Üç

1.2K 86 209
                                    

Tuvalete girdikten sonra odaya geri dönmüş ve Doktor'un alıştırmalarını tekrarlamıştık. Henry yaşananlar üzerine tek kelime etmemişti ve ne zaman soracak gibi olsam keskin bir bakışla beni susturmuştu. Alıştırmalarda yaptıklarımı not almış, eksik bulduğu yerlere dair birkaç cümle yorum yapmış ve çocuklar içeri girince yanımdan uzaklaşmıştı. Doktor'un yanına gidip elindeki kağıtları verirken onları göz hapsine almıştım ama şüphe çeken bir şey göremedim, sanırım gerçekten beni şikayet etmemişti. 

Şimdi ise tek tek çocukların yanına gidiyor, yaptığı antrenmanlar üzerine konuşuyor ve ardından biraz oyunlarına eşlik edip diğerine geçiyordu. Molada olsak da hiçbir şey yapmadan durmak tasvip edilmiyordu, o yüzden resim çizer gibi yapmak zorundaydım. 

Henry bir kere bile dönüp bana bakmadığı için canım sıkıldı. Sormam gereken bir sürü soru vardı ama cevap alacağa benzemiyordum. Benim aksime çocuklar oldukça neşeliydi, nihayetinde yeni bir yetişkinle görüşme fırsatları ilk kez oluyordu. 

Sonuncu olarak 22'yi de bitirince hemen yanına yaklaştım. 22 kendi başına satranç oynamaya başlamıştı, o ise yanında not alıyordu. Sanki kitap seçecekmiş gibi kütüphanenin önündeydim ama raflara baktığım falan yoktu. 

 Beni fark etmemiş olması imkansızdı ama yine de ilgilenmiyordu. 22 oyuna dalmıştı. Saate baktım. Gitmesine beş dakika vardı, ardından uyku saatimiz geliyordu. 

Rastgele bir kitabı açıp sayfaları karıştırır gibi yaparken iyice yaklaşmıştım. "Konuşmamız gerek." dedim belli belirsiz. 

"Bir şeye ihtiyacın mı var, Dört?" dedi Henry yüksek sayılabilecek bir sesle. Yakınlardaki çocuklar gözlerini bize çevirmişti bile. Öfkemi yutmaya çalışarak ona baktım. 

"Hayır." 

Bakışlarımız buluştu. Yüzünde mimikten eser yoktu. Umutsuzca kitabı alıp odanın öbür ucuna oturdum. Elimdeki kitabın yüzlerce kez okuduğum aptal bir çocuk kitabı olduğunu fark edince iyice moralim bozuldu. 

Beş dakika dolar dolmaz Doktor içeri girdi, Henry de oturduğu yerden kalkmıştı. 

"Uyku zamanı geldi. Herkes doğruca yataklarına!" Yatakhanede şükür seremonisi sonrası konuşmak kesinlikle yasaktı. Küçükken konuşmaya çalıştığım için defalarca atılmış ve tek başıma yataksız bir yere kitlenmiştim. Gece olunca kontroller sabah olduğundan çok daha sıkı oluyor, gündüz dikkat edilmeyen fısıltılar gece olunca önem taşıyordu. Belki de sabah kameralara bakan kişiler uyuyor ve gece çalışıyorlardı, kim bilir. 

"Sen hariç, 4. Dışarı gel." 

Doktor'un emriyle buz kesildim. Al işte, hemen yetiştirmişti! Saniyeler içinde bir şeyler düşünmeye başladım. Kardeşlerim değil derken onları kardeşten de öte, benliğimin bir parçası olarak falan gördüğümü söyleyerek saçmalayabilirdim. Sabıkalı olmasaydım Doktor yüce gönüllülüğüm için beni tebrik edebilirdi belki ama...

 Şu durumda dalganın hiç sırası değildi. 

"Bundan sonra yatakhanede yatmayacaksın, Dört." dedi Doktor elimi tutup. Henry ile birlikte koridor boyunca yürümeye başlamıştık. Ceza odasına giden yol, tam tersi istikametteydi. Oraya gitmiyorsak daha da kötü bir yere gidiyor olmalıydık. 

Durumu acilen tersine çevirmem gerekiyordu. Henry'nin bilerek beni kışkırttığını söyleyecektim, bu cezamı hafifletebilirdi. 

"Efendim, ben-" 

"Beyin dalgalarını gece de kontrol altında tutacağız. Böylece gücünü sekteye neyin uğrattığını algılamamız daha kolay olacak." 

Henry sözümü kesmişti. Doktor hoşnutsuz bir bakış attı. 

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin