《2》

5.7K 521 112
                                    

Kral sinirle yumruklarını sıkıyordu. Jimin'in kendince terbiyesiz birisi olduğunu biliyordu. Ancak bu kadarını kendisi de beklemiyordu.

"Ü-üzgünüm efendim. Hemen arkasından bir kaç kişiyi göndereceğim." Zoraki bir gülümsemeyle karşındaki alfaya bakıyordu kral.

"Hayır , hayır sorun değil. O bir omega ve böyle tepki vermesi çok normal. Kendisi sakinleştiğinde eminim ki dönecektir." Kral Jeon konuşurken prens ise git gide sinirleniyordu.

Tam bir gün boyunca omegaya söylememişlerdi ve şimdi pat diye evleneceğini öğreniyordu. Bu konuda kaçıp giden prensi haklı buluyordu. Ancak prensin yaptığını ayrı olarak da terbiyesizce görüyordu. Her ne kadar sinirli de olsa kaçıp gitmek...saçmaydı.

Fakat sabahtan beri kralın , oğluna bir hiçmiş gibi davranmasına da sinirliydi. Omegalar Jeon sürüsü için değerli varlıklardı. Doğdukları ve korktuklarında ağladıkları göğsü unutmamışlardı.

Ancak Park sürüsü tam tersini yapıyordu. Elinden gelse jimin'i bir hiçmiş gibi satacaktı. Üstelik koskoca kral oğlundan böyle bahsederken utanmıyordu da.

Güneş yavaşlıkla batmaya hazırlanırken havanın soğuması ile jimin atını tekrar saraya döndürmek zorunda kalmıştı.

Kesilen eli kan sayesinde kuruduğunda bir şelalenin yanında yıkamış , ne kadar gitmeyeceğini bilse de kıyafetinin bileğindeki kanlı kısmıda silmeye çabalamıştı.

Kalenin surlarını gördüğünde içini tekrar büyük bir sıkıntı kaplamıştı. Mayus bir kere kişneyip şaha kalktığında atın bile huzursuzlandığını biliyordu jimin. Elini atının parlak yelesinde gezdirmeye başlamıştı.

"Şşh sakin ol...Sadece biraz fazla kalabalık korkmana gerek yok. Aralarındaki en güzel at sensin. Tamam mı?" Mayus Jimin'in övgülerini duyduğunda fevri hareketlerini yavaşlatmıştı.

Peki tamam at belki biraz övgü almayı sevebilirdi. Ve evet bu nedenden ötürü birazcık kibirli bir at da olabilirdi...yani birazcık..

Sarayın önünde nöbet tutan alfaları gördüğünde burnunu kırıştırdı jimin.

Atını sarayın arka kısmına sürerek büyük alana girmişti. Diğer askerler ona hala inanamazca bakarken kızarık gözlerini bir süre onların üzerinde gezdirmiş  daha sonra yanına gelen kalfaya atın yularını vermişti.

Normalde her seferinde atını kendisi gidip ahıra koyar , ona suyunu içirir daha sonra arpa ve yulaf yemeden havuç ya da kesme şeker gibi tatlı şeyler yedirirdi.

Fakat şuan bunların hiç birini yapmak istemiyordu.

Zira kendisi ufak bir ittifak için savaşçı , zalim ve sertlikleriyle bilinen krallığın veliaht prensi ile evlendiriliyordu.

Düşünceleri arasında sarayın koridoruna ulaştığını yeni fark ediyordu.

Ona doğru yaklaşan uşağı gördüğünde yanına kadar gelmesini beklemişti.

"Efendim babanız sizi odasında bekliyor." Aslen fransız olan uşağın  kelimeleri kayık söylemesi jimin'in her zaman hoşuna gitmişti. Ancak şuan uşağın konuşmasına dahi yüzü gülmüyordu.

Uşak ise prensin haline ciddi anlamda üzülüyordu. Henüz daha jimin küçükken gelmişti saraya. O zamanlar jimin ona fransızca öğretmesi için bacaklarına sıkı sıkıya yapışırdı. Hatta ona ders vermek için gelen fransız asıllı hocaları dahi reddedip , koskoca salonda 'Leonardo hyungu istiyorum' diye bağırışlarını anımsıyordu.

Spoiled Prince ❦ JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin