Dört

1.1K 80 144
                                    

Sabah Doktor kafamdaki etiketleri söküp çıkarmış ve beni doğruca çocukların yanına, kahvaltıya yollamıştı. Çocuklar beni yarasız beresiz görünce çok mutlu olmuş, bir ton soru sormuş ve molada bol bol Henry'i anlatmışlardı. Hepsi yeni asistanı çok sevmiş olsalar da sessizce tek tek yanlarına gidip her akıllarından geçen şeyi boş bulunup anlatmamaları için onları uyarmıştım. Ne olursa olsun, Henry iki gündür tanıdığımız bir insandı ve Doktor'a her şeyi yetiştirebilirdi; bu yüzden tedbiri elden bırakmamakta fayda vardı.

Antrenmandan sonraki iki molada Henry gelmemişti, sanırım bu saatlerde dinleniyordu. Üçüncü molaya geldiğimizde ise elinde not defteri ile belirmişti. Biraz yorgun gözükse de aynı titizlikle çocuklarla ilgilenmişti.

"Günaydın." Aslında öğle yemeğine az kalmıştı ama önemli değildi.

"Günaydın, 4. İyi uyumuş gibisin."

Gülümsedim. "Sekiz saat oldukça yeterli."

Hafifçe gülümsedi. "Başlayalım."

*

Birkaç gün aynı rutinde devam etti. Henry'nin uyardığı noktalar üzerine yoğunlaşmaya çabalamıştım ve çabama paralel bir şekilde bu haftanın sonunda 0.9 saniye boyunca canlı fareyi kontrol edebilmeyi başarmıştım. Ölü fare konusunda hala bir gelişme yoktu ama bu bile büyük bir ilerleme sayılırdı.

Aslında biraz daha fazla çabalamamın tek sebebi, Doktor'a Henry'i alarak ne kadar doğru bir iş yaptığını göstermekti. Henry'den alacağım cevaplar vardı ve bunları almadan bizi terk etmesine izin veremezdim. Ayrıca çocuklar da oldukça mutluydu. Doktor herhalde bunları görüyor ve dikkate alıyor olmalıydı. Doktor Brenner konusu ise hala bir muammaydı. Henry bu konudan bahsetmeyi reddediyordu.

*

Boy sırasına göre kapının önüne dizilmiş, Henry ve Doktor'un yanında dikilen kıza bakıyorduk. Benden en fazla iki yaş küçük gibi duruyordu, onun da bizimki gibi kazınmış siyah saçları vardı. Yüzü kemikli, bakışları sertti. Kalın kaşlarının ardından bakan kuzguni gözleri tehditkar pırıltılarla yansıyıp sönüyordu.

"Kardeşiniz 7'ye merhaba deyin çocuklar," dedi Doktor sevinçle.

Yedi. Vücudumun her zerresi titredi.

Yedi'yi benden başka kimse tanıyor olamazdı.

İnanmaz bakışlarla onu süzdüğümde bana karşılık verdi. Benim aksime tedirgin bir hali yoktu, adeta meydan okuyordu.

Sanırım sekiz yaşlarındaydım. Yedi ile yataklarımız yan yanaydı. Uyurken çıkardığı hayvani soluması gecelerce beni ayakta tutardı. Ona göre çok çelimsiz ve güçsüzdüm. İkili dövüşmelerde ona karşı pek şansım olmazdı.

Altı ay sonra bunun önemi kalmamıştı çünkü Doktor'un çalışanlarının vurduğu üç iğne ile cansız gibi yere serilmiş, apar topar aramızdan ayrılmıştı. O zamanlar öldüğüne inanmıştım ve ölmesini gerçekten dilemiştim ama şimdi kanlı canlı karşımda dikiliyor, yine o siyah gözleri ile beni hapsediyordu.

Güçlü değildim ve onları koruyamamıştım. O günden beri kabuslarıma girer olmuştu. Arada hala yoklasa da eskisi kadar etkilenmiyordum ama şimdi...

Şimdi her şey çok gerçekti.

Tepeden tırnağa uyarılmış halde Henry'e bakışlarımı diktim. İfadesiz yüzü bir an bana değse de gözlerini ilk kaçıran o oldu.

"Yedi de bir zamanlar sizin gibi bu odalarda eğitim görüyordu. Yıllar önce, henüz siz gelmeden başka bir merkeze alındı ve eğitimine burada devam etti. Şimdi ise becerilerini test etmek için yeniden aramızda." Doktor uzun adımlarla odayı arşınlarken her bir çocuğun yüzüne bakıp gülümsüyor, bir heyecan yaratmaya çabalıyordu. Çocuklar da buna karşılık verircesine sırıtmaya ve meraklı gözlerle 7'yi takip etmeye başlamışlardı.

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin