Yirmi Üç

506 38 54
                                    

"Vex demeni tercih ederim." Elindeki kumandaya bastığında mor ışın her yere yayılmıştı. Belli belirsiz Joe'nun Robin'i kucaklayıp kapıdan kaçtığını fark ettim, adam oralı bile olmamıştı. Adam değil, babam. 

Işınlar vücuduma çarparken gücümün tükendiğini hissettim. Dizlerimin üstüne, Henry'nin yanı başına çökerken bedenimin her yanını ağrılar sarmaya başlamıştı. Ayağa kalkmaya bile gücüm yoktu. 

"Bu ışık ne?" diye haykırdım. "Kapat şunu!" 

"Sadece ona özel geliştirilmiş bir tür zayıflatma mekanizması." Gülümsedi. "Anlaşılan sende de işe yarıyor." İç geçirdi. "O şeytandan bir farkın yok zaten." 

İçimde öfke çalkalanıyordu, kalp atışlarım maraton koşuyormuşçasına hızlanmıştı. "Tüm çocuklara zulmeden," dedim fısıldayarak. "sen miydin?" Gözlerim dolmuştu. 

"Zulmetmek mi?" Rahatça sandalyeye oturmuş, ikimizi birden izliyordu şimdi. "Dünyayı sizden korudum, diyelim." Henry inleyince başını ona çevirdi. "Bir şey mi söylemek istiyordun?" dedi alayla kumandaya bir daha basarken. Henry içinden demir parçası geçmiş gibi sarsıldı ve sessizleşti. 

"Onu rahat bırak!" diye çığlık attım. 

Vex şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı. "Birbirinizi bu kadar benimsemeniz şaşırtıcı, özellikle de geçen yıllardan sonra." 

Gözlerimi kıstım. "Ne yıllarından bahsediyorsun? Henry ile yeni tanıştık." 

Vex'in korkutucu kahkahası boş laboratuvarda çınladı. "Yeni mi?" dedi alayla sırıtırken. "Sanırım sevgili dostun sana bazı minik detayları anlatmamış." İki adımda kalkıp önüme gelmişti. Yüzlerimizi aynı hizaya getirdikten sonra, "Peter Ballard. Bu isim tanıdık geldi mi?" dedi keyifle. Henry bir kez daha inledi. "Kes sesini," diye fısıldadı mor ışınlar arasından. 

"Yanlış yapıyorsun, akım böyle iletilmez."

Sarışın, soluk tenli, asık suratlı bir çocuk. Birinden saklanıyor. Dolabın içindeyiz. Ellerimi çırpıyorum. "PETER!" 

"Sessiz ol!" diye fısıldıyor. "Duyacaklar." 

"Duyarlarsa ne olur?"  diyorum elimdeki bebeğin saçını okşarken. 

"Seni götürürler." Korkuyorum. "Gitme!" Gülümsüyor. "Dikkatli olman lazım." 

Derin bir nefes aldım. 

Bu sefer babam onunla birlikte. Cezalandırılıyor gibi. Yanlarına gidip yalvarıyorum. Babam beni dinlemiyor. Peter'a acı veriyor, hissedebiliyorum. Düşündükçe sinirleniyorum. "Peter'a dokunma!" diye çığlık atıyorum. Babam sendeleyerek yere düşüyor. Yüzünde canavar görmüş gibi bir hal var. 

O canavarın ben olduğumu hissediyorum. "Alın onu!" 

1,2,3. 

Hücredeyim. Defalarca sayıklıyorum şimdi. Babam günlerdir yok. Yemek yemiyorum. "Canavar." lafını duyuyorum. Birileri gelip kafama bir şeyler takıyor. Korkuyorum, sürekli ağlıyorum. "Babam nerede?" 

4,5,6. 

"Direniyor." diyor biri. "Tedavi edemiyoruz." Babamı son görüşüm. Yüzünde büyük bir hayal kırıklığı var. "Yollayın onu." diyor tükürürcesine. "Baba?" diye çığlık atıyorum. "Baba?"

7,8,9.

"Her şey kontrol altında." Doktor babamla konuşuyor. "Yakında bir şey hatırlamayacak." Babam memnun değil. "Peter ondan uzakta olacak." diyor emredercesine. "Şüpheniz olmasın." 

10.

Gözlerimi açtığımda Vex gülümsüyordu. "Hatırladın, değil mi?" 

"Her şeyin sorumlusu sendin," dedim, midem bulanıyordu. "Beni oraya yolladın." Gözyaşlarım akıyordu. 

"O seni de canavara dönüştürdü." Gülümsemesi yüzünden silinmişti. "Çoğunluğun iyiliği söz konusuysa hiç kimseye ayrıcalık tanımam." 

O.

Henry. 

Ya da Peter. 

Henry' e baktım. "Bana yalan söyledin," dedim fısıldayarak. Başını iki yana salladı. Öfkem içimde kaynamaya başlıyordu. "Günlerce beni kandırdın!" Vex bu durumdan zevk alırcasına sandalyesine dönmüş, geriye yaslanmıştı. 

Henry titrek sesiyle "Senin iyiliğin için-" diye başladığında hırsla sözünü kestim. 

"Ne iyiliği?" Sinirden gülüyordum. "Babamı öldürmem için beni buraya getirdin!" Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Hissettiğim şok dalgası yeniden duyularımı uyarmıştı. "Sana defalarca neden benimle olmayı seçtiğini sordum! Her seferinde kaçamak cevaplar verdin!" 

"Eve-" 

"Bana Eve deme!" diye kükredim. "Kim bilir daha hangi konularda yalan söyledin?" Alt üst olmuştum. Ağladığım için kendimden nefret ediyordum. "Bana olan sevgin de mi yalandı?" Ne kadar acınasıydım.

Henry'nin yüzünde dağılmış bir ifade belirdi. "Hayır," diye fısıldadı. "Hayır." 

"Yalan söyleme artık!" Hıçkırdım. "Sen de babam gibisin." Henry yüzüne yumruk atmışım gibi kasıldı. 

"Sohbetinizi bölüyorum ancak halletmemiz gereken bir iş var."  Vex elindeki kumandayı salladı. 

"Ne diyorsun sen?" Gözlerim ateş saçıyordu. "Defol git buradan!" 

"Babanla düzgün konuş." dedi Vex alayla. "Maalesef kan bağımız olduğu için seni yaşatmaya devam edeceğim fakat bu yaratığın yok olması lazım." İç geçirdi. "Yıllarca onu kontrol altında tutmamışız, tüm zayıf noktalarını öğrenmemişiz gibi bir ümit buraya gelmiş. Gerçekten başarılı olabileceğine inanmış." Gülümsedi. "Kızımı da manipülasyonlarıyla peşinden süreklemiş." Duraksadı. "Sanki öz babasını öldürecekmiş gibi." 

Kalbime bir bıçak saplanmıştı sanki. Kızım. Bu sözcüğü duymak için o kadar uzun zaman beklemiştim ki. Tek istediğim bir parça sıcaklıktı. 

Kendi babam bile benden kurtulmak istemişti. Bıçak kalbimde dönüyordu sanki. 

Sevdiğim adam bana yalanlarla örülü bir hayal gördürmüştü. 

Kardeşlerimi, hatta arkadaşlarımı ölüme terk etmiştim. 

Hiç kimseyi koruyamamıştım. Kendimi bile.

Vex gidip Henry'nin bağlı olduğu cihaza basınca kendime geldim. Henry aynı anda binlerce volt elektrik yiyorcasına sarsılıyordu. Gözlerinin akını görebiliyordum.

"Durdur şunu!" diye çığlık attım. 

"Az kaldı," diye seslendi Vex. "Son on saniye." 

Yüreğim ağzıma gelmişti. "Henry!" diye çığlık attım. 

"Peter da diyebilirsin," dedi Vex kahkaha atarak. 

Makine durdu.

 Elimi ağzıma kapadım, uğultular dört bir yanımı sarıyordu şimdi. "Dört," diye fısıldayan sesini belli belirsiz duydum, ardından kıpırdamayı bıraktı. 

Ruhunun süzüldüğünü duyumsarken hıçkırdım.

Ölmüştü. 

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin