On Dokuz

687 52 28
                                    

Üç saat sonra mola verdik. Henry'e ısrar etsem de kendi kendine devam edebileceğini söylemişti ama nihayet pes ettiğinde üstünden buldozer geçmiş gibi bir hali vardı. Küçük bir mağara girişine saklanmış, Henry'nin dinlenmesine izin vermiştik. İç çektim. Gözlerini kapatıp uzanırken kayalıklardan sızan ışık huzmelerinin altında ilahi duruyordu. Gerçek olamayacak kadar güzeldi.

Rahatsız etmemek için Robin ile Joe'nun didiştiği yöne doğru yaklaştım.

"Ekstra kutucuk çizip oraya yazamazsın," dedi Robin öfkeyle.

"O kutucuğu ben çizmedim, zaten oradaydı!" dedi Joe ısrarla.

"Aynen, ben de yedim." Robin elindeki tükenmez kalemle Joe'nun bileğini yakalayıp kocaman bir XOX yazdı. "Al, ben kazandım o zaman."

"Öyle bir şey yok!" Joe yazıyı silmeye uğraştı. "ÖF Robin, nasıl çıkacak bu şimdi?" diye yakındı.

"Ben bir şey yapmadım, zaten oradaydı," dedi Robin memnun bir tavırla.

Didişmeleri gülümseyerek izledim. "Çok uyumlu bir ikili oldunuz."

İkisi de irkilip bana döndü. Bir ağızdan söylenmeye başladıklarını görünce umursamayıp Robin'in yanına oturdum.

"Oyunu kim kazamış oldu şimdi?" dedim alayla.

"Ben tabii ki," dedi Joe emin bir ifadeyle. "En azından hileci değilim."

Robin elindeki kalemi fırlattı. "Oyun bitti." dedi kollarını kavuşturarak. "Sıkıntıdan ölmemek için kabul etmiştim zaten." Güldüm. Joe sinirle uzaklara yuvarlanmış kalemi almaya koştu.

Robin birden hatırlamış gibi, "Joe'ya neler yapabildiğinizi sordum ama uçuruyorlar dışında bir şey söylemedi." dedi. "Başka neler yapabiliyorsun?" Sesi merak doluydu.

Düşündüm. "Beyin dalgalarının eriştiği her şeye ulaşabiliyorum; sanrı gördürebiliyor,insanların zihinlerine erişebiliyor, akımı çeşitli formlara sokabiliyorum." İnsanları kontrol edebildiğimi söylemek istememiştim.

"Hiç zihnimi okudun mu?" dedi Robin dehşetle.

"Hayır," dedim gülerek. "Düşünceler çok hızlı akıp giden titreşimler. Bunları yakalamak için yoğun bir çaba gerekir ama onun yerine anılara nispeten daha kolay bir şekilde girebiliyoruz."

Robin'in yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. "Tüm anılarıma mı?"

"Evet."

Kararsız bir şekilde elleriyle oynadı, tereddütlü gözüküyordu. "Acaba," dedi yavaşça. "Anılarıma girip çocukluğuma inebilir misin?"

"Sanırım evet." Duraksadım. "Ama niye böyle bir şey yapayım ki?"

Yüzünü gergin bir ifade kaplamıştı. "Hiç," dedi önce. Sonra dayanamıyormuş gibi, "Annemi merak ediyorum." diye ekledi gözlerini yerden hiç ayırmadan. "Neye benzediğini filan. Ben dört yaşındayken kaçmış. Babam fotoğraflarını yaktı ve nasıl gittiğini bile söylemiyor." Sabit tutmak için uğraştığı sesinden keder kırıntıları seziliyordu.

Joe konuşmayı duymuştu. Acısına saygı duyarcasına birkaç metre öteye oturmuş, gözlerini Robin'e dikmişti.

"Tabii, deneyebilirim." dedim yüreğim acıyla sıkışırken. Kendi aileme ulaşamıyordum ama en azından Robin'in hayalini gerçekleştirebilirdim.

Gözlerimi kapattım ve Robin'in yaydığı aurayı takip etmesi için akımlarımı yolladım. Henry ile yaptığım antrenmanlar ve sergilediğim form değiştirme performansları anılara girme gibi eylemleri oldukça basitçe gerçekleştirmemi sağlamıştı.

001x004Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin