve öfkeliydi. Girer girmez bağırması da bunun kanıtıydı.

"Sabahtan beri buradayız ve hiçbir açıklama yapılmıyor. Niye buradayım?"

"Gültekin Bey, sakin olursanız açıklamamı yapayım. Aslında," dedim ve güldüm. "Başkomiserim ben Gültekin Uslu ile birkaç gün önce Turkuaz Kompresör'de tanıştım. Ama şimdi kendisi beni tanımamış gibi davranıyor."

Adamın yüzü beyazladı ve yanındaki baro avukatına baktı. Avukattan onu kurtaracak herhangi bir taktik gelmedi.

"Unutmuş olmalıyım. Hafızam çok iyi değildir."

"İnsan hafızası bazen yanıltıcı olabiliyor. O yüzden kanıta daha çok güvenirim. Mesela güvenlik kameralarına. Önyargıları yoktur. Birini kayırmaya ya da suçlamaya çalışmazlar. Ne gördüyseler direk aktarırlar. Aynı şey DNA testi için de geçerlidir. Tek ve net bir sonucu vardır. O yüzden emniyete girerken DNA'larınız alındı. Evet, çoğul konuştum. Gerçek Gültekin Uslu ile sahte Gültekin Uslu'nun. Neyse ki kardeşinizin DNA'sı daha önce sistemimizde mevcut da karşılaştırılması çok da zamanımızı almadı." Gözlerimi kırpıştırdım ve "Evet, Gerçek Gültekin Bey, karınız zaten her şeyi itiraf etti. Bana söylemek istediğiniz bir şey var mı?" dedim.

Hayata Dönüş #Aşk-ı Polisiye V#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin