Jimin hızla atını çimlere yönlendirmiş ve oldukça büyük bir atlayış yapmıştı. Havaların soğuması ve at üstünde oluşan rüzgardan ötürü burnunun ucu kıpkırmızı olmuştu.
Tekrar gülümseyerek aynı profesyonellik ile atından aşağı indi jimin.
"İyi iş çıkardın Mayus. Ancak biraz daha hızlanmalısın."
Jimin siyah atın uzun yelesinde elini gezdirdiğinde at kişneyerek tek ayağını yere vurmuştu.
"Tamam , tamam. En hızlı at sensin."
Kıkırdayarak büyük siyah atı ahıra yerleştirmiş ve saraya girmişti.
Hizmetliler sağa sola koşuşturyuyor , uşaklar ise duvarları süslemekle uğraşıyordu.
Kaşları şaşkınlıkla çatılırken yanında geçen garsonun tepsisinden bir elma almıştı hızlıca.
Elmasını ısırırken normale göre daha fazla aksesuar takan ve saçları biraz daha bukleli annesini gördüğünde kaşlarını çatmıştı.
"Anne..?" Jimin'in tek kaşını kaldırıp kraliçeye bakması ile annesinin kaşlarının hafifçe çatılması bir olmuştu.
"Baban seni odasında bekliyor jimin. Ayrıca bu halin ne? Kayalıklardan yuvarlanmış gibisin!" Kraliçe jimin'in toprak izleri olan pantolon ve ceketine , ardından kırışmış gömleğine bakmıştı.
"Mayus beni üstünden fırlattı sadece o kadar." Jimin üstünün berbat olduğunu biliyordu.
Bir kere omuz silkmiş kraliçenin yanından ayrılarak uzun büyük merdivenleri yürümeye başlamıştı.
Merdivenlere kırmızı halılar serilmiş , duvarlara yeni tablolar asılmıştı. Üstelik koskoca salondaki minik şamdanlar dahi parlatılmıştı.
Tanrı aşkına sadece yedi saattir saraya gelmemişti!
Canı sıkıldığı için atını aldığı gibi ormanın derinliklerine dalmıştı. En sevdiği ok ve yayı ile bir kaç atış yapmış kendince vakit geçirmişti.
Sabah sakin olan insanlar neden şimdi bu kadar telaşlı bir koşuşturma içindeydiler!?
Büyük oymalı ceviz rengindeki ahşap kapının önüne geldiğinde derin nefes alarak durdu.
Elindeki elma koçanını giden bir hizmetlinin eline tutuşturmuş ve kapıları tıklamıştı.
"Beni çağırmışsın baba?" Jimin kapıları kapattığı sırada kollarını önünde bağlayarak tahtında oturan krala baktı.
"Saygılı ol pis velet! Git hazırlan akşama önemli misafirlerimiz var!" Kral jimin'i başından aşağı iğrentiyle süzmüştü.
"Hayır. Her zamanki gibi misafirler gelecek bende onlar gidene kadar odamda duracağım ya da atımı alıp kaçacağım." Jimin sinir bozucu bir sakinlikle konuşup arkasını dönmüş gitmek için bir kaç adım ileri yürümüştü.
"Bu sefer seninde katılman gerekiyor! Üstündeki pis kıyafetlerini çıkart ve özenle tekrar giyin. Gelecek kişiler önemli insanlar." Kral tahtından kalkıp Jimin'e bir kaç adım yaklaşmıştı.
"Ne? Hayır sana gelmeyeceğim dedim işte. Ayrıca bu kadar önemli kim geliyor?"
"Sana bir emir verdim! Beni sorgulamaya hakkın yok! Git ve giyin!" Kral gür bir sesle konuştuğunda koskoca salonda sesi yankılanmıştı.
"Neden gelmek zorundayım ki!?-"
Jimin'in sesi yüzüne inen sert tokatla bölünürken hızla kızarmaya yön tutmuş yanağını eliyle okşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...