On Altı

819 66 109
                                    

Bir saatten sonra Joe arabayı kenara çekti. Konuşurken bu arabadan da kurtulmamız gerektiğine karar vermiştik, o yüzden yakındaki tren istasyonundan en kısa sürede bilet alıp iki eyalet öteye gidecektik. Joe orada ünlü bir rockstar tanıdığını söylemişti -şu anda herkes onu tanımıyordu ama çok az bir süresi kalmıştı, grupları gerçekten patlayacaktı ve  aslında dürüst olması gerekirse onu tanıyan kendisi dahil (ikisi çocuk olmak üzere) üç kişi vardı-

İstasyondan biletleri Joe almıştı, ardından hep birlikte vagona bindik. 

"Henry, biraz dinlen." Gözlerinin altındaki morluklar artık bizim için nöbette beklememesi gerektiğini gösterir gibiydi. "Bir şey olursa uyandırırım, söz." 

Henry itiraz edemeyecek kadar yorulmuş gibiydi. "Yarım saate uyandırın." diye mırıldanırken başını omzuma yasladı. Kendi kendime gülümserken Joe'nun karşıdan göz kırptığını gördüm.

"Keşke benim de kardeşimle ilişkim böyle olsa."  dedi dalga geçerek. 

*

Henry'i tren durunca uyandırdım. Hala yorgundu ama en azından zombi gibi değildi şimdi. Joe'nun yönlendirmesiyle bir taksiye atladık ve on beş dakika sonra rockstarın evinin önündeydik. Aslında buraya kulübe demek daha doğru olurdu. Evin dış cephesi rutubetten çürümüş gibiydi ve etrafta tek tük evler vardı. Böyle bir yerde ne tarz bir insanın yaşayabileceğini hayal edemedim. 

Kapıyı kıvırcık, siyah saçlı bir adam açtı. "JOE!" diye kahkaha attı Ted. "Görüşmeyeli aylar oldu be!" Sarıldılar. "TED!" diye bağırdı Joe. "Tam sekiz ay!" 

Ted bakışlarını sorarcasına bize çevirdiğinde hafifçe gülümsedim. "Merhaba. " dedim elimle selam vererek. 

"Dostum, biliyorum habersiz geldik ve bunun için çok üzgünüz." dedi Joe. "Bunlar arkadaşlarım Henry ile Dört. Aynen, rakam olandan." 

Gözlerimi devirdim. "Eve olarak seslenebilirsin." 

"Dört ha?" Ted şaşkınca güldü ve elimizi sıktı. "Ben de konsere geldin sanıyordum. Neyse, sorun değil. Gelin içeri." 

Joe aniden hatırlamış gibi yüzünü buruşturdu. "Of, nasıl unuttum!" diye hayıflanarak içeri atladı. 

"Kim gelmiş?" diye bağırdı içeriden bir ses. 

"Bakıcın Joe," dedi Ted alayla. 

Evin karanlığının arasından kıvırcık saçlı bir çocuk çıktı. "JOE!" diye bağırarak Joe'nun üzerine öyle bir atladı ki sendeleyip yere düştüler. "Geleceğini biliyordum!" 

"Bu Dustin, bizim velet." dedi Joe. 

"Çocuğun mu?" diye sordu Henry. 

Üçü birlikte kahkahalara boğuldular.

"Bu bebek suratın nasıl çocuğu olabilir?" dedi Ted Joe'nun yüzünü elleri arasında sıkıştırırken.

"Joe görebileceğin en kıyak adamdır ama baba olmadığı kesin." dedi Dustin."Biz müttefikleriz." diye ekledi gururla. 

Ted dokunaklı bir şekilde iç geçirdi. "Metal müziğin yaşaması ve yaşatılması için mücadele eden sadık yoldaşlar!" 

Üçü birlikte ayağa dikilip bir tür garip selamlaşma yaparken Henry'e baktım. Eliyle burun kemiğini tutuyor ve sabır dilenir gibi bakışlar atıyordu. 

"Bu akşamki konser için her şey hazır!" dedi Dustin heyecanla. "Davulcuyu bile getirttik!"

Joe, "Hadi lan oradan!" diye bağırarak Dustin'le konuşmaya başlayınca Ted'e dönüp "Nerede kalabiliriz acaba?" diye sordum. 

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin