Sekiz

1K 77 123
                                    

Tek kelime etmeden hapishanemizden uzaklaşıyorduk. Hava oldukça karanlıktı ama bu umrumda değildi. Şu anda karşımıza çıkabilecek hiçbir şey bizden daha tehlikeli değildi. Uzun bir süre sadece burun çekişlerim duyuldu. Nihayet sakinleşmeyi başarmıştım.

Ormanlık bir yere geldiğimizde Henry durdu ve beni kucağından indirdi. "Bir süre burada kalalım. Sabah ne yapacağımıza karar veririz." Soğuk zeminle buluşunca kollarımı bedenime sardım. Henry ilk defa yüzüme dikkatlice bakınca bir sıkıntı olduğunu anladı.

"Sen iyi misin?" dedi elini alnıma yaklaştırırken. İstemsizce irkildim. Bu hareketim onu daha da şaşırtmıştı.

"Benden korkmuyorsun, değil mi?"

Korkuyordum.

"Beni kandırdın." dedim tükürür gibi.

"Kandırmak mı?" dedi kulaklarına inanamıyormuş gibi. "Seni kurtardım." Yavaşça yanıma doğru yanaştı.

"Neden bana güçlerin olduğunu söylemedin?"

"Sana sırası gelince söyleyeceğim demiştim."

"Peki ya o öldürdüğün insanlar?" Sesimin suçlayıcı çıkmasına engel olamıyordum. "Bu kadar katliama gerek var mıydı?" Duraksadım. "Çocuklar karşına çıksaydı onları da mı öldürecektin?" dedim fısıltıyla.

Henry gücenmiş bir bakış attı. "Öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun."

"Senin hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim." dedim elime yerden bir dal alarak.

"Seni kurtarmış olduğum gerçeği niye birkaç güvenliği öldürmemden daha az dikkatini çekiyor?" dedi sinirle. Bir an duraksayıp nefes aldı. "Tamam, özür dilerim. Yıllardır denetim altında tutulduktan sonra ilk defa güçlerime kavuştum ve kendime hakim olamadım." Kırılmış bir ifadeyle baktı. "Yine de hepsini bizi kurtarabilmek için yaptım."

Sesi samimi gelse de emin olamıyordum. "Neden beni kurtarmaya çalıştın ki?"

Yorgun yüz hatlarında zayıf bir gülümseme belirdi. "Senle ben oldukça benziyoruz."

Kaşlarımı kaldırdım.

"İkimiz de türümüzün ilk örneğiyiz." diye devam etti. "İkimiz de yıllarca tutsak edildik, işkence gördük, olmadığımız biri gibi davranmaya mecbur bırakıldık." Gözlerime baktı. "Sen ve ben dünyayı değiştirebiliriz. Kimsenin durduramayacağı kadar güçlüyüz."

"Senin kadar güçlü değilim." dedim bakışlarımı kaçırarak.

Kıkırdadı. "Yanılıyorsun. Sandığından çok daha güçlüsün." Duraksadı. "Benden bile."

"Beni kullanmak mı istiyorsun?" dedim meydan okurcasına. "O yüzden mi Yedi'yi yolladın? Seni koruyup korumayacağımı mı merak ettin, ya da tehdit olarak görüp öldürtmek mi istedin?"

Henry'nin yüz hatları ciddileşti. "Gerçekten saçmalamaya başladın." İç çekti. "Sadece seni kurtarmaktı amacım. Boynumdaki çipi çıkarmak için seni zorlamadım bile, zaten buna vakit de yoktu. O manyağı yollayan Brenner olmalı. Muhtemelen gücünü açığa çıkarmak için yaptığı saçmalıklardan biriydi. Zaten kaç gündür kıza işkence uyguluyordu. Sonunda delirtmeyi başarmış."

Sessizlik.

"Bileğindeki o dövme ne?" dedim konuyu değiştirmek için.

"Bu mu?" Kolunu kaldırıp gülümsedi. "Çoktan anlamışsındır sanıyordum." Elini uzattı. "Merhaba, ben Denek Bir."

Elini hafifçe sıktım. Henry geri çekmek yerine elimi avcuna kaydırdı.

"Sen üzerinde kontrol sağladığı ilk çocuksun." Başını salladı.

"Kaç yaşında buraya getirildin?"

"7."

"Nasıl oldu bu?" dedim merakla.

Gözlerinde yorgun bir ifade belirdi. "Berbat bir çocuktum. Güçlerim bana dönülmez hatalar yaptırdı. Brenner da beni bu yolla buldu ve arkası geldi işte."

Dönülmez hatalar. Bu yalnızca ölüm olabilirdi. Boğazımı temizledim. "Bizim gibi eğitimler mi alıyordun?"

"Aşağı yukarı aynı şeyler. Tabii ben uzun bir süre tek denek olduğum için üzerinde çalışılan tek kişiydim, o yüzden binlerce kez pratik yapma fırsatım oldu. Zaten sizden daha güçlüydüm ama pratik beni mükemmelleştirdi." İç geçirdi. "Bir süre sonra kaçmak için elimden geleni ardıma koymayacağımı anlayınca bana o iğrenç çipi yerleştirdi. Beni kontrol altında tutmanın tek yolu buydu. Uzun zamandır Brenner'la aramı iyi tutup o cihazı söktürebileceğim bir an yakalamayı planlıyordum. Nihayet on sekiz yıl sonra ilk defa bana güvenip sağ kolu olmama izin verdi. Sonrası bildiğin gibi."

Elini destek vermek istercesine sıktım."Ben de on yaşındayken getirildim."

"O zamanları hatırlıyorsun, ha? Normalde herkesin geçmişi temizlenir."

Omuz silktim. "Bilmiyorum. İsmimi hatırlamıyorum ama babamı ve yaşadığım şeyleri hayal meyal hatırlıyorum. Sen hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum." Gözlerinden kısa bir anlığına karanlık bir ifade geçti. "Sana söylemiştim," dedi küçük bir gülümsemeyle. "İkimiz oldukça benziyoruz."

Ben de hafifçe gülümseyerek karşılık verdim.

"Kafanda bantlar olmadan uyuyacağın için mutlu musun?" dedi dalga geçerek.

"Mutluluktan ölüyorum." Ağır havanın dağılmasına minnettar olmuştum.

"Mutluluktan olmasa bile soğuktan ölebilirsin." Yavaşça beni kendisine çekerken kolunu omzuma attı. "Uyu, iyice dinlen."

"Sen uyumayacak mısın?" Kokusu burnuma yayılırken istemsizce gevşedim.

"Birinin kraliçeyi koruması gerek."





001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin