Gemi tam anlamıyla bir beşik gibi sallanıyordu. Ancak bu sefer sakin değildi.
Sürekli sağa sola doğru yatıyor, malzemelerin hepsi yerlere dağılıyordu. Kamarasından çıkan Jimin neler olduğuna bakmak için ana güverteye çıkmaya çalışıyordu. Ancak biraz zorlanıyordu.
Gemi asla sabit değildi sürekli dengesini kaybediyordu.
Sonunda alt güverteden merdivenlere ulaşmayı başarmıştı. Oradan da ana güverteye ilerliyordu. Her adımında ayaklarına dolan su ise hiç yardımcı olmuyordu.
Bir şimşek çakmıştı tam o anda. Neredeyse kulakları sağır eden cinstendi. Gök gürültüsü neredeyse on saniye boyunca devam etmişti.
Bu kadar şiddete gözlerini kapatmıştı Jimin. Bu fazlaydı!
İlk başta cenneti andıran gemi şimdi ise cehennemi yaşatıyordu. Bulunduğu ana güvertenin aşağı inen merdiveninden tutunmaya çalışıyordu. Tekrar yere yığılmamak çok zordu.
Yağmur öylesine hızlı yağıyordu ki dışarı çıktığı ilk bir kaç dakikada tamamen sırılsıklam olmuştu.
Jungkook neredeydi? Ya da Maximiliano?
Yola çıkmalarının üzerinden on gün geçmişti. İlk bir kaç gün alışma süreci gibi bir şeydi. Hem gemiye hem de gemide kalan insanlara.
Akşam yemeği yenilmiş, bir kaç masa oyunu oynamışlar ardından dinlenmek için herkes odasına çekilmişti. Güvertede çalışanlar tüm işlerini sabah görüyordu. Yer temizliği, gıda ihtiyacı ve geminin neredeyse tüm temizliği gündüz hallediliyor akşam ise herkes olduğu gibi dinlenmeye çekiliyordu.
Odalarına geçtikten bir kaç saat sonra gece yarısı olmuştu. Jungkook ana güverteye çıkacağını, biraz daha rahat giyinip gelmesini söylemişti. Gece sohbetlerine dahil olması gerektiğinden de mutluluk duyacağını iletmişti.
Sonrasında yarım saat kadar geçmiş ya da geçmemiş gemi birden sallanmaya başlamıştı. Alt kamaranın camlarına ulaşan denizi gördüğünde yüreği ağızında atmıştı Jimin'in. Hemen diğerlerini bulmak için dışarı koşmuştu.
Fakat ortalıkta kimse görünmüyor, görünmediği gibi de şaşkınlıktan hareket edemiyordu omega.
Bulutlar yere, yani denize daha yakın duruyor gibiydi. Çakan her şimşeği daha net görüyordu. Yağan yağmurun sertçe bedenine çarpması ise cabasıydı.
Büyük bir gürültüye gemi sola doğru eğilmeye başlamıştı. Korkuyla tutunduğu demiri biraz daha sıktı Jimin. Devrilecekler miydi? Ya ölürlerse? Peki ya Jungkook neredeydi? Gemiden düşmüş olabilir miydi?
Aklında bundan daha fazla soru dönerken büyük bir dalga gemiye sağdan vurmuştu. Yana yatmakta olan gemi yine denizin üzerine sabitlenmiş sertçe sarsılmaya başlamıştı.
Elleri kayıyordu Jimin'in. Az önce üzerinden geçen dalga yüzüne demir bir tepsiyle vurulmuş gibi hissettirmişti. Üstelik her zerresi sırılsıklam olmuştu. Esen sert rüzgar parmaklarını kızartıyor aynı zamanda yakıyordu. Titreyen ellerini ise endişesinden dolayı fark edemiyordu.
Tuttuğu demir elleri arasından kayarken yere doğru bir takla atmıştı. Ağzından aynı anda çıkan hafif çığlıkla birlikte yere tutunmaya çalışmıştı.
Tekrar bir dalga geçmişti geminin üzerinden.
Ana güverte tam anlamıyla suyla kaplıydı.
Ağzına, burnuna ve kulaklarına giren su yüzünden sertçe öksürmek zorunda kalmıştı Jimin. Denizin tuzlu suyu yüzünden genzi ve gözleri yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...