Derince nefes aldım. Elimde tuttuğum okun hafif tüylü kısmı artık elimi terletiyordu. Hatta biraz biraz elimden kaydığı da söylenebilirdi.
Bulunduğum pozisyondan bir santim bile kıpırdamadan olduğum yerde bekliyordum.
Üsse geleli çok olmuştu. Neredeyse bir hafta kadar. Yağmacılar ile iletişime geçilmişti. Elbette Jungkook'un da burada olmasıyla tüm yağmacıların yönü Zeihre'ye dönmüştü.
Aynı şekilde yağmacıların lideri olduğunu öğrendiğim Youbin adlı bir kurt.
Yerin altındaki gizli sığınağa kadar inememişlerdi belki ama üssün yerini bulmaları bile büyük bir sorundu.
Jungkook en aşağıda hedefe açık bir yerde pusuya yatmış gibi duruyordu. Plan buydu zaten.
Tıpkı benim gibi yüzlerce ağaçların üzerinde saklanan nişancıları ağacın tepesinde olmama rağmen ben bile göremiyordum. Hepsi çok profesyoneldi.
Büyük kalın ağaçların arkasına ise komufle olmuş bir iki askeri seçebiliyordum. Üssün ana kısmına uzaktaydık biraz. Ağaçlar her zamankinden biraz daha kalın, biraz daha fazla yosunlu ve biraz daha yapraklıydı. Aynı şekilde mantar da tutmuştu.
Kurt algılarım tamamiyle açıktayken kulağıma çok uzaklardan gelen koşma seslerini duyuyordum.
Ben gibi Jungkook'da duymuş olmalıydı. Yönü hızla sol tarafa dönmüştü. Üzerinde bir şey yok gibi görünse de içerisinde korumalık bir sert gövdelik vardı. Onun dışında fazla bir şeyi yoktu. Kılıcını kolay savurup olası bir şeyde kurt olabilmek için rahat duruyordu.
Koşma sesi hala çok uzaklardan gelirken çevresine bakındı. Bir kez etrafında dönmüştü. Koyu irisleri sanki etrafa bakıyormuş gibi yukarı kalkıp benimle göz teması kurduğunda nefesim kesildi sanki. Sanki boğazıma aniden bir şey kaçmış ve nefes almamam için beni tutuyor gibi hissetmiştim. Bakışları bir saniye kadar sonra hızla indirip tekrar etrafına bakınmaya devam etti.
Jungkook'un tam tepesinde duruyordum. Üzerinde durduğum dal aslında biraz inceydi ancak yapraklar çok fazlaydı. Beni iyi saklıyor kokumu ise hafif çiğ tanelerinin olduğu rutubeti andıran yapraklarıyla saklıyordu.
Nefesimi kontrol altına alırken elimdeki oku biraz daha sıkı sıkıya kavradım. Her an tetikte olmak zorundaydım. Yoksa en ufak bir şey bile bozulabilir ve savaşa kadar yolu ilerlerdi.
Sonunda koşma sesi daha yakından gelmeye başladığında burnuma gelen ağır keskin koku başımı döndürmüştü sanki. Gereğinden fazla ağırdı. Her nefesimde ciğerlerime kazınıyordu ve bu iğrençti. Öylesine ağırdı ki içimde ki kusma hissini artırıyordu.
Uzun boylu iri yapılı siyah bir kurt girmişti göz önüme. Jungkook'un göremeyeceği kadar karanlık ağacın arkasındaydı lakin ben buradan kolayca seçebiliyordum.
Hızla insan formuna dönüştü kurt. Sol elini üzerinde bulunduğum ağacın gövdesine yaslarken kolunu boydan boya ağaca sürmüştü.
Üzerinde gri bir yelek vardı. Uzundu. Koyu gri bir pantolon giymişti. Başında ise siyah bir sarık vardı sanırım. Fazla sarık gibi de durmuyordu. Sadece gözleri açıktı. Bir peçe gibi yüzünü başına da taktığı siyah örtüyle kapatmıştı.
"Youbin." Ciddiyet dolu sert bir tavırla dimdik duruşunu sergiliyordu jungkook. Sanırım aynı zamanda da etkileyiciydi. Yani bana göre işte.
Adamın konuşmasını beklerken gözüm siyah peçesindeydi. Fazla kapalıydı. Biraz daha yukarı çekse tamamen örtünmüş olacaktı ki bu düşmanımızı öğrenmek için hiç de iyi bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoiled Prince ❦ Jikook
Fanfiction[fluff] Park jimin zor birisiydi. Duygularını belli etmez, her zaman istediğini yapan oldukça inatçı bir kurttu. Jeon jungkook'un zorluğu ise Park jimin adında gönlüne girmeye çalıştığı omegaydı. !!+18 kısımlar mevcuttur!! Başlama tarihi; 20.05.202...