Sanırım şimdiye kadar yaşanan en soğuk gecelerden biriydi.
Saatin kaç olduğundan emin değildim ancak dışarıda güneşin yerini aratmayan dolunay içeriyi aydınlatıyordu.
Her zaman en sağlam gibi görünen demir kenarlıklı büyük pencereler bile sallanıyordu rüzgarın şiddetinden ötürü. Civataların arasından giren ıslık sesleri de öylesine şiddetliydi ki insanın başını ağrıtıyordu sadece. Karla karışık yağmur bulutlardan düştüğü an yere inene kadar ince buz parçalarına dönüşerek sarayın duvarlarını acımasızca dövüyordu.
İçimde olmayan bir nedenden ötürü titreme girdi vücuduma. Ensemden bel oyuğuma kadar omurgamın titrediğini tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.
Yanımda dikilen bedene döndüm. Hafif loş ışık yüzünün yarısından çene kemiğine doğru ilerliyordu.
Derin bir nefes alarak tekrar önüme döndüm. İyi hissetmiyordum. Altıncı hissim içimi dövüyordu beni olası bir şey için uyarmaya çalışıyordu. Her an tetikte durmam gerektiğini bağırıyordu.
"..ve sen askeri olayları ihlal etmekten başka bir şey yapmıyorsun! Yarından itibaren Yoonhou, Baibpal, Sunha ve Zeihre'ye gideceksiniz! Komutan Min! Komuta başında olduğun ordu birliğini alıyorsun.." Bir bağırış daha yankılandı sadece masa, mum ve bir iki kitaplığın olduğu geniş odada. Parmaklarını karartı duran haritadaki bir kaç yeşil bölgenin üzerine bastırmıştı.
Kral masanın başındaki askerin yüzünde doğru bağırdığında ben bile yerimde küçülecektim. Ne olduğundan haberim yoktu. Herkes pür dikkat kralı dinliyor ve gerektiği yerlerde masadaki haritayı izliyorduk.
Kralın bağırdığı asker bir yüzbaşı konumundaydı. Muhtemelen masadakilerin de genel rütbeleri buydu. Onbaşı, yüzbaşı, yarbay ve bir iki rütbe daha. Jungkook ve Yoongi ise orduları kontrol etmek için bulunacak olan en üst kademeydi buradaki. Kral'dan sonra tabi. Ben ise en düşük rütbeli daha geçenlerde asker olmuştum. Burada bulunmamın nedeni ise tamamen prens olmamdı.
"Bu kaçıncı oldu farkındasınız değil mi? Kaç aydır yüzlerce asker kaybettik! Yüzlerce evin ocağına ateş düştü ancak hala başarılı olamıyoruz! Unutmayın ki biz şanlı Jeon sürüsünün varisleriyiz! Bu sarayı, bu ülkeyi her zaman dimdik tutmak bizim zorunluluğumuz! Ya ölürsünüz ya da başarırsınız! Şu durumunuzda güçsüzlüğe tahammülü kalan bir ülke değiliz! Herkes aklını başına toplasın artık!" Öyle öfkeyle konuşuyordu kral, karşımdaki kayınpederim değildi.
Gerçek bir kraldı.
Emrinde benimde olduğum bir kraldı."Kang! Yoonhou bölgesine üç bölük askerinle birlikte yarın sabah şafak sökerken gidiyorsunuz!.."
Kralın sandalyesinin tam çaprazında olan asker elini alnına getirdi hızlı bir hareketle. "Emredersiniz efendim!" Ardından eğildi ve seri adımlarla kapıya yöneldi.
"Park! Baibpal bölgesine!.."
Az önce kalkan askerin hemen karşısındaki asker aynı şekilde kalktı ve elini alnına getirdi. "Emredersiniz efendim!" Ve o da seri hareketlerle odadan çıktı.
"Shoun! Sunha bölgesine!.."
Yoongi'nin yanındaki asker de aynı şekilde kalktı ve askeri selam verdi. "Emredersiniz efendim!"
"Komutan Min! Komutan jeon! Er Jeon! Sizler Zeihre bölgesine. Min ve Jeon ordunuzda bulunacak olan önemli askerleri tek tek seçecek ve kendi grubunuzu oluşturacaksınız. Askerleri dağıtın ve üsse güvenle ulaşın!"
"Emredersiniz efendim!"
"Emredersiniz efendim!"
"Emredersiniz efendim!"Tıpkı diğerleri gibi hızla elimi alnıma düz şekilde gerdim. O kadar gergin hissediyordum ki neredeyse kralın karşısında afallayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...