Beş

1K 79 107
                                    

"İnanılmaz!" 

Brenner yüzüncü defa yatağımın etrafını turlarken ellerini saçlarından geçiriyordu. 

"Her şeyi kaydettin, değil mi?" Bu son beş dakika içinde onuncu soruşuydu. Henry zoraki bir gülümsemeyle başını sallıyor ve bu ritüel her seferinde yeniden başlıyordu. 

"Nasıl yaptın Dört? Nasıl? Aylardır, yıllardır bunun üzerine çalışıyorduk ama bu..." İnanamıyormuşçasına başını iki yana salladı. "Bu beklentilerimin çok üstünde, yavrum! Sana bunu kim öğretti?" Çabucak Henry'e göz attı. "O mu?" 

"Hayır efendim." 

Yüzümdeki kanları koluma silmiştim ama karnımdaki ve kemiğimin üzerindeki ağrı olduğu gibi duruyordu. Tabii siz bir de karşı tarafı görün. Korkuluk kendine geldiğinde vücudunda birçok doku zedelenmesi, çıkıklar ve kocaman bir 4 dövmesi vardı. Brenner, Yedi ile uzun bir süre daha maç yapamayacağımızı üzülerek belirtmek durumunda kalmıştı çünkü 7 yüzümü dahi görmek istemiyordu. Maçın sonuna doğru çocuklar dahi odadan çıkarılmış, Yedi'nin vücudunu temizlemek ve iyileştirmek için beş asistan birden yardıma gelmek zorunda kalmıştı. 

"Bu... O zaman bu nedir?" Doktor algılayamadığı için yarı öfkeli, yarı hayran bir şekilde omuzlarımdan kavradı. "Nasıl yaptığını bilmiyor musun?" 

"Bilmiyorum. Hatırlamıyorum." Bal gibi hatırlıyordum elbette. Tabii zihinsel süreç kısmı hala bulanıktı, farelerde işe yaramayan hatta denemeye bile cesaret edemediğim her şeyi Korkuluk üzerinde uygulamış ve beklemediğim kadar başarılı olmuştum. 

"En yakın zamanda bunu tekrarlayacağız. O güne kadar kendini hazırla ve neler yaptığını not etmeye çalış." Neredeyse sevgi dolu bir şekilde başımı okşadı. "Henry yaralarını temizleyecek. Bir süre kardeşlerinden ayrı kalacaksın. Onları korkutmak istemeyiz, değil mi?" 

Başımı salladım. Brenner'in uzaklaşan siluetini izlerken ağzımda garip, acımtrak bir tat vardı. Bunu itiraf etmekten nefret etsem de Doktor'un beni takdir etmesi mutlu etmişti. 

Henry elinde sargı bezleri ve losyonlarıyla yanıma yaklaşıp tepsiyi cihazın üstüne bıraktı. Bir eline pamuk alıp döktüğü ilacı seyrelttikten sonra ince ve uzun parmaklarını elbisemin üstüne koydu. "İzninle," dedi sakince ve elbiseyi göbeğime kadar sıyırdı. İki büklüm bir halde, neredeyse yarı çıplak bir halde Henry'nin karşısında uzanırken kendimi bir böcek gibi hissettim. 

Hafif hareketlerle yaramı temizlerken inlemekten kendimi alamadım. 

"Biraz daha dayan. Az kaldı." 

Korkuluk'un açtığı derin yaraya pamuğu bastırınca elini yakalayıp durdurdum. Soran gözlerle bana baktığında, "Yeterli," diye fısıldadım. Dikkatli bir şekilde yarayı inceledi. 

"Eski bir yara." dedi rapor verircesine. "Kim yaptı?" 

Yavaşça elini bıraktım. "Yedi. Uzun zaman önceydi." 

Gözbebeklerimin arkasını görmeye çalışır gibi keskin bakışlar attı. "Demek bu yüzden o kadar öfkeliydin." Sessizce sargı bezini sarmak için üzerime doğru eğildi. "Değişik bir gösteriydi." diye fısıldadı usulca. 

Biraz önce yaşadığım adrenalinden eser kalmamıştı. 7'ye zarar vermekten duyduğum haz şimdi akıl dışı geliyordu. Ondan nefret ediyordum, doğru ama onu öldürmeye çalışmıştım ve bir an bile tereddüt etmemiştim. Soğukkanlılığımı hatırladıkça daraldığımı hissettim.

Az miktarda pamuğa losyon döküp yüzümü temizlemeye başladı. Kaşımdaki patlağa değen sıvı hafifçe canımı yaksa da Henry'den yayılan sıcaklık bunu telafi ediyordu. Bugüne kadar bir bedeni hiçbir zaman ruhtan daha değerli bulmamıştım ama anlamlandıramadığım bir şekilde Henry'nin bedeni ile ruhu iç içe geçmiş ayrılmaz bir bütün gibi geliyordu ve ikisi de benim için eşit derecede özeldi. 

Baş parmağını yanağıma okşar gibi hafifçe sürterken içim dalga dalga ısınmaya başladı. Sanki o buz gibi yatakta değildim, çok uzaklarda, sıcacık kumların üstündeydim. 

"Çok tehlikeli." diye mırıldandı melodik bir sesle. "Seni zorlasa da uzun bir süre bunu tekrarlama." 

"Sen de yapabiliyor musun?" dedim merakla.

Uzaklara dalar gibi olmuştu. "Bir zamanlar evet." Elini yüzümden çekerken boğazını temizledi. "Birkaç gün boyunca birlikte olacağız, Yedi yatışana kadar. Tüm molalar takvimdeki gibi işleyecek. Öğle aranda tekrar makineye bağlanman gerekebilir." 

"Çocukların yanına gitmeyecek misin?" 

"Sadece Yedi için bir iki kez ayrılacağım. Şimdi olduğu gibi." Saatine göz attı. "Bir saate gelirim." 

"Ne yapacaksın ki onunla?" dedim kendimi tutamayıp. 

Yüzüne alaycı bir sırıtış yayıldı. "Senle yaptığımdan farklı bir şey değil." 

Cebinden bir elma çıkarıp baş ucuma koydu ve tepsiyi de alıp odadan ayrıldı. Benle yaptığı neydi? Birlikte antrenman yapmamız mı yoksa... Yoksa tüm bu ufak konuşmalarımız da dahil miydi? Korkuluk'u kıskanmaktan kendimi alamadım. Henry'nin sadece Doktor tarafından görevlendirilen biri olduğunu unutuyordum bazen. Benimle fazladan vakit geçirmesinin tek sebebi Brenner'ın emirleriydi ve şimdi de yine onun emirleri üzerine Yedi ile ilgilenecekti. 

Bana ait olan hiçbir şey yoktu. 

 Yine yalnızdım. 

Bu sefer ruhum üşüyordu. 

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin