Jimin sıkıntıyla başını yastıktan kaldırmıştı. Akşam kolu ağrıdığı için düzgün bir uyku çekememişti. Üstelik sürekli saçma sapan rüyalar görmüş dönüp durmuştu yatakta.
Alfa ise yatağa uzak olan çalışma masasında neredeyse sabaha kadar evrakları doldurmuş ve başka ülkelerden gelen şikayet, teklif gibi zarflar için mühür basmıştı.
Son gezilerinin üzerinden bir hafta geçmişti. Beraber gittikleri ormandan döndükten sonra ticaret için gidecek olan gemiler, askerlerin eğitimi, askerlerin rütbe değişimleri için kontroller, kraliyet için gelen davetler ve daha niceleri ile tam üç haftadır jungkook uğraşıyordu.
Bazen o kadar yoğun oluyordu ki sabaha doğru odasına geliyor üstünü değiştirip hızla uykuya dalıyordu. Sonra ise omega bile uyanmadan tekrar kalkmak zorunda kalıyordu. Bu can sıkıcı mıydı? Yoksa sadece jimin'in mi canı sıkılıyordu bilemiyordu.
Dün de sargılı olan kolunu çözmüşlerdi. Biraz da onun ağrısı olduğu için morali altüst olabilirdi. Her zamanki inatçılığı ve sinirinin üzerine yenisi eklenmiş gibiydi. Herhangi bir şey yoktu ortada fakat bilemiyordu işte. Neden sinirli olduğunu da bilmiyordu.
Yataktan kalkarak saçlarını taramış, parlak mavi ve koyu siyah kaftanını özenle üzerine giyerken yakalarını düzelterek minik sandığını açmıştı. Kulaklarını ince zincirli küpeleri ile süslerken bileğine ince zarif bir bileklik takmıştı. Uzun süredir takılarını takmıyordu ve bu bir nebze olsun iyi hissettirmişti.
Son olarak da ince ayak bileğine minik zincirleri sarkan bir halhal takmıştı. Bileğindeki bileklik ve ayağındaki halhal dışarıdan belli olmayacaktı fakat kendi isteği için takmıştı. Üstelik bugün dışarı çıkmayı da düşünüyordu Jimin.
Yaz geldiği için dışarısı fazla soğuk değildi. Zaten buralarda fazla sıcak olmuyordu hava. Sadece aşırı soğuk değildi onun dışında hala insanın içini titreten bir soğukluk vardı. Fakat aldırmıyordu jimin.
Yemek yenildikten sonra kraliçe bile işi olduğu için ortalarda yoktu.
"Günaydın Hoseok!" Jimin kendini dışarı atar atmaz saraya yakın olan bir kafeye girmişti. Kafenin sahibi bir alfaydı fakat gerçekten Hoseok iyi bir arkadaştı. Üstelik onun kapkekleri enfesti!
"Sana da günaydın jimjim! Her zamankinden meyve suyu ve kremalı kek mi? Ya da sadece sıcak çikolatalı bir waffle mi?" Tezgahtaki bardakları elindeki bezle tek tek silen Hoseok gelen arkadaşı ile güneş gibi gülümsemişti.
"Bugün bir şey yemeyeceğim. Sadece selam vermek için uğradım. İyi günler!"
"Görüşürüz."
Jimin el sallayarak yavaşça şehir merkezine doğru yürümeye başlamıştı. Tatlı ve hoş kafeye ilk geldiğinde Hoseok ona bir prens gibi değilde yan mahallesinde oturan yakın arkadaşı gibi davranıp şakalaşmıştı. Bu ise jimin'i arkadaş olmak için etkilemeye yeterdi.
En azından bir iki tane arkadaşı vardı jimin'in. Bu az da olsa yeterliydi.
Halkın arasında sade kıyafetleri ile geçen jimin fazla dikkat çekmiyordu. Bu da en sevdikleri arasındaydı jimin'in gözler üzerinde değildi ve bu nedenle rahattı.
Uzun bir bahçenin yanında geçtikten sonra evlerinde azaldığı kısma doğru yürüdü omega. Jeon'ların bulunduğu yer neredeyse tamamen ormanlık bir alandı. Üstelik kocaman dere ve şelaleler de vardı.
Kulağına ulaşan hıçkırma sesiyle olduğu yerde çivi gibi kalmıştı jimin. Kim ağlıyordu?
Hızla etrafına bakınıyordu jimin fakat her hangi birisini göremiyordu. Tekrar bir kaç adım attı. Aynı şekilde bir hıçkırık daha duyduğunda ormanlık alandan geldiğini kestirmişti jimin. Yani en azından kurt sezgileri öyle diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...