Jimin sadece brokoli ve salatayı yemiş etleri ise tabağında olduğu gibi bırakmıştı.
Alfası arkası dönük kılıcını düzenlerken sessizce tepsiyi yan tarafına yerleştirmişti. Aynı yavaşlık ve sessizlik ile de yataktan inip diklenmişti.
"Yemeğini çok çabuk bitirdin." Jungkook arkasını döndüğünde ellerini arkasında bağlayarak tepesinin önünde kasılmıştı jimin.
"E-evet çok yedim. Teşekkür ederim. Şimdi giyinsem iyi olacak." Şirince gülümseyerek bakıyordu omega.
Jungkook tek kaşını kaldırarak kafasını yana eğmişti. Omegası yalan söylüyordu. Bunu şirince gülümseyip sağa doğru bakmasından anlıyordu.
Jimin ise kendisine bir adım atan alfanın dudaklarına bir öpücük bırakarak banyoya koşmuştu.
"Hey buna hile yapmak denir!" Jungkook şaşkınca banyoya giren omegaya bakıyordu.
Buna nasıl kanabilirdi?
Gülümseyerek başını sağa sola sallamıştı alfa. Omegası her haliyle çok şirindi.
❦
At üstünde giderken jimin sadece etrafına bakınıyordu. Jungkook tamamen sakindi ve ciddi değildi, öyleyse önemli ve görev alanına gitmiyorlardı. Ancak yanlarına aldıkları, üstelikte jungkook'un kendisine verdiği askeri kılıcı da neden aldıklarını bilmiyordu.
Üstelik bu kılıç neden bu kadar büyüktü? At üstünde ilerlerken sürekli dizine değiyordu ve bu gerçekten de rahatsız ediciydi. Ne güzel ok ve yayı ile at üstünde ilerlerken rahat oluyordu.
Yüzünü hafifçe asıp eriyen karlara bakınıyordu.
"Daha çok var mı? Kılıç rahatsız ediyor ve ilerlemekten sıkıldım." Dudaklarını bükerek hemen yanında yavaşça ilerleyen alfaya baktı jimin.
"Fazla sesli konuşma. Ayrıca asker olan sendin. Kılıca alışmalısın." Jungkook jimin'in mızmız haline dudaklarını birbirine bastırarak bakıyordu.
Hayır şu an atından inip jimin'in yanaklarını ısırma sırası değildi. Dikkatini toplamalıydı.
"Hani ben ok ve yay kullanacaktım? Hani kılıç kullanmayacaktım? Hani kızgınlıktayım diye bana kılıç vermiyordun?" Kaşlarını çatarak sahte bir kızgınlıkla bakıyordu jimin.
Sadece hafifçe gülmüştü jungkook. Omegasının sıkıldığında veya istemediği bir şey olduğunda böyle konuşmasını hoş buluyordu.
Ormanda ağaçların sık olduğu ve dümdüz bir alana geldiklerinde atından inmişti alfa. Ardından omegasını da atından indirip atların yılarından ağaca bağlamıştı.
Sadece jungkook'u takip ediyordu jimin. Hala ne yapacaklarını bilmiyordu. Üstelik atları neden bırakmışlardı ki? Mayus huysuzlanırsa tamamen çıldıracağını biliyordu jimin. Ama yine de ses etmeden bir adım önünde ilerleyen alfanın elini tutmuş, ilerliyordu.
"Evet geldik. Nöbet tutacağız. Çok istiyordun ya." Jungkook sinir bozucu bir ifadeyle gülümseyerek jimin'i kalın bir ağacın önüne çekmişti.
"Ama bu haksızlık! Kendimi nöbete hazırlamadım ki! Bak ölüyorum." Belindeki kılıcı fazla ağırmış gibi tutmuş sonra ise yavaşça yere eğmişti kolunu. En son gezeceklerini düşünmüştü Jimin. Alfasının onu gerçekten de nöbete dikeceğini zannetmiyordu.
"Oyun bozanlık yapma jimin. Benimle beraber nöbete gelmek isteyen sendin. Ayrıca kılıcın da o kadar ağır değil." Omegasına gülümseyip anlına bir öpücük kondurmuş, sonra ise hala somurtan yüzün tombul yanaklarını avuçları arasına almıştı.
"Lanet derecede yakışıklı olmasaydın burnunu kırardım jeon." Yine somurtarak başını tombul yanaklarını tutan kemikli parmaklara yaslamıştı.
Gür bir kahkaha bırakırken alfa kısa bir öpücük kondurup geri çekilmişti. Pekala ilk kez bir nöbet eğlenceli ve gerçekten de zevkli geçecekti.
***
İkili saatlerdir bulundukları alanda öylece bekliyorlardı. Yani jimin'e göre bekliyorlardı. İki metrelik mesafeden alfayı görebiliyordu ancak bu ona yeterli değildi. Saatlerdir somurtan surat ifadesini bile bozmadan sağa sola bakınıp dikildiği ağacın dışarı taşan kökleri ile oynuyordu.
Derince nefes verip kabuğunu soyduğu ağaç kökünü yerden çıkartmak için eliyle çekmişti.
"3 yaşındaki yaramaz bir kurtsun."
Kulağının arkasından gelen ılık nefesle hızla geriye çekilip arkasına bakmıştı jimin. Jungkook onun bu haline gülüyordu sadece.
Sinirle alfasının botlarına doğru bir tekme atmıştı jimin.
"Hey bu ne içindi!?"
"Beni korkuttun!"
Jungkook bir şey dememiş sıcak bir gülümseme göstererek omegaya yaklaşıp kısa bir öpücük kondurmuştu alnına.
"Sıkıldığının farkındayım-
"Sıkılmaktan da sıkıldım. Tek yapacağımız şey öylece bu noktada beklemek mi gerçekten? Nöbet dedin. Bu nöbetler bir noktadan diğer noktaya gezilerek yapılmıyor mu!? Suçlular falan gelmiyor mu!?" Kollarını birbirine bağlayarak sinirle alfaya bakıyordu jimin.
"Evet nöbet dedim. Çocuklara hikayede anlatılan ninja olacağız demedim." Omegasının canı sıkıldığı için ve beklemekten ötürü sinirlendiğinin farkındaydı. Bu nedenle sakin bir ses tonuyla konuşup hafif esen rüzgarda üşüyen tombul yanağı avuç içine almıştı.
"Bu nöbet bittiğinde babamdan izin alıp balayımız için yalnız bir yere gideceğimize söz veriyorum." Jungkook eşinin saçlarını karıştırıp sıkıca bir öpücük kondurmuştu.
***
Akşam olmuş kendileri için gelen arabaya binmişlerdi. Aslında at arabası jimin için gelmişti. Çünkü jungkook emindi ki miniği bugün sadece ayakta dikilmekten bile yorulmuştu.
İlk önce omegasını bindirmiş ardından minik bedenin yavaşça giden arabada uykuya dalmasını izlemişti. O çok şirindi.
Sert ve kaba alfa görüntüsü, bir kaya olan kaslı vücudu bu minik karşısında yok oluyordu. Onun minik ve ufak olan burun yapısı bile kendisine kapılmasını sağlıyordu.
Uykunun kollarına ilerleyen omeganın saçlarını yavaşça okşayarak miniğin başını dizine yaslamıştı. Ufak olanın yüzüne bir kaç öpücük bıraktığında tamamen uyumuştu küçük olan.
Yarın için büyük bir sürprizi vardı jungkook'un ona. En azından artık kraliyet işlerinden ve bu bir kaç gündür devam eden askeri olaylardan uzak kalabileceklerdi. Kral kendisine şart koşmayacak veya yeni bir iş yıkamazdı nasıl olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...